En Sıcak Konular

Oktan Keleş ve Melamilik Dünyası

22 Aralık 2011 14:52 tsi
Oktan Keleş ve Melamilik Dünyası Yazar Mustafa Everdi Oktan Keleş'i ve eserlerini değerlendiriyor...

OKTAN KELEŞ VE MELAMÎLİK DÜNYASI

Mustafa EVERDİ 


Evren, gezegenler, dünya, âdemoğlu yaratıldı; sonra hepsi kaderine mi terk edildi? Yoksa bu kainatı yaratanın her an her nefes olayları izlediği, kaydettiği ve iyilerle kötüler, meleklerle cinler, insanlarla, şeytanlar, kötülükle iyilik sürekli bir mücadele içinde mi?

Kitabımız Kuran’ı Kerim bu sürekliliği, namaz daima tetikte durmayı, tasavvuf bunu metafizik bir iklim içinde Hak’la bir olmayı anlatır durur.

Tabiat hükmünü işler, sünnetullah denilen bir kanun var; deterministleri haklı çıkaran bu işleyiş sürer. Ancak bunların üstünde metafizik bir âlem –hatta âlemler- vardır.

Bu âlemlerin izdüşümü Asya’dır. Asya; esas olan, en üstün, en büyük demektir. Pokerde as bütün kağıtlardan üstündür. Asya da bütün kıtaların üstünde; esas olayların geçtiği bir mekandır. Bütün önemli olaylar, mimari eserler ve medeniyetler burada neşvü nema bulmuştur. Firdevsî’nin Şahname’sini okursak; Simurg’u; Zal’i yuvasında beslemeyi, verdiği telek(tüy)i yaktığı takdirde anında yanında hazır olup yardım ettiğini, sezaryenle doğumu görürsünüz. Tevrat’ın nefilimlerini, Asya’nın devlerini, onları yenen Hak yolundaki kahramanları, İskender’in dünyanın sırlarını araştıran seferlerini Şahname’de izlersiniz. Medeniyet aşamalı olarak zamanla gelişmemiştir; periyotlar halinde sıçramalar sonra geriye dönüşler vardır. Geçmişte zirveye çıkan medeniyetler insanoğlu kibre, şeytanîliğe dönünce elinden alınmıştır. Bütün bu geçmişi –iyiliği ve kötülüğü- bir gelenek içinde birbirine devredenler vardır. İnananlar vardır; şeytanîler vardır. Sembollerle kendilerini ele veren yapılar vardır.


 


Metafizik denilince biraz düşünmek gerekiyor. Fiziksel dünyadaki savaşları görebiliyoruz; tarih kitaplarından öğreniyoruz. Metafizik dünyadaki kıyasıya mücadele ise bazılarına ayân iken çoğunluk bunlardan bihaberdir. Üstelik tasavvuf erenleri, metafizik âlemin mücahitleri/komutanları iken; iki sema-bir zikirle bireysel arınmışlığın zirvesi diye takdim edenler vardır. Sanki İbrahim milleti/Muhammed ümmeti bu dünyadaki olayları sadece seyretmek için vardır.

Halbuki Şeytaniler varsa, hilalîler vardır. Kötülük varsa mutlaka panzehiri iyilik vardır; bu mücadeleyi sürdürenler vardır.

Oktan Keleş metafizik âlemin mücahitlerini ve mücadelesini günümüze taşıyan; çevremizde günlük şahit olduğumuz olaylar halinde hayatımıza getiren bir melamîği anlatıyor.

Melamet aslında Türk-İslam geleneğinin önemli yapı taşlarından bir haldir, yolların bittiği yerde vardır. Yani Allah ile kul arasındaki yolların/ mesafelerin hiçbir zaman var olmadığına inanır. Fizikî âlemde yol, aslında bir bütünden koparılan ve imtiyaz tanınan bir küçük alanı ifade eder. Allah’ı aramak zımnen zaten onu yitirmişliğe delalet eder. Bu durum hava almak için evin dışına, sokağa bir parka bahçeye çıkmaya benzer. Halbuki hava her yerdedir. Melamilik her an Hakla bir olmaktır. Kurumsal tasavvufa karşı çıkmış; ve toplumsal beğenileri yıkmak için Ramazan’da oruç yemiş, içki içmiş ve statü sağlayan bir dine yol vermedikleri örneklerle gösterilse de aslında dinin zahirî emir ve yasaklarını “eksiksiz ve fazlasız” dosdoğru yerine getirmekle birlikte Kâmil insan olmak için her yerde ve her zaman Allah’ı zikretmek, Allah’ın varlığı ve birliği ile ilgili itikadî konularda derin bilgi sahibi olmak gerektiğine inanmışlardır. Özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde kurumsal din adamlarına ve tarikatlara karşı da mücadele vermişlerdir. Niyazî Mısrî bu yüzden sürgün edilmiştir.


 


Bütün bunları gözden geçirdiğimizde Oktan Keleş; kitaplarındaki roman gerçekliği çevresinde ördüğü âlemle çok anlamlı bir yerde durur.

Melamilik metafizik bir istihbarat örgütüdür. Şeytanîlerle mücadele halindedir. Kitaplarda yer alan açıklamalarla Allah’ın ayetleri; yaşadığımız gürültücü ve kalabalık İstanbul sokaklarında her an rastladığımız bir işarete dönüşür. Her gördüğümüz taş, ağaç, resim metafizik âlemde bir anlama sahiptir. Bunu açıklayabilmek ancak Hızır’ın ilhamıyla; Osmanlı’nın son dönemlerindeki arşivlere sahip olmakla; günlük kısır çatışmaların arasından gözlerimizi kamaştıran bir ilm-i muhammediye ile mümkündür. Buna dair bütün örnekleri sunan kitaplarında Oktan Keleş de ise Melamîlik; kurumsal bir tarikat değil: Kur’an merkezli dinamik bir bakış açısı ve duruştur.

Devlet Asya’da olumlu anlamlar yüklenen bir kavramdır. Batı kültüründe ise olumsuz anlamlar yüklenmiştir. Batıda bir baskı ve tahakküm üzerine kurulduğu için, ona karşı haklarını arayan insanlar, devleti sınırlamak, ezici bir tahakküm kurmasını önlemek amacıyla mücadele içinde olmuşlardır. Batılı devlet ve hukuk anlayışları, metodları, anayasaları bize gelmeye başlayınca , Türkiye’deki insanlar da aynı yöntemi kullanmış; cumhuriyet dönemi de bu anlayışa haklılık veren uygulamalar içinde olmuştur. Bu nedenle biz de devlete karşı belki batıdan gelen terminolojinin etkisiyle olumsuz bir anlam veriliyor.


 


Aslında devlet biziz; her birimiz ona vücut verirken rengimizi katarsak; adil ve metafizik bir devlet anlayışına ulaşabiliriz. Oktan Keleş bu metafizik devleti; ona yardım eden Melamîleri ve metafizik âlemin güçlerini bizim yanımızda olan bir desteğe dönüştüren hayırhah bir iş yapıyor. Şeytanîlik ona göre hep dışardan geliyor; peki bu Şeytanîlere Türkiye’de yardım edenler yok mu sorusuna cevap vermese de biz sezgilerimizle bunu anlıyoruz. Şeytanın kendi heva ve hevesine, uluslar arası oyunlara dahil ettiği içerden işbirlikçiler bulmasa; ne önemi ve gücü olabilir?

Oktan Keleş’in dünyası yayınladığı dört eserle metafizik bir iklim kurar. Bu iklimde İlhamîler, Latif babalar, Avustralya’dan gelmiş ihtida eden insanlar, dilenciler, meczuplar vardır. Metafizik devletin bekası ve iyiliğin inşası içinde bir mücadele içindedirler. Olayların orta yerinde ise kahramanla kendini gizleyen Oktan Keleş vardır. Sümer’den Eski Mısır’a, antik Yunan’dan günümüz Amerikası’na sembollerin dünyasına adım atar; kötülüğün işaretlerini ve askerlerini görür; iyiliğin ordusuna katılmak için can atarız. Tüneller, geçitler, binalar, eski yapılarda dolaşır; karanlığın dehlizlerinde Şeytanîlerin komplolarına şahit oluruz. Bütün bunlara karşı mücadele eden bir melamî örgüt vardır ve bizi Metafizik devletimize yaklaştırır: Türkiye’yi sever; güvenli hatta iddia sahibi bir vatandaş oluruz.
 
Oktan keleş’in kitaplarında anlatılan olayları, mücadeleleri çok afaki bulanlar da olabilir. Ama farklı kaynaklardan birbirine çok yakın öngörüler üstüste sıralanınca insan acaba diye bir merak ve endişe içine düşüyor. Artık Şeytanîleri ve iyiliğin erenlerini öğrendiğinize göre safınızı seçmek zorundasınız. Siz kimden yanasınız? Türkiye karnımızın doyduğu bir ülke değil; yeryüzünde Şeytanilere karşı ayağa kalkan iyiliğin erenlerinin diyarıdır. As bir diyar ve esaslı bir duruşun coğrafyasıdır.

Oktan Keleş; teknolojinin en ileri uygulamalarından haberdar olan bir Melamîlikten haber veriyor. Kurgubilim onun hayatımıza taşıdığı ortamlarda çok yavan kalan bir müsamereye dönüşüyor. Metafizik âlem; bütün zenginliği ile somut olayların içinde yaşayan insanlara mekan oluyor.



Şeytanîlerin metafizik âlemi hurafeler, vesveseler ve aldatma üzerine kurulmuştur. İnsanın heva ve hevesine seslenir ve oradan beslenir. Buna karşılık Oktan Keleş’in romanlarındaki metafizik âlem; Kur’an’dan beslenir; inananlara seslenir ve onlara umut verir. Seküler bir dünyada; insanın habersiz olduğu pencereler açılmıştır önüne. Oktan Keleş’in açtığı bu pencerelere bakmamak olmaz.

Ondan ve eserlerinden bizi habersiz kılmaya çalışanlar kesin Şeytanîlerdir. Ancak her insan gibi Oktan Keleş’in eksiklikleri ve kusurları, yanlış anlamlandırdığı olaylar da var elbet. Ancak bunları Melamikteki keramet bile insana benlik verdiği için erkeğin “hayız görmesi” ne benzetilmesine verebiliriz. Romanlarında kahramanımız; kendini herkesten aşağı, herkesi kendinden üstün gören yaklaşımına atfedebiliriz. Kerametleri,öngörüleri, kurduğu âlemin buhurları önce kendini sarhoş eder; benlik vermeye başlarsa biz burada sivri dilimizle ve kılıçtan keskin kalemimizle hazırız.

Zamanımız Yecüc ve Mecüc’ün şerrine uğrayacağımız bir dönem mi? Bütün bu Cern araştırmaları, Çinin Çöldeki, diğerlerinin Kutuplardaki hatta Orda Cave’deki hedefi Yıldızla gelecek felaketleri hızlandıran bir süreç içinde olanlar mı kazanacak?

Her şey İlluminati kartlarındaki (Blue Beam Hologram,Yeni tür) tasviri gibi mi olacak?

Ya da Zülkarneyn, Hızır Time Travel yaparak bizi kurtarır mı?

Ya da Mehdi ve Mesih şu anda neredeler ? Türkiye’de olabilirler mi ?

Oktan Keleş; bize, Türkiye’ye ve inananlara verdiği bu ümitle –ve inşallah haberlerle- geleceğin bizim çaba, dua ve iyiliğin yanında yer alma tercihimize bağlı olduğunu söylüyor.

En azından ne anlatıyor Oktan Keleş diye bir göz atma zorunluluğu yüklüyor.

 

MUSTAFA EVERDİ



Bu haber 9,283 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,222 µs