En Sıcak Konular

Siz Kâbilden Yana Mısınız Hâlâ?

20 Ekim 2012 07:27 tsi
Siz Kâbilden Yana Mısınız Hâlâ? Siz Kâbilden Yana Mısınız Hâlâ?

Siz Kâbilden Yana Mısınız Hâlâ?

 

Biçerdöverler çıktı; mertlik bozuldu; buğday saplarını toprak hizasından kesemiyor; yarısından alıyor.

 

Geride kalanlar, biçilmiş bambu ormanı gibi dimdik ayakta. Keskin kılıçlar gibi traktör pulluklarına direniyor. Kolayına kaçan Kâbil(çiftçi)ler ateşe veriyor; yansın da tarlayı hallaç pamuğu gibi atsın.

 

Geceleri aydınlatan; ortalığı ateşe boğan “anız yangınları” sadece anızı yakmıyor; içinde ne varsa yakıyor; börtü böcek; hayvan; sürüngen, uçan, uçamayan.

 

Toprağa umudunu bağlamış çiftçiler; içindeki börtü böceği, hayvanı bir an dahi düşünmeyip kibriti çalabiliyorsa; insanlık ölmüş demektir. Bu duygu yağmur ormanlarını tüketir; HES adı altında ülkenin güzelliklerini kazır ve yeryüzü dengesini alt üst etme cesareti bulur.

 

Böyle bir anız yangınında koskoca kaplumbağa; ateşe bastıkça böğürüyor; insanlara lanet yağdırıyordu. Otomobili durdurup kurtardığım kaplumbağa bu sefer de ayakları yandığı için bir adım dahi atamıyordu. Onun için yakarak öldürmenin cezası çok ağırdır. Dünyada verilen ceza yetmez; ahireti de berbat eder.

 

Çünkü yakmak; kalleşçe bir öldürme şeklidir; sen kıvılcımı atarsın gerisini alevler halleder. Yanarak ölenlerin feryatlarını duymazsın, aradan geçen zamanda uzaklaşmışsındır oradan. Halbuki en zor ölümlerden biri de yanarak ölmektir. Bu yüzden şehit sayılır; yanan için kefaret olur. Yangından kurtulsan bile ağrıları  azap üzerine azaptır.

 

Halbuki Hâbil; hayvanı kurban ederken eliyle tutar; bıçağı çaldığında titrediğini, canın çıkma sürecini an be an izler. Majestiktir yani. Kurbanın efdali kendin kesmektir. Vekaleten kurban; modern ve feminen bir kaçıştır. Koç yerine azgın boğa”lar kesme tercihi karşısında zorunlu bir vekalettir.

 

O hayvanı kurban mahalline getirene kadar arada duygusal ilişki doğacak bir süre geçmiştir. İnsan bir bitki ile doğrudan duygusal ilişki kurmaz –çiçek severler ayrı- ama kedi köpek; koyun, koç, dana kısa bir süre de olsa insanda duygusal bir bağlılık doğar.

 

Buna rağmen “Allah için” bıçak çalmak o duygusal bağlara da bıçak çalmaktır; bu dünyadan, sevdiklerinden; tutku ve ihtiraslarından sıyrılmak demektir.

 

Bunun için Hâbil “kabul edilenlerden” olur. Sevdikleri “kurban” etmek; dünyaya şiirsel  bir bakış atabilmektir.

 

Kâbil’in işi gücü topraktır; toprağa gömdüğünün gün gün yeşerdiğini görür. Yine de öldürdüğü kardeşinin cesedini ne yapacağını bilmez. Demek ki çiftçiliği de bilmiyor(muş). İçselleştirememiş. Toprağa gömülenin bitki değil tohum; umut ve emeği yeşerten bir “gelecek” olduğunu da bilmiyor. Yoksa bir kargadan öğrenmezdi; cesedi de toprağa gömmenin; çiftçiliğin bir başka yansıması olduğunu. Cinnet aklın baştan gitmesidir zaten; olsaydı akledebilirdi!

 

Kâbil toprakla haşır neşir, onun için bilgin varsa toprağa gömer; karşılığını alabilirsin. Halbuki karga gibi “bilge kuş” insana bilmediğini öğretir. Bazen Kaf Dağına çağırır; bazen devlet kuşu olur; başına konar.

 

Sana gelenlere “et” ikram etmek; verilen değerin yüksekliğini gösterir. Bu nedenle Hz. İbrahim gelen misafirlere buğday ikram etmedi; “Elinde nefis, güzelce kızartılmış körpe bir dana getirip ikram etti HÛD suresi 69. ayet “Onlara yemek getirmek için gizlice ailesinin yanına geçti ve semiz bir dana kebabı getirdi. Önlerine koyup "buyurmaz mısınız?" diye ikram etti.” (ZÂRİYÂT suresi 26-27. ayet)

 

Hâbil sofrasına âlemlerden gelen ikramları gördükçe; gönlünün de âlem genişliğine ulaştığını anlar. Bunun yansıması “et” ikram etmekle başlar. O nedenle yakınlaşan olmayı “kurban” kesmekte bulur. Bu nedenle İbrahim milletinin sünneti kurbandır.

 

Tarladaki börtü böceğe hakkını teslim etmemek için ateşe veren (Kâbil) çiftçiler yanında Hâbil, derecesi ne kadar yüksek ki “kabul edilenlerden” oldu.

 

Sana verilenlerden yapılan ikram  dünyadan geçmenin en “majestik” töreni olur; bunun adı da kurban.

 

“İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmiş” (BAKARA suresi 93. ayet) kalın kafalılardan olmamak için böyle bir “sınav”dan geçmek zorundaydı.

 

Dana-buzağı-bakara- aslında “Altın” sevgisi; “böğüren dana” sevgisi iliklerine kadar işleyenler yanında bu sevgiyi kesip atabilmek “kurban”ı “yakınlaştıran” sembolik bir “intihar”a dönüştürür. Kurban için delil yapılan “venhar” intihar ile aynı köktendir. İntihar ne kadar büyük bir günah ve yaratılışa isyan ise kurban; yaratılışın sarsıcı bir tezahürü “varoluşsal” bir ibadettir.

 

Bu nedenle Kâbil’den yana olmak; mazlum bir eksilirken, zalimlerin sayısını bir artırmak anlamına gelir.

 

 

 

Not;Önceki yazı ile bu yazı arasında bir çelişki yoktur; bakış açısı farkı vardır. Ne yazık ki bazen iki taraftan bakmak da bir zorunluluk olmaktadır.

 

 

Mustafa EVERDİ

 

 

 



Bu haber 4,267 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,022 µs