AMERİKA’DA DEPREM OLMASIN DİYE… (300 SENE SÜRDÜ UYANMALARI. AMA 9 SENE DAHA SABIR… (2. BÖLÜM)
El cevap: 16 taş. (Bu cevap hangi sorunun cevabı merak edenler bir önceki makalenin sonuna bakabilirler.)
Hilâlîlerin büyük satranç oyuncularından biri Hz. Mevlâna’dır. Şu söz ona ait: “Bu dünya bir satranç tahtasıdır. Piyonu öyle sür ki, 700 yıl sonra ŞAH diyebilesin...” Bu sözün derin mânâsı ancak, ruhunun ufkuna yürümesinden 700 sene sonra; 1973 yılında ortaya çıkmıştır. Unesco 1973 yılını “Mevlâna Yılı” ilan etmiştir. 700 senelik bir hamle… Hem de öyle bir hamle ki, “şah” sözünü Anadolu coğrafyasını yakıp yıkan haçlı ve benzeri zihniyetin bizzat torunlarına, kendi ağızlarından söyletmiştir: “Şah!”
Bizim gerçek “şah-mat”ımız, Hz. Pîr ve emsalinin mesajlarının tüm susuz gönüllere ulaşması ile olacaktır. Bu minvalde Mevlâna’nın oynadığı mübarek taşlardan biri Bawa Muhyiddin hazretleridir. Şu oyunun güzelliğine bakın:
Yaşayan Diyaloglar programının sunucusu Duncan Campbell Mevlâna Celaleddin Rumî hazretlerini Amerika’ya tanıtan Coleman Barks ile bir söyleyişisinden alınmıştır.
Coleman Barks hakkında bir çok kimsenin bilmediği şeyden birisi onun Rumî (ks) ile ilgili yazıları ve rüyasında görmeden önce tanımadığı şeyhi Bawa Muhyiddin hazretleri arasındaki bağdır.
Sufizm kayıtlarında öğretmen öğrenci ilişkisinin rüyada görme yoluyla başlangıcı pek alışılmadık bir şey değildir, fakat günümüzün batılıları için böyle bir şeyin değeri pek bilinmez.
Şimdi bu olağanüstü deneyimi Coleman’ın kendisinden okuyalım.
Duncan Campbell: Coleman, dinleyecilerimizin ilgisini çekeceğini düşündüğüm şeylerden birisi senin Rumî’nin şiirleriyle nasıl tanıştığının hikayesidir.
Bunu bir anlatır mısınız?
Coleman Barks: Evet, bu hikayeden bir kaç yerde bahsetmiştim.
Bir gün rüyamda Tenessee ırmağı etrafında uyuduğumu gördüm. Burası benim Chattanooga’nın dışında büyüdüğüm yerdir. Ve rüyamda bir nur topunun Williams adasından yükseldiğini gördüm.Ve rüyada uyandım uyanıklık devresini yaşıyordum.Bu uykuda olduğunuzu bilip de uyanık olduğunuz yakaza anlarından birisiydi, rüya içinde uyanmıştım.Ve bu nur topu yaklaştı ve içinden dışına doğru netleşti. Bir adam bu nur topunun içinde oturuyordu. Başını kaldırdı ve dedi ki: “Seni seviyorum!” Ve bende: “Bende sizi seviyorum!” dedim.
Ve bütün etraftaki alanlar şebnemle ıslanmış gibi hissettim. Şebnem ve ıslaklık “SEVGİ” idi.Ve her nasılsa, rüyada olan şey bu idi fakat sanki bir şeyin orada yerleştiğini hissetmiştim.
Ve bir buçuk yıl sonra, bazı şiir çalışmaları için kuzeye seyahat ediyordum. Jonathan Granoff ile buluştum ve durakladım. O beni Philadelphia’daki hocası ile tanıştırmaya götürdü. Bu kişi Bawa Muhyiddin idi.Ve rüyada nur topunun içinde oturuyorken gördüğüm kişi o idi.
Bu yaşadığım olayı kendimden başka kimseye kanıtlamanın bir yolu yok.Bu olmuştur. Ve ben orada rüyanın içinde idim ve onunla buluşmuştum.Ve o bana gelip rüyada bazı şeyler öğretirdi.Ve sonra Philadelphia’ya gider ve ona rüyayı anlatırdım. Ve bunu yaptığımda başını sallayarak bana:
“Ben oradaydım. Bana rüyanı anlatman gerekmez. Ne bilmek iştiyorsun?” derdi.
Bana Rumî ile ilgili çalışma yapmamı söyledi.Bunun yapılmak zorunda olduğunu söyledi.Mevlâna ile tanışmam ve böyle aydınlanmış bir varlığın sözleri üzerinde çalışma yapmam dokuz yıl kesintili olarak, yılda dört beş kez ziyaret edip huzurunda bulunduğum ve özünden Hakkı öven ilâhiler söyleyen bu kişi (Bawa Muhyiddin K.S) yüzündendir.
İşte beni Rumî (ks)’ye bağlayan bu olmuştur. Ben bu şiirler (Mesnevi, Divani-Kebir v.s) üzerinde çalışırken Hocam (Bawa Muhyiddin) ile dostluğumun kuvvetlendiğini düşünüyorum!”
Bawa Muhyiddin
(Coleman Barks’ın yazdığı “Rumînin Ruhu” isimli kitap hakkında yapılan sesli söyleyişiden alınmıştır. Görüşmenin İngilizce metnini buradan okuyabilirsiniz: http://personallifemedia.com/podcasts/212-living-dialogues/episodes/2737-coleman-barks-the-soul-of-rumî)
Coleman Barks’ın Rumî kitapları Amerika’da Mevlana Celaleddin Rumî (ks)’yi en çok satılan şairler arasına sokmuştur.Bir çok kişi bunu Barks’ın çevirilerindeki güzelliğe bağlamıştır.
Kaynak Site: http://mysticsaint.blogspot.com/2007/05/coleman-barks-vision-of-bawa.html (www.muhammedinur.com / Tercüme: Barbaros Sert)
700 sene önce dünyayı şereflendirmiş bir zatın "şah-mat" etmesi adına, Sri Lanka’lı bir bilge, bir batılının rüyasına giriyor. Ve arkasından Hz. Şems’in Doğu’da çıkardığı nurdan yangın Batı’ya sıçrıyor. (Allah, o aşk yangınından bizleri de nasibdar eylesin. Amin.)
Hz. Adem’in (as) hayırlı evlatları hayırsız kardeşlerine nurdan yangınlar hediye ederken, aynı mübarek babanın hayırsız evlatları kardeşlerine can yakıcı, kapkaranlık yangınlar ihraç ediyor. O hayırsız kardeşlere bir uyarımız var: Bu uyarı onlara 5 sene önce yapıldı. Bir kitapta… Bazılarının iyi bildikleri bir kitapta… Hem de iyi bildikleri bir bölümünde… Güzin Osmancık’ın Oktan Keleş ile olan röportajını hatırlayalım:
“Gizli şeytani bir örgüt yeryüzündeki semavi dinleri birbiri ile savaştırıyor. İsrail, Süleyman Krallığını bulduğunu iddia ediyor. Ve ikinci TİTANİK faciası yaşanıyor.
Basında büyük gürültüler koparan CIA’daki istifaların perde arkasında bu haberlerin bir rolü olmuş olabilir miydi? Bu olay ile ilgili internette geçen dedikodular bir komplo teorisinin gerçeğini mi haber veriyordu? 2000 kişinin ölümüne sebep olan Titanik faciasının aylar öncesinden bu kitapta deşifre olması CIA teşkilatı içinde ihtilafa mı sebep olmuştu. Gerçekten bu olay Hızır As’ın yazdırdığı kitap sayesinde insanlığa söylemek istediği bir şeyler mi vardı?” (8 Haziran 2006 / “İstanbul Hızır’ın Dünya Ofisidir”)
Evet, Güzin hanım röportajına internette gezen bu dedikodu ile başlamıştı. 6 Mayıs 2006 tarihli gazete arşivlerine bakılabilir bu istifa ile alakalı…Aynı meşhur bölümden; “HABERLER” bölümünden bir alıntı yapalım bu hayırsız kardeşlerimiz için…
“Radyodaki ses:
* Amerika’nın Suriye ile anlaştığını.
* Beşir Esat’ın gizlice Amerikan yönetimiyle anlaşmasına rağmen, Amerika’ya kafa tutar gibi gözüküp Amerika’yı işgale zorlama planını anlattığını.
* Amerika’nın gözünü İran’a ve Türkiye’ye diktiğini; ama bunları gerçekleştirecekken Amerika’dan deprem haberi geldiğini.
* Ard arda olan iki depremin çok büyük zayiata yol açtığını ve Türkiye işinin askıya alındığını…” (Bir Meczubun Rüyası-1 / Oktan Keleş)
“Din nasihattır.” buyuruyor Fahr-i Kainat Efendimiz (sav)…
Uyarıyoruz tekrar:
Bu düşünceni bırak! Suriye ile anlaşma! Libya’ya yaptığını Suriye’ye yapmaya kalkışma sakın! Yoksa senin derdinin "Ay Yıldız" olduğunu biz çok iyi biliyoruz. Mavi Marmara ile alakalı hazırladığınız tuzak “bir el” ile akamete uğratıldı. Eğer muvaffak olsa idiniz o planınızda; Türkiye ile ilgili bu kadar bahane aramak zorunda kalmayacaktınız.
Tunus, Mısır, Libya, Suriye ve İran’ın arkasından Türkiye hemen hedef gösterilecekti ve zaten asıl hedef o idi. Fakirlerin gemisine “hasar veren”, ama kurtaran Hz. Hızır (as) gibi; Mavi Marmara’da “bir el” ile kurtarıldı.
“EVVELA, O GEMİ, DENİZDE ÇALIŞAN BİRTAKIM FAKİRLERE AİT İDİ. BEN ONU KASDEN BİR MİKTAR ZEDELEDİM. ZİRA ÖTE YANINDA, SAĞLAM OLAN BÜTÜN GEMİLERİ GASBEDEN ZALİM BİR HÜKÜMDAR VARDI.” Kehf / 79
Bu hain tuzakta Türkiye’nin Kaddafileştirilmesi, Mübarekleştirilmesi, Zeynelabidinleştirilmesi, (Esadlaştırılması (?) ve daha sonra da kurtarılması(?) vardı.
Oktan Keleş ne demişti bir kere daha bakalım:
“Peki bu planın amacı neydi?
İsrail’in amacı şuydu: O dehşet ortamında gönüllüler, bu silahları alıp, orada bulunan İsrail askerlerini öldürmeye başlayacaklardı. Gemide bir anda tam bir çatışma ortamı yaratılacak ve etraf İsrailli askerlerin cesetleri ile dolacaktı…
Birçok otoritenin cevap bulamadığı diğer bir soru ise şu: İsrail bu operasyonu neden uluslararası sularda yaptı?
Bu da İsrail’in bir planıydı. Eğer hain planlarında başarılı olsalardı şöyle diyeceklerdi:
“Biz, uluslararası sularda, tamamen uyarı amaçlı olarak, geminin İsrail kara sularına girmesini engelleyip, rotasını geri çevirecektik. Gemiye müdahale etmeyecektik. Ama bakın, uluslararası sularda, yardım gemisindeki teröristler (gönüllü kılığında bulunan) askerlerimizi katlettiler.”
İsrail’in bu planları başarıya ulaşsaydı, dünya kamuoyunun tepkisini siz düşünün…
Bu arada:
İki askerin, bu işin planlayıcıları tarafından öldürüldüğü bilgisi geldi.
İsimleri: Yasef Aykekent, Mahey Cambaolt Zevi.
Bunlar askerlerin kod isimleri.
Bu şeytanî planı, Firavun lakaplı Jozep X Mossad’a sunmuştur.
4 kamera ile dünyaya yayına hazırdılar.(Gemideki yayını kesemediler 32 kamera vardı)
Şimdi gelelim işin sonuçlarına:
1- Jozep X’in Mossad’a sunduğu bu şeytanî plan başarılı olsaydı: Türk Devleti, özellikle hükümeti, teröristlikle suçlanacaktı. Dünya kamuoyunu, özelliklede medyayı arkalarına alarak yapacakları yayınları siz düşünün
2- Gemide İsrailli askerlerle birlikte ölecek olan gönüllüleri de, yine gönüllülerin üstlerine atacaklardı. Karanlık ve panikten dolayı kendi kendilerini öldürdüler iddialarını ortaya atacaklardı.
3- Bu işin bir de enerji boyutu var. Bu iş, bundan sonra ne hale gelecekti?
4- Dünyada yeni bir “11 Eylül oldu” havası oluşturulacaktı. Başta ABD, AB ve Vatikan olmak üzere, Türkiye’ye yeni bir haçlı seferi başlatılacaktı..
Bu hain plan başarılı olsaydı, artık bu maddeler 5,6,7,8 vs… olarak devam edecekti.
Ama ne oldu da bu plan “DENİZDE BOĞULDU?”
Şeytanîlerin plan varsa Allah’ında planı var… Şeytaniler, Mossad’ın evinde hazırladıkları plan çarşıya uymadı.
BİR EL, o kaos ortamının psikolojik atmosferinden yararlanarak, İsrail askerlerinin silahlarını denize attı… ARİFLER ANLADI.”
(http://www.onaltiyildiz.com/artikel.php?artikel_id=57)
Bizden söylemesi. Sonra uyarmadı demeyin. Bir soru ile bu makaleye bitirmek istiyorum (satranç yazısı tabii ki bitmedi.):
Bu sitenin de pîri olan Hoca Ahmed Yesevî hazretlerinin kıymettar hocası ve nakşî silsilesinin de mühim bir ismi olan Yusuf Hemedanî hazretlerine “Evliyaullah göçtüğünde selamette kalmak için ne yapmak gerektiği” sorulduğunda şöyle cevap veriyor: “Onların sözlerinden her gün 8 varak okuyunuz.”
8 varak kaç sayfa ediyordu?
Tarık C.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle