En Sıcak Konular

İlizyondan Çık!

18 Şubat 2014 09:17 tsi
İlizyondan Çık! Oktan Keleş ASA Kitabı'nda günümüzdeki ilizyonları anlatmıştı...

                                                      İlizyondan Çık!

 

Veysel Dede devam etti:

- Gelecek nesillerden biz sorumluyuz. Gelecek nesiller bizim çocuklarımız. Onların üzerine oynanan oyunları onlar def edemeyeceğine göre sorumluluk bizlerde. Onları savunmak bize düşer. En basitinden, bugün “profesyonel hayat” programcıları gelecek nesilden şefkatin alınması için insanlık duygularını alıyorlar.

Düşün şefkati alınmış bir neslin bir sonraki yetiştirdiği nesli... Böylelikle gelecek nesillerin hebası gerçekleşmiş oluyor.

Günümüzde milletimize aşağılık kompleksini yerleştiriyorlar. Bu da bir ilizyondur. “Sizden bir şey olmaz.” mânâsını bizzat toplumlara “Bizden bir şey olmaz.” dedirterek kabul ettiriyorlar. Her şeyimizi eleştiriyoruz: “Hiçbir şeyi doğru yapamayız.”, “Atalarımız da aynıydı.” imajını beyinlere yerleştirerek toplumun kendine olan güvenini kaybettirmek istiyorlar ki böylelikle karşı kültüre daha kolay teslim olsun. Oysa bizim medeniyetimiz şehadet, gaza ve kahramanlık medeniyetidir. Bu ruhu da çalmak için aşağılık kompleksi ilizyonları gerçekleştiriyorlar milletimize. Duygular olmazsa olmazlarımızdır; fakat kontrol altına alınmış duygular. Yani ölçüyle hareket; vahyin akla gönderdiği ölçülerle...

Uluslararası sihirbazlar ilizyonla yabancı kültürü beyinlere montaj yaparlar. Yine bunu insan duygularıyla yaparlar. Bunların bir kolu da ticarî sihirlerdir. Yabancı bir kültür bize bir mal satacaksa aynı anda o malların içinde kendi kültürünü de satarlar.

Bunu da yaparlarken:

* Bir ülkeye mal satmadan önce kavramları satarlar. “Satacağı mal ticari” diyerek bu kısmı ile kalmamak gerekir.

* O mala uygun kavramları, kendi kültürünün satacakları mala uyarladıkları felsefelerini daha o mal ülkeye girmeden o ülkenin insanının beynine, zihnine sokarlar. Tabii ilizyonla. Propagandalar, reklamlar, sempozyumlar vs... vs...

* Böylelikle insanlar daha malı almadan bu kavramları almış olurlar.

* Bir de bunların ülkelerde bu kültürü yaymak için mabedleri vardır.

Veysel Dede bana dönerek:

- Nereleri o mabedler diye sordu.

- Kiliseler.

- Yok evlat yok... diye cevap verdi gülümseyerek. Onlar bu sıralamada; kültürü yaymada son sırada. Ne mi mabedler? Alışveriş merkezleri. Yabancı kültürün yayma merkezleri: Sevgililer günü, anneler günü, noel, şu, bu... Bak ve iyi anla; kavramlarla, duygularla nasıl mal satıyorlar…

* Anneler günü: İnsanlık duygusuna hitap.

* Hemen o gün bu merkezlerde satışlar başlar.

* Haftalar öncesi reklamlar insanlık hafızasına kazır.

* Sevgililer günü gibi yine aynı kavramlarla bu merkezler dolar,taşar. Herkes hediye alma yarışına girer.Ne oldu şimdi?

Önce kavramlar duygulara, sonra mallar ellere.

* Noel zamanı “yılbaşı” diyerek çam ağaçlarıyla, noel babalarla,yediden yetmişe hitap eden süslerle donatılır buraları ve adeta bir mabed hâline getirilir. Kiliseler, misyonerler halt etmiş bunların başarıları yanında.

* Diğer günlerde de modacılar, bu merkezler; yani mabedler “tek tip insan” modelini hayata geçirirler. İnsanlar duyguları ile hareket eder ve alışveriş yaparlar. Şeytan duygulara hitap eder. Akıl duygulara gem vurma aleti olmalıdır. Örneğin aklen beğenmediğin bir nesneyi “falan yeri şu renk” diye, duygularla hareket sonucu alabilirsin. İşte bunlar hep ticarî sihir alanlarıdır.

Veysel Dede’nin bu bilgileri çok çarpıcıydı. Varoş denilen yerlerde bile bu günlerde semt dükkanları pamuklarla, çam ağaçlarıyla, noel baba maketleriyle süsleniyor ve slogan yazılar asılıyordu: “Siz de annenize hediye alın.” “Sevgilinize şunu alın.” “Yılbaşı sevdiklerinize bunu alın.” Evet normal günlerde bile dükkanlar, mağazalar yabancı isimler ve sloganlarla, sembollerle süsleniyordu. İster istemez “ŞEYTAN SÜSLER.” ayeti kafama dank etti.

Güzelim ağaçlar katledilir. Hindisiz olmaz. Enteresandır; yılbaşında kuş gribi de olmaz. Bu konuda da ilizyonu iyice anlamıştım. Çocuklara yabancı şarkılar söyleyen bebekler, oyuncaklar... Büyüklere cinselliği çağrıştıran envai çeşit mallar... Hıristiyanlık, Musevilik sembolleri... Neler neler... Gerçekten de buralar bir mabeddi ve kiliselerden daha fazla misyonları vardı. Çikolatalar üzerinde romantik resimler, ayı kardeşler… Çocuklara erotik bebekler... Bir de bizimkiler bu ticarî sistemi taklit ediyorlardı. Gerekçe de şuydu: “Sistem böyle.” “Global ticarî sistem böyle.” Yoksa bildiklerinden değildi. Bu kültürlerin insanların zihnine yerleşip hayatlarında da kabul görmesi Veysel Dede’nin şu cümlesini daha da anlamlı kılmıştı:

Siz ne kadar sizsiniz?

Ben de sordum bu soruyu kendime ister istemez:

Biz ne kadar biziz?

Oktan Keleş

(Asa Kitabı  sh 331-334)



Bu haber 5,798 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,291 µs