En Sıcak Konular

Nuh AS. ve Tufan

29 Kasım 2018 10:53 tsi
Nuh AS. ve Tufan Nuh AS. ve Tufan

Nuh AS. ve Tufan

Nuh Suresi 1. Ayet: Muhakkak ki Biz, Nuh’u kendi kavmine: “Kavmini onlara, elîm azap gelmeden önce uyar.” diye (resûl olarak) gönderdik.

Hud Suresi 25. Ayet: Andolsun biz Nûh'u da kavmine gönderdik: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım."

Araf Suresi 59. Ayet: Andolsun Nûh'u kavmine gönderdik: "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, size büyük bir günün azâbın(ın inmesin)den korkuyorum."

Nuh Suresi 27. Ayet: Muhakkak ki eğer Sen, onları (yeryüzünde) bırakırsan, Senin kullarını dalâlete düşürürler ve facir kâfirden başka (evlât) doğurmazlar.
 
Günümüzde Tufan hakkında en çok tartışılan konularından biri tufanın lokal mi yoksa genel mi olduğu ile alakalıdır. Bunun lokal olduğunu düşünmemiz için Kuran’ın Nuh Suresi 1. Ayet, Hud Suresinin 25. Araf Suresinin 59. Ayetine bakmamız yeterlidir. Bir kavme gönderildiği açıkça beyan edilmiştir. Nuh suresi 27. Ayetinde de mealen” Eğer onları bırakırsan, Senin kullarını dalalete düşürürler” sözünden başka yerlerde başka insanlarında olduğunu anlaşılmaktadır.
 

Biz Tufanın vuku bulduğu yeri araştırmaktansa Tufan mesajının ne olduğunu anlatmaya çalışacağız. Onun için bize yakın bölgelerden, bize hitap eden kültürlerden örneklerle araştırmamızı derinleştirmeye çalışacağız. Örneklerimizde Atatürk’ün Kurtuluş mücadelesinin izlerinden de örnekler vermeye çalışacağız. Bu noktada Hacı Kayhan Dede’ye Selam olsun.

Tufan hakkında birçok efsaneler Maya, Aztek, İnka Uygarlıklarında, Sümer, Akad Yazıtlarında, Türk Mitolojisinde Altay Tufan Efsanesi, Yunan Mitolojisinde Deukalion (Nuh) Mitinde görebiliriz. Bu kadar benzerliklerin olması birçok yerde tufan yaşanmış olabileceğini aklımıza getirebileceği gibi gerçekte sadece bir tane tufanın söylencelerle yayılmış olabileceğini de düşündürmesi gerekir. Tufanın genel olarak olduğunun varsayımını yapanların bir çıkış noktası da budur. Bir diğeri ise bozulmuş Tevrat’a dayanarak söylenmiş olan varsayımdır. Yunan mitolojisinde ki Deukalion ve Altay Tufan Efsanesinde de tufanın genel olduğu vurgulanmıştır.

Genel olarak olmuş olabileceğini söyleyenler en çok Sümer Tabletlerinden etkilenmişlerdir. Hatta Tevrat’ın bile bu tabletlerin devamı olduğunu dile getirmektedirler. M.Ö. 4000 yıllarından M.Ö. 1800’lü yıllara geldiğimizde bu sefer Gılgamış’ta tufanın lokal olduğu göze çarpmaktadır. Aradan geçen 2200 yıl aralığında ne değişmişte genel olan tufan yerel olmuş olabileceği noktasına gelmiştir. Sonuç olarak bunu anlayabilmemiz için alışılagelmiş öğretilerden daha fazlasını bilmek gerekmektedir. Kaba bir şekilde söylemek gerekirse Kopuz Ata’da bahsedilen “aranılan sır”rın ne olduğunu bilmeye ihtiyacımız vardır. 

http://www.onaltiyildiz.com/?haber,5507/kopuz-ata-1

Biz “Tufan” çalışmamızda yıkımı lokal olarak gördüğümüz için konuya bu şekilde eğileceğiz. Bizim düşüncemize göre bir tufan olmuştur fakat nesiller bunu hafızalarında, taşlarda, yapraklarda, anıtlarda, şehirlerde yaşatarak, tarihin bazı dönemlerinde farklı farklı görünümlerde günümüze bu şekillerde gelmiştir. Bir örnekle açıklamaya çalışırsak, “Kutsal Sandık” miti vardır. İnanışa göre Etiyopya’nın Aksum şehrinde, Meryem Ana Kilisesinde saklandığına inanılıyor. Bu bilgi Etiyopya’lılar için o kadar kutsaldır ki artık yaşam biçimi olmuştur. Aksu “m” görüldüğü gibi beyaz su demektir. Nil nehrinin başı beyaz nil, ortası mavi nil sonu yeşildir. Aksum, baş tarafına denk gelir. Sonda ki M harfi boğa anlamını taşır. Meryem Ana kilisesi O yerin kalbini anlatır yani öze ulaşılır. Aksum’un güneyinde Gondar şehri vardır. Gondar’da önemli bir kale vardır. Bu kalenin tarihini araştırmadık ama önemli kişiler için hapis hayatı olarak kullanılmış olabilir. Gondar bizim anladığımız kadarıyla tepe demektir. Ayette geçen mealen “gemi Cudi’ye oturdu” cümlesinde ki “Cudi” kelimesinde ki gibi tepe anlamına geliyor olabilir. Aksum’un batısında “Tana Gölü” vardır. Tana kelimesini tersten okursak Anat, Anıt, Anut kelimelerini üretebiliriz. Tana ya da Tuna Gölünün kuzeyinde Gorgor kasabası vardır. Bu isim ise Ateş anlamına gelir. Aksum’un batısında 100 km uzağında Shire yani Sihir kenti vardır.  Etiyopta ismen ateşin göründüğü yer, boynuz anlamını taşır. Etiyopya, Afrika boynuzu denilen yerdedir. Dikkat edersek yer isimleri tamamen Türkçedir. Yani bir dönem, bir bilgi, bir toplumun yaşayışına uyarlanmış, fakat sonradan egemen olan başka bir bilgi ile asıl bilgi örtülmüştür. Tufan’da bunun gibi ilk önce Sümer’de bir hafıza olarak kaydedilmiş sonra Akad’da Gılgamış olarak tekrar programlanmıştır. Asıl tufan ne Sümer’de ne Akad’da ne de Afrika’da olmuştur. Onlar sadece bilgi taşıyıcıları idi. Yani o şehirleri kuranlar gerçek bilgiye vakıf Arif insanlar idi. Yüzüklerin Efendisinde ki isimlere benzerlik hemen anlaşılmıştır. Fakat Tolkien orijinal olan yeri yazmıştır yani Afrika ile alakası yoktur. 1. Çağda denizlerin yeri şimdi olduğu gibi değildi.

 


Tufan’ın genel olarak olmuş olabileceğini düşünenlerin Kulbak Bilge 14’ü çok iyi analiz etmeleri gerekir. Tabi ki genel bir tufan olmuştur. Fakat o Hun AS’ın önderliğinde gerçekleşmiştir.

http://www.onaltiyildiz.com/?haber,3486

 



Hızır AS ile Musa AS’ın yolculuklarında bir çocuğun öldürülmesi olayı o kişinin aslında başka bir döneminde yaşamış olduğunu yani ona fırsat verilmiş olduğunu söylemişti. Bu dönem geçmiş midir yoksa gelecek midir?

Ahkaf Suresi 17. Ayet: Fakat o kimse ki anasına, babasına: "Öf size, benden önce nice nesiller gelip geçmiş, (kimse geri gelmemiş) iken siz benim (diriltilip) çıkarılacağımı mı bana va'dediyor (beni bununla mı tehdidediyor)sunuz?" dedi. Onlarsa Allah'a sığınarak: "Yazık sana, (etme, gel) inan; Allâh'ın sözü gerçektir" derken o: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." der.

Kehf Suresi 80. Ayet: Fakat çocuğa (çocuk meselesine) gelince, onun anne ve babası mü’minlerdi. Onları azgınlık ve küfre (inkâra) sürüklemesinden korktuk.

Hızır AS, Çocuğun anne ve babası müminlerdi onları azdırmasından korktuk diyor. Ahkaf 17. Ayette de dikkat edersek anne ve babası çocuğa “yazık sana inan Allâh'ın sözü gerçektir” diyor. Yani bu çocuğun anne babasının da mümin olduğu belli.

Eskilerin Masalları: Bu söz genel kanı eski milletlerin veya Peygamberlerin hayatları (kıssaları) anlamında alışagelmiş bir algı vardır. Fakat önceki Peygamberlerin Ayetleri anlatılırken de bu sözün kullanılması hakkında sorgulamamız gerekmektedir.

Bu iki ayeti örnek olarak göstermemizin nedeni Nuh AS’ın zamanını anlayabilmemiz için gereklidir. Bilgi anlamında Nuh AS’ın kavmi bütün zamanların en yüksek bilgi sahibi toplumuydu. Onlar her şeyin, her canlı ve cansızın dilini biliyorlardı. Yani hakikat bilgisine vakıftılar.

Hud Suresi 36. Ayet: Nûh'a vahyolundu ki: "Kavminden, inanmış olanlardan başka kimse inanmayacak, onların yaptıklarından dolayı üzülme!"

Dikkat çekici olan; 35. Ayetin 36’ya bağlanmasıdır. Meallerde 35’te sanki Hz. Muhammed SAV’e “O’nu uydurdu mu diyorlar” hitabı söyleniyor gibi bir algı var. O neden Nuh AS’a söylenmiş olmasın? Ya da neden ikisine de söylenmiş olmasın? Buradan anladığımız kadarıyla Nuh AS onlara yeni bir bilgi veriyor. Bu bilginin uydurulmuş olduğu söyleniyor ona.

Hud Suresi 28. Ayet: Dedi ki: "Ey kavmim, bakın, ya ben Rabbimden bir delil üzerinde isem ve (O), kendi katından bana bir rahmet vermiş de, o (rahmet) sizin gözlerinizden gizli bırakılmış ise? Şimdi siz onu istemezken, biz sizi o(Tanrı rahmeti)ne zorla mı sokacağız?"

Bu noktada “gizli bırakılan rahmet” nedir. Nuh AS Kavmine yeni bilgi ile geldiğini ve bu yeni bilgi ile yani yaratıcının var olduğunu ve ona inanmaları gerektiğini söylediği zaman kavmi o bilgiyi kabul etmedi ve helak oldular. Nuh AS’ın kavmi bir bilgiye vakıf idi fakat Nuh AS büyük bir Peygamber olarak yep yeni bir bilgi ile geldi işte ayrılıklar bununla körüklenmiştir. Bunu bir örnekle açıklamaya çalışırsak; Mesela bizim için yani Müslümanlar için Kuran’ın ötesinde bir kitap yoktur. Bizim için kitapların kitabı Kuran’dır. Nuh AS’ın Kavminin Musa AS’ın kitabının yani Tevrat’ın bilgisine vakıf olduğunu düşünelim. Ve Büyük Peygamber Nuh AS’ın “Kuran’da var ona tabi olalım” demesi ve Kavminin böyle bir yeniliği reddetmesi gibi çok önemli bir şeyi kabul etmemiş, putlara taparak yani tevhidi görmemişlerdir. Hud Suresi 28. Ayete dikkatli baktığımızda Rahmet, Rabbin katından veriliyor ve sizin gözlerinizden gizli bırakılmış sözü aslında kavmin bir bilgiye sahip olduğunu fakat onun üzerinde bir bilginin de var olduğunun beyanı gibi görülebilir. Yani bu kavim duyuyor, görüyor ama bilemiyorlar.

Denilir ki İncil de İsa AS, mealen benden sonra Paraklit adında bir uyarıcı gelecek O son peygamberdir diye. Bu ismin Ahmet olduğu ve Peygamberimiz SAV olduğu söylenir. Burada soru şudur? İsa AS bunu nerden biliyordu? Eğer Allahtan vahiyle biliyorsa Allah bunu Nuh AS’a söylememiş midir?

Ahkaf Suresi 26. Ayet : Onlara size vermediğimiz servet ve kuvveti vermiştik, onlara kulaklar, gözler ve gönüller yaratmıştık. Fakat ne kulakları, ne gözleri ne de gönülleri kendilerine bir yarar sağladı. Zira (düşünüp ibret almıyorlar, tersine) bile bile Allâh'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

Hud AS’ın Kavmine, yani Ad Kavmine baktığımız zaman onların bizden daha donanımlı olduğunu ve kaabiliyet olarak çok ileri bir topluluk olduklarını görmekteyiz. Hud AS bu bilgiyi onlara verdiği zaman onlar bunu kavrayabilecek donanıma sahip olmalarına rağmen bunu inkar ettiklerini görmekteyiz. Çünkü onlar duyuyor, görüyor ve biliyorlardı.

Nuh AS’ın oğlunu gemiye çağırması birçok kişi için kabullenilemeyecek bir şey olduğunu kamuoyunda ki tartışmalarda veya söylenen fikirlerde görmekteyiz. Ayette geçen mealen “Dağlar gibi dalgalar” sözünün geçtiği yerde Nuh AS nasıl oğluna sesini duyurdu ve onu çağırmıştır. Bunun için cep telefonu gibi teknolojik örnekler vererek olayı anlatmaya çalışmak gündemde sakil durmaktadır. Fakat altta ki habere bakarsak bu teknoloji ile hem de cihaz olmadan sağlanmıştır.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/hoparlor-olmadan-kisiye-ozel-ses-isini-318911

Tufan’a geçmeden önce bu konu hakkında son bir şey olarak Nuh AS zamanında büyük bir kuraklık olduğunu Nuh AS’ın öğüdünden anlamaktayız.

Nuh Suresi 11. Ayet: '(O'ndan mağfiret dileyin) Ki üzerinize gökten bol yağmur göndersin'

Muhtaç oldukları şeyin bolluğuyla boğuldular.

Tufan:

Fakir Dede Destanı: Sırrı İstanbul makalesinden

http://www.onaltiyildiz.com/?haber,1963

“İşte böyle zaman diliminin, binlerce yıllık dönencesinde, bugün bulunduğumuz kara parçasında, yani İstanbul’da bir kavim ve o kavmin kurduğu bir devleti varmış. Tabii o zaman İstanbul Boğazı henüz yokmuş. Karadeniz yokmuş. Her yer orman, dağ, ova, gölmüş. Kara parçasının doğusu denizmiş. Yani yine deniz kenarı imiş İstanbul.”

Tufan nerede olmuştur? Tufandan ne anlamamız gerektiği konusunda derinlemesine düşünmemiz gerekmektedir. Bir kavmin helakından öte bir mesaj taşıdığı açıktır. Bu mesaj Kulbak Bilge 17’de çok açık ve net verildiği için bu konuya yüzeysel değineceğiz.

http://www.onaltiyildiz.com/?haber,3811

Kulbak Bilge serisinde uzayda inşa edilen manyetik hapishaneler bölümü detaylı okunmalıdır. Tufanla aslında Dünya’da da bir nevi manyetik alan hapishanesi oluşturulmuş ve Allah’ın izni ile bir müddet insanlar soluklanmışlardır. Aynı mantığı bugün Zeugma antik kenti ve Hasankeyf’in sular altında bırakılması ile birleştirebiliriz. Bu konuda nefes kesici ayetler vardır bu ayetler dikkatle araştırılmalıdır.

Tufan nasıl bir coğrafya da geçmiş olabileceği konusunda anlayabildiğimiz kadarıyla vadilerde yaşayan bir medeniyetin, vadiler su ile doldukça biriken su ( Hud 42) dağların boyutuna ulaşmakta ve bir zaman sonra dağları da geçtiğini anlamaktayız. Nuh AS’ın oğlu zaten yüksek bir dağa çıkmış olabilir çünkü Nuh AS onu çağırdığı zaman başka bir dağa gideceğini belirtmekte yani su yükseldiği anlaşılmakta daha yükseğine çıkıp kurtulacağını belirtmektedir. Hud Suresi 44’te anlatılan “Ey yer suyu yut” sözünden bizler ve genel olarak bir yağmur tufanı algılamaktayız. Fakat böyle olmayabileceğine dair bir örnekleme yaparsak; Mealen “yeryüzü suyunu yut” sözünü mesela Akdeniz’den Egeye sonra Marmara üzerinden Karadeniz’e denizlerin taşması, Okyanus’tan gelen büyük bir dalganın vadileri doldurarak tam doyuma ulaşması sonucunda suyun artık durma evresine geçip, Dünyanın ekseninin yavaş yavaş Tufan olmadan önceki eğiklik halinin tersine yani ilk zaman ki haline dönmesi şeklinde de düşünemez miyiz? Çünkü Arapça’da yağmur “matar” demektir. Fakat ayette “matar” kelimesi geçmemektedir. Kaldı ki yağmur elbette olabilir fakat vurgu suyadır. Yani suyun obje olarak görülmesi gerekiyor gibi. Ve mealen “ey gökyüzü sende suyunu tut” sözüne baktığımızda yine “matar” sözü gözükmemektedir. Bu bölüm tufanın sonuç bölümüdür. Gökyüzünden akan suyu daha önce ayette geçen mealen “Tennur kaynadığı zaman” ayetiyle bir düşünülmesi gerekmektedir. Bunun için “Deruni Devlet Kutsal Halı” kitabında ki “Dabbetül Arz” bölümünün dikkatli okunmasını ve Ahkaf Suresi 24. Ayetin iyi tefekkür edilmesini tavsiye ederim. Sonuçta algı olarak gökten yağmur ile ya da yerden fışkıran sular sonucunu biraz daha geniş perspektiften düşünmüş oluruz. Ya da daha da daraltarak akciğerimizde ki bütün havayı bıraktığımızı ve tekrar içimize çektiğimizde havanın su gibi bir ciğere girip sonra çıkıp tekrar teneffüs etmemiz gibi. Bilimsel olarak bu Dünya’nın eksenin belli zaman aralıklarıyla belirli bir derece kayması denilmektedir.

Şöyle bir söylence vardır: “Nuh As. suların çekilip çekilmediğini anlamak için bir kuzgun (karga) gönderdi. Fakat kuzgun geri dönmedi. İkinci seferde bir güvercin gönderdi. Bir zaman sonra güvercin boş olarak geri döndü. Üçüncü sefer yine bir güvercin gönderdi. Bu defa güvercin ağzında bir zeytin dalı ile geri döndü. Nuh As. suların çekildiğini anladı”

Burada ilk önce bir Karga gidiyor ve dönmüyor. Bu karga ilk kavmi ya da halkı temsil eder. Mesela Anadolu’da eski şehir devletlerinden Paphlagonya (Paflagonya) devleti vardır. Bu Devletlerin kuruluş felsefesinde onlar istese de istemese de kaderin toplumlara dayattığı bazı izler vardır. Bizim şahsi düşüncemiz ilk kuruluşlarında O izleri kendileri bilinçli bir şekilde yönlerinin ve törelerinin ne olduğunu göstermek istedikleri şeklindedir.


 

Orta Karadeniz Bölgesinde olan bu Devlet’in M.Ö. 300 ile 400 yılları arasında ki sikkelere baktığımızda, Zeus, Poseidon, Zeytin ve üzüm figürleri göze çarpmaktadır. Sağ üstteki resimde Genç Adam sol elinde Bereket Boynuzu tutarken Sağ eliyle bir geyiği beslemektedir. Birinci Sikkede dikkat edersek Poseidon balık ile simgelenmiştir. Sonradan bu kültürlere göre Yılan veya At şeklinde gösterilmiştir. Fakat Anadolu’da Balık olarak gözükmektedir. Balık, Yılan veya At sembol dilinde Araba, Taşıt veya bir gemiyi sembolize eder. Yine Aynı şekilde Zeus ya da Kartal’ın balığı yakalaması yine sembol diliyle Balıktan başka bir şey değildir. Ayaklarıyla balığı tutması bir görüntünün farklı yorumudur. Paflagonya Bölgesinde Nuh AS’ın izlerini bu sikkelerde görmek mümkündür. Paflagonya, Boğanın yani Ata’nın ilk görülen yeri anlamına gelir. Hitit devletinin çok önemli bir şehri olan Sinop ve Kastamonu Paflagonya’nın kalbi sayılır. Ünlü Filozof Diogenes Sinop’ta doğmuş, Atatürk ise ilk şapka devrimini Kastamonu’da yapmıştır. Ayrıca Atatürk, Samsun’a giderken Bandırma Vapuruyla ilk önce İnebolu’ya uğramış, ve bazı yerlere telgraf çektirmiştir. Samsun ise Hitit Devletinin kutsal bir şehriydi. Kastamonu yeniliklerin, yeni başlangıçların yani ilklerin şehriydi. Roma, Kastamonu’yu aldığında o yerlerin ismi Paflagonya olmuştur. Bu Yenişehir ya da ilk şehir anlamına gelmektedir. Ayrıca Yesevi öğretisinin Pirlerinden Hacı Şaban Veli Hazretleri de Kastamonu’da yaşamıştır.

Bu izlerden bir tanesi de Ankara şehrinde vardır. Ankara ilginçtir Friglerin Gordion şehridir. Gordion kelime olarak “Kurtini“ anlamını taşır. Kurt, ateş demektir. İn yani On ise gözükme durumu, tezahür anlamını taşır. Yani ateşin görüldüğü yer. Gordon ya da Garden yani bahçe bir anlamda da yükselti demektir. Yani yüksek bahçe Sümer’de geçen “Aden Bahçesi” ya da cennet bahçesi demektir. Bu kelime zamanla, yeni yerleşim yerleri oluştukça değişmiş, Eskişehir anlamına gelen Gordonis olmuştur. Ankara’ya geldiğimiz zaman anlıyoruz ki asıl Şehirlerin Anası denilen yer Gordion’dur. Ve Gordion şehri Ankara’nın hafızasına nakşedilmiştir. Bu Devleti Aliye’nin beyninin, Atatürk eliyle Ankara’da vücut bulması gibidir.

Ankara’nın eski isimlerinden biri de Engür’dür. Engür’ün ne anlama geldiğini Yunus Baba çok güzel bir şekilde anlatmıştır.

Çıkdım erik dalına, anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıdı, der ne yersin kozumu.
Yunus Emre

Burada Koz yani çam kozalağı anlamına gelir. Yenilen üzüm ise eski rölyeflerde ya da latihlerde çok fazla kullanılan sembol bereketi anlatır. Üzüm tohum anlamına gelir ve zamanla kozalak yani bir çoğalma söz konusu olmuştur. Bunu Münir Derman Hazretlerinin bir tohumda bir orman gizlidir sözüyle birleştirerek okumak gerekir. Ankara bu tohumun simgesidir. Yani görüldüğü yerdir. Hacı Bayram Veli Hazretleri de Ankara’da yaşamıştır ve buğday onun sembolüdür. Buğday veya üzüm aynı şeyi ifade ederler. Bir salkım ve bir başak gibi.

 

Bu sikkeler Roma imparatoru Hadrianus dönemine aittir.

Ahkaf Suresi 29. Ayet: Bir zaman, cinlerden bir topluluğu Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Ona geldiklerinde (birbirlerine): "Susun, (dinleyin)" dediler. (Okuma) Bitirilince de uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler:

Ahkaf Suresi 30. Ayet: "Ey kavmimiz, dediler, biz Mûsâ'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola götüren bir Kitap dinledik."


Kadir Sevencan



Bu haber 5,432 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,154 µs