En Sıcak Konular

Yeni Başlayan Bir Gün ve Bir soru

18 Eylül 2012 10:24 tsi
Yeni Başlayan Bir Gün ve Bir soru Sosyal Medya

 

                                     Yeni Başlayan Bir Gün ve Bir soru

Diğer günlerden farklı olmayacak şekilde uyandıktan sonra bir bardak çay aldım ve bilgisayarımın başına oturdum. Her sabah birkaç saat erken kalkar, gündemi takip etmeye çalışırım. Bir yanda televizyondan sabah haberlerini izlerken bir yandan da yazılı basını takip ederim. Hava biraz serin ama güzeldi. Rüzgâr öyle tatlı esiyordu ki…Çayımı pencere kenarında içmek için pencereye gittim. İlk anda işe yetişmek isteyen insanların telaşesi çarptı gözüme. En çok sevdiğim manzaralardan bir tanesiydi bu…

Vakit yaklaştığından hemen hazırlanıp katıldım o insanların arasına. Önce Taksim’e çıktım ve oradan da metroya doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Aklımda her zamanki gibi bir türlü cevaplayamadığım birçok soru vardı. İstasyonda beklerken ilk önce derinden gelen bir ses duydum. Metronun sesiydi bu. Trenin ışıkları henüz gözükmemişti  ama nemli havanın üzerimde oluşturduğu hafif serin rüzgar, trenin geldiğinin habercisiydi. Önce inenleri sonra da oturarak yolculuk etmek isteyenleri bir süre bekledikten sonra  trene bindim. Kimi zaman kişileri izleyerek kimi zaman ise konuşmalarına kulak misafiri olarak Mecidiyeköy’e vardım. Çalıştığım şirkete gelir gelmez bir bardak çay alıp, bahçede yeni yeni yeşermeye başlamış ağaçları izlemedim. Bu seyirden, tarif edilemeyecek bir haz alır ve aklımdaki sorulara cevap aramaya başlardım.

Bir programcı olarak aklımdaki soruları ve karşılaştığım problemleri bu şekilde çözmeye çalışırdım. Bu işin daha çok başındayım ama severek yaptığım için yoruculuğunun yanında keyif de almıyorum dersem yalan söylemiş olurum. Bizler iş tanımı olarak mimar sayılabiliriz. Ancak sizinde bildiğinizden biraz farklı olduğunu söyleyebilirim.  Kişi size gelir ihtiyacı olanı söyler ve sizde o kişinin ihtiyacını görecek programı yazarsınız.

Programlama kendi içinde dallara ayrılır. Masa üstü uygulamalarından tutunda internet programcılığına ya da şu an çoğu kişinin kullandığı akıllı cep telefonlarındaki işletim sistemlerine kadar bir sürü kolu vardır. Programcıların iyi derecede problem çözmeleri öngörülür ki bunu başarabilenler iyi programcı olarak adlandırılır. Problemler genelde matematiksel olmakla birlikte mantıksal döngüler içinde olmak zorundadır. Ancak en önemli kısımlardan bir tanesi ise bu problemi ve elbette ki çözümünü bilgisayara anlatabilmek... Bunun için derleyiciler kullanılır. Bu yardımcı programlar sizinle bilgisayar arasındaki iletişimi sağlar. Bu derleyiciler bilgisayar yani “makine” diline yakınlık derecelerine göre birbirinden farklı alanlarda kullanılır ve farklı isimler alırlar. Ayrıca dilleride birbirinden tamamen ayrı olmamakla birlikte farklı farklıdırlar. Bende problem çözmeyi severim. Aklımın çalışmasına ve her yeni problemi daha hızlı çözmeme yardımcı olmalarından dolayı…

      Elimde çay ile gökdelenlerin arasında sıkışıp kalmış yeni yeni yeşeren ağaçlara bakarken dalmıştım yine sorular silsilesine… Aklımdaki soruların sesinden etrafımı duyamayacak haldeydim. Nedendir bilmem bu sorulardan bir tanesinin sesi daha çok çıkıyordu. O sese kulak verdim. O ses, internet ve bilgisayar teknolojilerinin gelişimindeki hızın ne derece süratli olduğunu düşünmemi istiyordu sanki. Tekrarlıyordu ardı arda bu söylediğini… İlk olarak 1995 yılında bilgisayarla tanıştım ve bilenleriniz olacaktır elbet; o zamanlar çok ilginç gelirdi bu makine birçoğumuza. Düşünmeye devam ettim. İlerlediğim mesafelerin yanı sıra bilgisayar sektöründeki değişimi de düşünüyor, bu değişimin hızından başım dönüyordu adeta.

     Derken bir şeye takıldı gözüm. Bir polen öylesine süzülüyordu ki havada; bu estetiğe hayran kalmıştım.  Aklımdaki soruları unutup onu izlemeye başladım. Rüzgârın etkisiyle bir sağa bir sola süzülüp duruyordu. Sonra bana doğru gelmeye başladı ve kupamı tuttuğum elimin üzerine konuverdi. Çayımı bıraktım ve daha yakından bakmak istedim. Bir merkezden çıkan bir sürü iplik öylesine muazzam duruyordu ki Rabbimin bu sanatını görmek beni adeta sarhoş etmişti. Dalıp gitmiştim. Öyleki, ne nerede olduğumu ne de ne yaptığımı hatırlıyordum…

      Derken aklıma “ www “ geldi. Beyhude değildi elbette! World Wide Web; yani global ağ yada dünyayı saran ağ diyebiliriz. Bunu düşünürken Oktan ağabeyimin kitabındaki dabulyu isimli cin geldi önce aklıma. Daha sonra ise planları… İnsanları köle yapabilmek için neler yaptıklarını düşündüm bir an. Sonra istihbarat yollarını... Bir yandan bunları düşünürken bir yandan da Oktan ağabeyimin anlattıklarını düşünüyordum. Şeytanileri, istihbarat yollarını… İşim gereği bunların bir kısmını biliyordum. Mesela Rusya’daki hackerlar tarafından çalınan bilgiler, amacı belli olmayan kişilere satılıyordu…

      “Bilgi çağı” deniyor değil mi yaşadığımız döneme? Adı da üstünde değil mi? Bu çağın gücü ne para ne de silah! Yalnızca bilgi…Ama bu biraz uğraş isteyen bir alan. Elbette ki bir sürü yolu var bunun ama ben size alanımla ilgili olan kısmından bahsetmek istiyorum… 

SOSYAL MEDYA  



       Yukarda gördükleriniz “sosyal medya” adıyla bilinen servislerden birkaç tanesi. Bunların bazıları farklı işler yapmakta bazıları ise aynı işi yapmakta. Mesela bir tanesi sadece fotoğraf paylaşmaya yararken bir diğeri fikirlerinizi paylaşmanıza, bir tanesi bulunduğunuz yeri arkadaşlarınıza bildirmenizi sağlarken başka bir tanesi bunların hepsini yapmaya yarıyor… Bazı şirketler bir diğerini satın alıyor, dahada büyüyor ve milyar dolarlık bir sektör haline geliyor diye düşünürken “ www”nun anlamı canlanmaya başladı gözümün önünde… Tek bir merkeze bağlı ancak tüm dünyayı saran bir ağ… Öyleki kimin hangi zamanda, nerede, kimlerle, ne yaptığını, aile bireylerinden tutunda özel olan her anı ve kişileri bilen bir yapı. Öyle ki kıllarını bile kıpırdatmadan yapıyorlar bunu üstelik çok küçük maliyetlerle ve tehlikesiz… Niyet belli: İNSANLARI FİŞLEMEK! Hem de kişiler kendilerini, ailelerini, arkadaşlarını kendi elleriyle ve isteyerek fişliyorlar.

        Haberleri takip edenleriniz ise bu tür sitelerde kurulan tuzaklara ve yaşanan olayları az da olsa bileceklerinden ötürü dillendirmiyorum.

World Wide Web



(Polen tanesi ile dünyayı saran internet ağı arasındaki benzerliğe dikkatinizi çekmek istiyorum.)

      Artık planın yeni evresine geçilmesi için gereken koşulları sağlanmıştı. Milyarlarca insan bu uygulamalardan en az 1 tanesine girip tüm bilgilerini kendi elleriyle vermişlerdi şeytanilere… Şimdi sırada planın ikinci basamağı vardı!

Bütün bunları tek bir merkezde toplamak…

     El altından gizlice yapılanlardan ziyade bütün bunlar birbirlerine bağlanmaya başladı. İlk resimde olan ya da olmayan uygulamalardan bir tanesini diğerlerine bağlıyor böylece tüm bilgiler yine kişilerin kendi istekleriyle bir merkezde toplanıyordu. Doğru şekilde ararsanız hiçbir özelliği olmayan benim bile tüm bilgilerime ulaşmak mümkün… Bu arada elbette ki bu üyeliklerinizi sonlandırmanız mümkün ancak programlama öğretmenim ve bölüm başkanımın ilk derste bize söylediği bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum müsaadenizle;

“İnternet ortamına koyulan her hangi bir bilgi, bir daha asla geri alınamaz çocuklar…”

    Demem o ki: Siz üyeliğinizi sonlandırsanız bile olan oldu. Artık girdiğiniz tüm bilgiler şeytanilerin elinde ve kullanılacakları zamana kadar üst düzey güvenlikli serverlarda bekletiliyor. Üst düzey diyorum çünkü girilemeyecek bir bilgisayar henüz yapılmadı ve yapılamayacakta Allah’ın izniyle.

    Günümüzün en güvenli sistemi “sandbox” denen bir yapı ve daha birkaç ay evvel yetkililer bu yapıyı geçip bilgisayarı ele geçirebilecek kişiye bir milyon dolar ödül vereceklerini açıkladı ancak elbette yapabilen olmadı. Tabi şimdilik… Çok uzatmadan şöyle anlatabilirim ki bu sistemi kırmaya çalışmak; ağ bağlantısı, yani erişim olmayan bir bilgisayara üstelik yanında olmadan girmeye çalışmaktan farksız… Sizlerinde tahmin edebileceği gibi bu, şu an mümkün olmayan bir girişim. Mümkün olmayan derken kastettiğim elbette ki mümkün tabi doğru şekilde yapılırsa… Ancak Allah’ın muradı olsa gerek bu yöntem şu an yalnızca O’nun gayb örtüsünün altında verileceği kişiyi bekliyor ya da verildi ancak kullanılacağı zamanı bekliyor Allah-û Alem…

    Burada Oktan Keleş’in Hz. Davud (as)’ın kılıcındaki sırrı anlattığı bölümü arkasından da “Bir Meczubun Rüyası-4:Asâ” kitabının 491. sayfasındaki KOD:MEHDİ bölümünü birde bu gözle okumanızı tavsiye ediyorum acizane…

    Zaman ahir zaman ve bu zamanda çok dikkatli olmamız tabiri caizse bir işe kalkışmadan evvel kılı kırk yararak, iyice düşünerek hareket etmemiz gerekiyor.

 

Tüm On Altı Yıldız ailesine selâm olsun.

Dualarını bekliyoruz efendim.

 

Mustafa Y.



Bu haber 6,941 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,504 µs