En Sıcak Konular

Kalperen Ocağı'nda Eğitim

27 Mart 2017 08:23 tsi
Kalperen Ocağı'nda Eğitim Kalperen Ocağı'nda Eğitim

17 Mart Cuma günü  Kalperen Ocağı’na geldiğimde başta başkanımız Yener Dursun olmak üzere orada hazır bulunan Kalperen kardeşlerimizde bir heyecan hissettim. Belli ki sultanımız ocağa gelecekti.  Bütün bu heyecanı anlamak çok zor değildi çünkü bu heyecan çok alışık olmadığımız bir durum değildi. Her Kalperen kardeşim sultanımızın ocağa geleceğini duyunca aynı heyecanı yaşamıştır. Derken başkanımızın telefonu çaldı aynı heyecan ve sevinçle telefonu açınca sultanımızın aradığını anlamak hiç de zor değildi. Kısa bir konuşma sonrasında bendeniz Orkun komutanımızla birlikte sultanımızı almak üzere yola çıktık. Çok geçmeden gideceğimiz yere vardık ve sultanımız ile birlikte Kalperen Ocağı’na doğru yola çıktık. Sultanız yolculuk sırasında "Orkun seni rüyamda gördüm hayır olsun inşallah." dedi.  Biz de mukabele ettik. Aklımda çok fazla bir şey kalmadı ama kırmızı kelimesini hatırlıyorum. Bu arada Kalperen Ocağı’ndaki heyecanlı bekleyiş de oraya varmamızla son buldu ve  yüzlerdeki tebessümden de anlaşılacağı gibi yerini sevince bıraktı.

Sultanımız Ankara’daki program vesilesi ile bazı hazırlıklar da yapmış. Orkun Ağabey ve başkanımıza programda giymek üzere bazı kıyafetler getirmişti. Bunlar denendi ve hazırlıklar yapıldı. Gecenin ilerleyen saatlerinde programa gelecek olanlar hazırlıklarını yapmak üzere ocaktan ayrıldı. Ben de uzun süren uykusuzluğumu bastırmak için bir saat kadar uyumak üzere müsaade istedim. Uyandığımda saatin sabahın 4 civarı olduğunu ve sultanımızla beraber oturan Oğuz Han Kazım, Ferdi ve eşi Hanife Hanımı görünce biraz mahcup oldum zira yarın program vardı ve sultanımız buna rağmen ocağa gelmiş ve bizimle birlikte orada kalmıştı. Bunları düşünürken daha çok fazla geçmemişti ki garip bir ateşleme sesi ile birlikte ocağımız elektrik hattında bir anda alev çıktı.  O an şok olmuştuk çünkü ben dâhil oradaki Kalperenler ilk defa bir elektrik hattında saniyeler içerisinde büyük bir yangına sebep olacak ateş görmüştük. Sultanımızda hiç panik hali olmamıştı ancak biz aynı durumda değildik çünkü ateşin olduğu yer dakika içerisinde bütün bir ocağı kaplayacak kadar kritik bir yerde idi. Bu telaşla Hanife Bacı Bey’in ateşi söndürmek için eşarbına su araması da uzun bir süre gülümsememize sebep oldu.  Çok yadırgamadım çünkü o da eşi Ferdi de bizimle beraber hafta içi dâhil çok uzun süreler uykusuz kalıyordu. Sonrasında anladık ki sultanımız program olmasına rağmen uyumamasının nedeni yaşadığımız bu olaydı. Zira o saatte sultanımız orada olmasaydı hiçbirimiz orada olmayacaktık, olsaydık bile uyuyor olacaktık ve yangını fark ettiğimizde çok geç olacaktı ve belki de büyük bir facia yaşayacaktık.

Bir kez daha Kalperenlerin ne kadar şanslı olduğunu hissettik, ne kadar şükretsek Allah’ımıza azdır. Bu olayın sabahında ben işe gitmek üzere ayrıldım ve diğerleri de sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yola çıkmak üzere hazırlandı. Ben programa gidememiştim ve içimdeki bu burukluk o günden pazar akşamına kadar devam etti. Pazar akşamı işten çıkıp ocağa uğradığımda programdan sonra yorgun olan Kalperenlerin orada olmayacağını düşünmüştüm ama yanılmışım cumartesi gecesi program dönüşü sultanımızla beraber Kalperenler de ocağa gitmişti. Bir kez daha Kalperen Ocağı’ndaydım ve heyecanlıydım çünkü bu ocakta geçirdiğimiz her dakika sürprizler doluydu. İlerleyen dakikalarda sohbet yine Ötüken’ e kadar uzandı. Bu arada sultanımız ayaklandı ve namı değer Nambudo Murat’la beraber karşı karşıya geldiler. Sultanımız ona elini pars pençesi haline getirmesini söyledi ve ilk hamlesini yaptı. Sultanımız yerinden kımıldamadan 105 kiloluk Nambudo Murat’ı bir hamlede dizinin dibine getirdi. Çok basit gibi duran ancak düşmanı bir anda anlamadan dizinin dibine getiren tekniğin adı Ötüken pars tekniği idi. Pars tekniğinin felsefesi çok fazla güç kullanmadan düşmanı etkisiz hale getirmekti. Bu tekniği sultanımızın emri ile orada hazır bulunan Fatih, Ferdi, Murat, Yunus, ben ve Ali çalışmaya başladık. Bu çalışmadan bir süre sonra yeni bir tekniği göstermek üzeri yine sultanımız yanımıza geldi ve mühür hareketini gösterdi. Burnu çökerten mühür tekniğinin felsefesi yine çok fazla güç kullanmadan düşmanının hem psikolojisini hem de fiziki gücünü bir anda yok etmekti. Bu harekete maruz kalan düşman hem şaşkına dönecek hem de hareket etmekte ciddi zorluk yaşayacaktı. Bu hareketin ardından yeni bir taktiği sultanımız anlatmak üzere hareketlendi ve uygulamalı olarak gösterdi. Yeni taktiğin adı Turan taktiği idi. Turan taktiğinin felsefesi kendini düşmana güçsüz ve korkak göstererek üzerine çekmek ve kaçar gibi yapıp onu hiç beklemediği anda üzerimizden atmaktı. Bu hareketi de uygulamalı olarak gördük. Ve yeni bir taktiği sultanımız anlatmaya başladı. Bu taktik de oldukça basit ve etkiliydi. Basit bir el hareketi ile düşmanı kör olma korkusuyla baş başa bırakmak ve hem psikolojik hem de fizikten etkisiz hale getirmekti. Daha sonra son bir teknik daha öğrendik. Bu tekniğin adı ise yeri yani toprağı öp taktiği idi. Yeri öp taktiğinin felsefesi ise Türk toprağı kutsaldır, düşmana yer öptürülür ve ardından düşman ölmelidir. TÜRK toprağı kutsaldır ve her Türk’ün görevi düşmana kutsal olan toprağımızı öptürmek ve hak ettiği ölümü ona yaşatmaktır. Bu hareketi de Kalperenlerle beraber orada bir süre daha çalıştık. Bu sırada Hanife Hanım da bu taktiği eşi Ferdi ile çalıştı.

Bir süre sonra erkek Kalperenler çalışırken Hanife Hanım tabiri caizse sultanımızın emri ile aramıza sızdı. Ve Fatih Kalpereni yeri öp tekniği ile biranda yere indirdi. Gülüşmelerin ardından sultanımız her Kalperenin kulağına küpe olacak şu sözleri söyledi: "Bakın bir kişi geldi sizin aranıza girdi ve hiç ummadığınız biranda sizi mağlup etti. Eğer beş kişi iseniz aranıza giren 6. ya 10 kişi iseniz 11. kişiye dikkat edeceksiniz." dedi.  Bu da bizim için ayrı bir ders oldu.

Bu çalışmaların sonunda biraz yorgun biraz yaralı olsak da yine kimsenin bilmediği anlatamadığı unutulmuş bilgiler öğrenmenin mutluluğuyla yüzümüzdeki tebessümle muhabbete devam ettik.  Muhabbet esnasında Ali koldaşımızın söylediği söz de aklımda kaldı:  "5000 kişilik Türk ordusunun 50.000 kişilik düşman ordusunu nasıl yendiğini şimdi anladım."

Ve sabahın ilk ışıklarıyla hazırlanan  kahvaltı masasında hızlı bir atıştırma yaptık ardından işlerimize gitmek üzere yola çıktık. Evet, yorgunduk ama mutluyduk zira Yunus Baba’nın dediği gibi "Dervişlik olaydı taç ile hırka, biz dahi alırdık otuza kırka." 

Dilimizin döndüğü kadar Kalperen Ocağı’ındaki bir gecemizi anlatmaya çalıştım. Hatalarımız olmuştur affınıza sığınıyorum. Başta Eren Babalarımız ve sultanımıza olmak üzere başkanımız Yener Dursun'a ve tüm Kalperenlere selam olsun.

Serdar Topçu



Bu haber 2,771 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,394 µs