Değişim Kendimizle Başlar
Hayatımda bir dönüm noktası yaşadım.
Bir gün biri bana şöyle dedi :Kişisel tanınma arzusuna bağlı egonu aşmalı ve kolektif olana yönelmelisin. Bireysel çıkarlarının ötesine geçen davalara katkıda bulunmalısın. Sen özgür ve eski bir ruhsun; bir yaşamdan diğerine geçiyorsun. Gücün, görünüşlerin ötesini görebilme, görünmeyeni hissedebilme ve bunları somutlaştırabilme yeteneğinden geliyor. Bundan sonra içimde yazma isteği uyandı…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizlere ne dedi? “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”
Bu söz, bize zor zamanlarda bile umudumuzu kaybetmememiz gerektiğini anlatır. Bugün biz de zorluklarla karşılaştığımızda, bu sözü hatırlamalıyız. Sorunlar ne kadar büyük olursa olsun, eğer inancımızı ve umudumuzu kaybetmezsek, üstesinden gelebiliriz. Yüce ATAMIZ’in bize en büyük öğütlerinden biri budur.
Bir önceki yazımda Unutulan Bir Değerin Arayışındayım; diyerek ortaya bir tez koymuştum. Her tezin bir antitezi vardır; işte bu yazımda da o antitezi ele alıyorum yani bir durumu tersine çevirme tezi diyelim. http://www.example.com/Link0
Toplum sadece bireylerden değil, aynı zamanda içinde yaşanılan ortamın ruhundan, hâkim güçlerden, kültürel normlardan, ortak bilinçten ve sosyal etkileşimlerden oluşur. Yani insanlar değiştiğinde toplum değişir; ama aynı şekilde, toplum da bireyleri değiştirir.
Bir toplum, içine konduğu kaba göre şekil alır desek abartmış olmayız. Bu tıpkı mahalle baskısı denen olguya benzer. Bir mahallede şiddet, çıkar ilişkileri, baskı ve korku hâkimse; orada yaşayan iyi niyetli bireyler bile zamanla ya sessizleşir ya da bu düzene ayak uydurmak zorunda kalır. Aksi durumda dışlanırlar, zarar görürler. Buna karşın, bir başka mahallede sevgi, dayanışma, dürüstlük ve yardımseverlik ön plandaysa; oradaki insanlar da bu atmosferden olumlu şekilde etkilenir, iyi olmayanlar bile ya kendilerini gizler ya da zamanla değişmek zorunda kalırlar. Ortamın enerjisi, birey davranışlarını şekillendirir. Elbette, istisnaları tenzih ederim.
Bu olguyu tarih boyunca defalarca gözlemledik. Hangi dönemde iktidar kimdeyse, hangi değerler öne çıkıyorsa; o dönemin insanları da büyük ölçüde bu değerlere göre şekillenmiştir. Tıpkı bugünkü Türkiye’nin giderek Araplaşması gibi... Çünkü mevcut güç , uzun süredir toplumu bu yönde şekillendirmeye çalışıyor.
Toplumsal değişim için toplumun tamamının aynı anda değişmesi gerekmez. Değişim, küçük kıvılcımlarla başlar. Örneğin, sadece 10 kişinin kendini dönüştürmesi, çevresindeki diğer 10 kişiyi etkileyebilir. Bu etkileşim dalga dalga yayılır. Her birey, zincirin bir halkasıdır. Biri değiştiğinde, zincirin diğer halkaları da hareket etmeye başlar. Bu, tıpkı bir suya atılan taşın oluşturduğu halkalar gibi, giderek büyür ve geniş alanlara yayılır. İşte burada devreye kolektif dediğimiz kavram girer.
Kimine göre bu yazdıklarım fazla idealist ya da hayalperest görünebilir. Ama şunu unutmamak gerekir: Gerçek bir değişim, önce bireyin kendini değiştirmesiyle başlar. Kendi bakış açımızı, tutumumuzu ve değerlerimizi sorgulayıp dönüştürdüğümüzde, çevremize yaydığımız etki de değişir. Bu değişim bir kıvılcım olur ve zamanla başkalarına da ilham verir. Toplumsal dönüşüm, önce içsel bir farkındalıkla başlar; sonrası ise zaten kendiliğinden gelir.
Bu noktada çok ilginç bir bilimsel gözlemden söz etmek isterim: Koshima Adası’ndaki Maymunlar Deneyi.
1952 yılında Japonyaİdaki Koshima Adasında araştırmacılar, maymunlara tatlı patates vermeye başlar. Ancak bu patatesler kumlu olduğu için yemek zorlaşır. Genç bir dişi maymun olan İmo, patatesleri yıkayarak yemeyi keşfeder. Bu yeni davranış, annesiyle başlar ve zamanla diğer genç maymunlara da yayılır. 1958 yılına gelindiğinde belirli bir sayıda (örneğin 99) maymun bu davranışı benimsemiştir. Ancak kırılma noktası yüzüncü maymunla gelir.
Yüzüncü maymun da patates yıkamaya başladığında, bir anda adadaki tüm maymunlar aynı davranışı sergilemeye başlar. Dahası, bu adadan bağımsız, başka adalardaki maymunların da aynı davranışı göstermesi bilim insanlarını hayrete düşürür. Bu gözlem, bazı bilim insanları tarafından şöyle yorumlanır: Belli bir eşik aşıldığında, bir davranış veya bilgi kolektif bilinç yoluyla, mesafe tanımaksızın başka bireylere de aktarılabilir.
Bu yüzden umudumu koruyorum. Eğer liyakatli, adaletli, vicdanlı ve erdemli insanlar sayıca artarsa; önce çevrelerini, sonra toplumun geneline yayılan bir değişim başlatabilirler. Toplum, adaletin ve liyakatin esas alındığı bir düzene doğru evrilebilir. Korku, çıkar ve yozlaşmanın yerine; umut, güven ve ortak iyilik hâkim olabilir. Çünkü toplum sadece içinde yaşayan insanlardan değil, o insanların birlikte oluşturduğu ortak enerjiden oluşur. Ve bu enerji, doğru ellerde, doğru değerlerle birleştiğinde; dağları bile yerinden oynatabilir.
İnanıyorum ki, bu ülkeyi hak ettiği yere taşıyacak .
Saygılarımla.
Neşe Açıkgöz
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle