En Sıcak Konular

Son Savaş

7 Kasım 2014 08:48 tsi
Son Savaş İstanbul Melâmileri! Bugün bir kez daha Şeytan ve taraftarlarının ordusuna karşı savaşmak için toplandık.

 

                                      SON SAVAŞ


 


İstanbul Melâmileri! Bugün bir kez daha Şeytan ve taraftarlarının ordusuna karşı savaşmak için toplandık. Dünya bir kez daha Şeytan’ın yeryüzünü istilasıyla karşı karşıya. Birazdan Hira Nur Dağı’ndan hilal gözükecek ve böylelikle bizler harekete geçeceğiz.                                          


                                      Yıl 2001


  Yer Beyazıt Çemberlitaş Sinanpaşa Medresesi. Akşam ezanı henüz okundu. Latif Baba’yla bu mekanda buluşacaktık. Hesapta olmayan bir randevuydu. Haydarpaşa’dan öğlende Eminönü vapuruna bindiğimde Melâmilerden biri elime bir kağıt sıkıştırdı ve hızla yanımdan uzaklaştı. Kağıtta: “Sinanpaşa’da Latif Baba bekliyor. Akşam ezanında acilen bulun.” Yazıyordu. Bu olağandışı bir pusulaydı.


 


Akşam namazını Atikali Camisi’nde kıldım. Yüz metre ilerideki Sinanpaşa Medresesi’ne meraklı bir şekilde, hızlı adımlarla yürümeye başladım. Çok heyecanlıydım. Türbe kapısından her zamanki gibi girip Sinanpaşa’nın kabrine Fatiha-ı Şerif okudum. Hemen içeri girip Latif Baba’ya bakındım. Latif Baba içerideydi. Bir sedire oturmuştu. Yanına gittim. Selam vererek elini öptüm. Selamımı aldı, sarıldı, alnımdan öptü. Her zamankinden farklı bir tavır içersinde:


- Âdem hazırlan. İlhami Abi’den talimat geldi. Durum çok ciddi. Baş Şeytan harekete geçecekmiş. Hazırlanmamızı emretti. Tüm Melâmi Birliği’ne, dünyanın dört bir yanındaki Melâmilere hazır olmaları için haber salındı.


- Şeytanîler mi harekete geçmiş?


- Hayır; Baş Şeytan diyerek cevap verdi.


Bu kavramı bu şekilde ilk defa duyuyordum. Şaşkın bir hâlde tekrar sordum:


- Hangi Baş Şeytan?


- Kaç tane Baş Şeytan var? Allah’tan mühlet isteyen, Âdem’e secde etmeyen ve Âdemoğullarını saptıracak, Âdem’in ve dünyanın sonunu getirmeye uğraşacak olan asıl Şeytan dedi.


  Bir kez daha şok olmuştum. Devam etti:


- Melâmi ordusu Sancak-ı Şerif çıkarıyor. İblis aleyhillane insanlığın sonunu getirmek için yeni bir hamleye başlayacak. Bu dakikadan itibaren İstanbul Melâmi Birliği üyesi olarak sen de savaşın içindesin. Birazdan İlhami Abi gelecek ve asıl talimatları verecek dedi ve sustu.

 


Heyecandan kalbim patlayacak şekilde atıyordu. Sinanpaşa Medresesi kubbeleri altında havanın karanlığı üzerimize çökmüştü.  Çevremizde her nesne yavaş yavaş gözlerimizden uzaklaşıyordu. Birkaç dakika sonra medresenin arka kapısından İlhami Abi, yanında Şükür Dede ve Nuri Abi içeri girdiler. Hürmetle ayağa kalktık, selamlaştık. İlhami Abi bana;


- Latif sana anlatmıştır olup biteni dedi.


Sonra İlhami Abi Latif Baba, Nuri Abi ve Şükür Dede’ye;


- Siz gideceğiniz yere gidin. İşinizi görün ve gelin dedi.


- Emredersiniz diyerek Latif Baba, Nuri Abi ve Şükür Dede yanımızdan ayrıldılar.


  İlhami Abi ile baş başa kalımıştık. Sanki askerî bir tavır vardı; yani disiplinli. Daha önce bu mânâda bir ciddiyetle karşılaşmamıştım. Bu da bana, içinde bulunduğumuz olayın ciddiyetinin boyutunu hissettiriyordu. İlhami Abi sedire doğru gidip oturdu ve yanına oturmamı istedi. Oturdum. Elinde bir kağıt vardı. Bana doğru uzatarak bakmamı söyledi.


  Kağıdın üzerinde bazı harfler vardı. En belirgin harf “vav” harfiydi. Mânâlarını anlattı ve bunları kafama iyice yerleştirmemi belirtti. Yapacağımız savaşta lazım olacağını söyledi. Kısa bir sessizlikten sonra tekrar ettirdi. Yüzüme baktı ve şunları söyledi:


- Baş İblis harekete geçti. Bir kez daha deniyor. Şeytanî grubunun başındaki Baş Şeytanî’ye planlarını ve talimatlarını verdi. İnsanlık ve dünya bir kez daha tehlikede.


 

 Ben heyecanla sordum. Şeytanîleri iyi biliyordum; fakat onların gerçek İblis’le somut bir şekilde temasını bilmiyordum. Bu benim için yeni bilgi devrimi olmuştu. Bizzat Baş Şeytan’ın bu işlere bu kadar somut müdahalesini hissetmeye başlamıştım.


- Bu İblis nerede yaşıyor?


 İlhami Abi yüzüme baktı:


- Niye şaşırdın Âdem? Daha önce seninle yaptığımız derslerde İblis’in hayatın bir bölümü olduğundan bahsetmiştik.


  Aklıma Rahle derslerinden Şeytan’la olan bilgiler ve bölümler geldi.


  İlhami Abi devam etti:


- Biz sana onları boşuna anlatmadık. Şimdi öğrendiğin bilgilerin hayattaki yerini görecek ve bizzat savaşın içinde savaşarak öğreneceksin. İblis bir kez daha deneyecek insanlığın sonunu getirmek için. Ve imparatorluğunu yeryüzünde tüm yaratılmışlara ve Yaradan’a ilan etmek için. Şeytan nerede diye soruyorsun. Nerede olacak? Yeryüzünde. Ayeti hatırla. Allah ne buyuruyordu:

 


“ÂDEM VE EŞİ YASAĞI ÇİĞNEYİNCE İBLİS’E YERYÜZÜNE İNİN BİRBİRİNİZE DÜŞMAN OLARAK.”

 


  O günden beri İblis de yeryüzünde somut bir şekilde emelini gerçekleştirmek için yaşıyor. O günden beri Âdemoğullarıyla İblis’in savaşı sürmekte ve o günden beri de lanet İblis somut bir şekilde Âdem’le, onun sonunu getirmek için Allah’tan aldığı mühletle savaşıyor. Aynı zamanda da insan ruhunun, yaratılışın tüm boyutlarla olan ilişkisi sebebiyle, âlimlerin “âlemler” diye adlandırdığı ve birilerinin de metafizik diye ifade ettiği alanda; insanların önlerinden, arkalarından, damarlarından, kanlarında bile dolaşarak o anlamda vesvese vererek de savaşını çok ciddi şekilde sürdürüyor. Lanetlenmiş Şeytan şimdi bir kez daha ordusuyla harekete geçti. Detayı anlatmaya gerek yok. Bundan sonra olanları yaşayarak görecek ve idrak edeceksin. Sen de bu savaşta hem suret âleminde, hem de metafizik denen âlemde savaşacaksın.


                                 Şunu iyi bil.


Bizler için; yani insan için yaratılış âlemi tektir. Fakat bu tek âlemin içerisinde âlemler vardır diyerek böleriz. Bu doğru bir ibaredir; ama aslında bütün âlemlerin toplamı tektir ve tek âlemi işaret eder. Bu sırra ulaşmamış insanlar suret âleminde takılıp kaldıklarından, sadece suret âlemi vardır; yani madde âlemi derler. Kimileri suret âlemi vardır, ama metafizik âlemler de vardır derler. Tek âlem olan evin odaları diğer âlemlerdir. Şu oda, bu oda vesaire... Odaları birer âlem gibi görürsen de tüm odalar bir evin içindedir. Tek bir ev, tek bir âlemden kastım buydu. İnsan bir evin içerisinde doğar, can bulur. Eğer bulunduğu odadan hiç ayrılmazsa, “benim evim bu odadır.” der. Diğer odaları keşfetmediğinden hem diğer odaları inkar eder, hem de bulunduğu odayı her şey sayar.


  Bir insan da aynı evin odasında doğar, can bulur ve diğer odaları da keşfetmeye başlar. Bu insan da bulunduğu odanın, evin bütünü olmadığını bilir. Evin odalarından sadece bir odası olduğunu anlar.  


  Bu örneklerde suret âlemine takılan ve diğer âlemleri inkar eden bir insandan, diğeri de suret âlemini bilen; fakat yanında (birilerinin metafizik dediği) diğer âlemleri de bilen bir insandan söz ettik.


           Şimdi vereceğim örnek ise “asıl insanın” bilgisi:


  Bir insan bir evin odasında doğar, can bulur ve evin diğer tüm odalarını keşfeder. Daha sonra evin dışına çıkar ve şunu görür, söyler:


- Ev tektir. Evin içindeki odalar evin içinde; yani demin söylediğimiz gibi “âlem tektir.” Âlemin içindeki âlemler o tek âlemin içinde bulunur.


  Bu ev misalinden anlamışsındır umarım. İnsan odaları aramamalıdır, keşfetmelidir. Çünkü zaten odalar vardır. Bu yüzden Allah’ı aradığını iddia edenler yanılgı içindedirler.


Bu mânâda da Allah aranmaz keşfedilir. Çünkü O hep vardır.


Bu savaşta karşılaşacağın odalar, âlemler, boyutlar mistik-soyut-masal değil; vardır tek âlemde... unutma! 


 İlhami Abi bunları dedikten sonra sustu. Biraz sonra Latif Baba ve Nuri Abi içeriye girdiler. Şükür Dede yanlarında yoktu. Selam verdiler. Latif Baba:


- Rical-i gayb duaya başladı. Biz hazırız efendim dedi.


Nuri Abi:


- Dünyadaki tüm dua ehillerine ilan edildi. Onlar da dua etmeye ve dua istemeye başladılar. Biz de hazırız efendim.


 İlhami Abi:


- Dualar makbul olsun. Efendimiz, insanların en hayırlısı, kainatın baş komutanı Hz. Muhammed (sav)’in duası da bizimle. Allah bizimle olsun dedi ve yüksek sesle Besmele-i Şerif okudu. 


Besmele öyle bir yankılandı ki medresede, sanki dünyadaki tek ses oydu. Elini omzuma vurdu. Bir anda Kız Kulesi’nin içinde kendimizi bulduk.  


Birçok kişi vardı. Bu kişiler İstanbul’un Melâmi Birliği idi. Hepimizin üzerindeki elbiseler değişmişti. Beyaz uzun gömlek, ön tarafında kocaman parlak fosforu andıran, yeşilden mora dönüşen bir “vav” harfi. Çok göz alıcı renkteydi. Bu rengi daha iyi tarif edebilmem için şunları söyleyebilirim: İstanbul’da camilerin önünde, şehrin her yerinde bulunan yabani güvercinlerin boyun kısmında bulunan renklerin aynısı; yanar döner bir şekilde. Hepimiz Kız Kulesi’nin dışında toplanmıştık. Derin bir sessizlik vardı. Halkayı andıran bir şekilde duruyorduk.


  İlhami Abi ortaya geldi. Biraz yüksek bir taşın üstüne çıktı. Besmele getirerek konuşmaya başladı:


- İstanbul Melâmileri! Bugün bir kez daha Şeytan ve taraftarlarının ordusuna karşı savaşmak için toplandık. Dünya bir kez daha Şeytan’ın yeryüzünü istilasıyla karşı karşıya. Birazdan Hira Nur Dağı’ndan hilal gözükecek ve böylelikle bizler harekete geçeceğiz. Herkesin görevleri ellerdeki kağıtlara yazıldı. Sadıklar, ehlullah tüm dua ordusu ve dua ehli dualara başladı, Rabbimiz bizi muvaffak kılsın diye. İsimleri okunacaklar buraya gelsinler.


  Latif Baba’ya dönerek okumasını istedi. İsimler okunmaya başladı. İsimler beşli, yedili gruplar hâlinde okunuyor ve onlara bazı telkinlerde bulunuyordu. Ve nihayet Latif Baba şu isimleri okudu: Latif, Nuri, Âdem, Cemil, Yusuf. Ben de bu beşli gurubun içinde sayılmıştım. Bizlere de telkinde bulunuldu:


- Sizler cephenin ön kısmında yer alarak Şeytan’ın ve taraftarlarının hareket planlarını zaafa uğratacaksınız. Grubun lideri Latif olacak. Elinizdeki kağıtlarda yapacağınız görevler yazıyor. Herkes grup liderinden gerekli bilgi ve talimatları alarak hareket edecek dendi. 


İsmimin okunmasından dolayı çok sevinçliydim. Aynı zamanda da endişeli. Daha sonra Latif Baba “Fetih suresi”ni okudu.


  Bir anda karanlığı şimşek çakması gibi bir ışık yardı ve kayboldu. İlhami Abi:


- İşaret geldi. Hira Nur’da hilal göründü dedi.


  İlhami Abi imamlığında iki rekat namaz kıldık. Daha sonra hepimize seslenerek:


-  Tüm insanlık âlemi için Allah’ın izniyle dağılın dedi. Gazanız mübarek olsun. 


 Latif Baba, Nuri, Cemil, Yusuf ve ben de bir müddet sonra herkes gibi grup grup Kız Kulesi’nden ayrıldık. Bu ayrılış suret âlemine kayıtlı olarak olmamıştı. Latif Baba elindeki âsâyla omzuma dokundu. Bir anda kendimizi tekrar Çemberlitaş’ta Sinanpaşa Medresesi’nde bulmuştuk. Üzerimizdeki elbiseler aynıydı. Latif Baba ellerimizdeki kağıtlara bakmamızı söyledi. Benim kağıdımda şunlar yazıyordu: 


“Gece saat ikide Pendik Sabiha Gökçen Havaalanı’na bir CIA uçağı inecek. Uçakta Şeytanîlerin baş grubundan Asya sorumlusu biri olacak ve tutsak üç tane Müslüman ilim adamı bulunacak. Pendik’teki gizli bir yerde tutulan iki Asya’lı Müslüman doktor bu uçağa teslim edilecek. Orada terörist bahanesiyle işkenceyle sorguya çekilip gerekli bilgiler alındıktan sonra İsrail’e götürülecek. Üç tutsak infaz edilecek. Toplam beş tutsak bunların elinden kurtarılıp, Deli Bekir’e teslim edilecek.”

 


  İlk görevimiz buydu. Beni bir düşünce almıştı. Bu o kadar kolay bir iş değildi. Tabii ki üzerimizde manevî tasarruf olmazsa...


  Latif Baba bana dönerek:


- Anladın mı Âdem?


- Anladım. Fakat bunu tek mi yapacağım?


 Latif Baba bu sorum üzerine latifeli bir ses tonuyla:


- Allah yanında ya evlat...


  Doğrusu ürpermiştim. Tekrar sordum:


- Üzerimde manevî bir tasarruf olacak mı? Hani üzerime âsânızla dokunsanız da görünmez oluversem. Onlar da beni görmese. Olmaz mı?


  Latif Baba kendi elindeki kağıdı göstererek:


- Kimi zaman suret âleminde; yani müşahede âleminde, kimi zaman metafizik; yani diğer âlemlerde bulunacağız dedi. Bu savaşta hangi görevi, hangi âlemde yapacağımız belli. Elimizdeki talimata göre hareket etmemiz, oyunu elimizdeki yetki ve kurallara göre oynamamız gerekmektedir.


Çünkü yapacağımız her şey  bizim için aynı zamanda İlahî bir imtihanın parçasıdır.


                                  Hatırla ki


 Musa (as) bile âsâsını her istediği zaman kullanamadı. İlahî murad dairesinde ona ne takdir edilmişse öyle davrandı tıpkı diğer peygamberler gibi. Şimdi onun âsâsına nasip olmayan sınırsız yetki benim bu kuru değneğe nasıl reva görülür? Zaten âsâ, Musa bahane… Önemli olan Allah’ın yardımı bizle olsun. Kullanacağımız yer bize söylenince, tasarruffu –korkma- Allah’ın izniyle tereddütsüz biz de kullanırız. Tüm görevlerinizde birbirinizden faydalanacağınız gibi bu grup dışında, gizlilik içerisinde bir salih arkadaşınızdan, insandan, güvendiğiniz kişilerden beşerî sistem içinde de yardım alabilir, faydalanabilirsiniz. Zaten her şeyin ayrı bir yeri var. Duruma göre, zaman zaman, hareket kendi insiyatifinizde olabilir.

 


 Gülümsedim. Saat gece birdi. Uçak ikide inecekti; yani ilk görevimin başlamasına bir saat vardı. Tasarrufsuz, normal şartlarda asgari iki saati bulurdu.


  Bunları düşünürken Latif Baba aklımdan geçenleri okumuşçasına:


- Endişelenme. Oraya gitmen için bir tasarruf Allah’ın izniyle olur Âdem Efendi dedi.


  Aklım kilitlenmişti. Hadi gittik diyelim. Bu işi tek başına nasıl kıvırırdım? Bir anda Allah kolayını verir diyerek teselli buldum.                              


 

Oktan Keleş

Melekler Ağlarken Kitabı'ndan (sh 105-113)



Bu haber 9,651 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,680 µs