En Sıcak Konular

Tengri’nin Yazılımının Koruyucuları Kamlar ve Burkan

16 Ağustos 2020 11:09 tsi
Tengri’nin Yazılımının Koruyucuları Kamlar ve Burkan Yer : Tengri Dağlarından birisi...1524 metre... Zaman : 2020 yazı...

Tengri’nin Yazılımının Koruyucuları Kamlar ve Burkan

Yer : Tengri Dağlarından birisi...1524 metre...

Zaman : 2020 yazı...

 

Türkiye'nin Baş Kamı Kam Babam sayın Oktan Keleş'in An'ındayız. Gökteki Türkler ile yerdeki Türkler hep birden , O'nun Anındalar.Gökler ve yerler sesini tutmuş, adeta O'ndan gelecek sesi,komutu bekliyor! Kutlu bir An. Bir Eren büyüğümün deyimiyle "heybemi doldurmaya çalışıyorum". Yazın gelmesini dört gözle bekliyorduk,geldi. Asıl beklediğimiz ise Gök Ulusu Kam Babam idi, O da geldi çok şükür...

Kam Baba video serisi ,açıklanan bilgi içeriği bakımından o kadar etkili oldu ki, pek çok Bala gibi ben de tefekkür yazımı hazırlamak için gayrete geçtim.Peş peşe gelen videolar ile adeta ilim yağmuruna tutulmuştuk.Nasibimizde olan kadar; dilimiz ve bilgimiz yettiği kadar sizlere neler anladığımı yazacağım. Baştan söyleyeyim; hatalar bana, doğrular hepimize aittir.İnşallah, Hakikat yolunda daim olur,Kam Babam'a ve nice Eren Babalara,Gök Atalara layık oluruz...

Bismillah...

Şu linkteki müziği ,yeni sekmede açarak yazımızı okuyalım.Nargile ve çaylar da hazırsa başlayalım...

https://www.youtube.com/watch?v=6mYAjArzihw

Kam kimdir? Makalemizde önce bu konuyu açalım izninizle...

Kam kelimesi; Divanı Lügati Türk'te(DLT) kahin,şaman anlamına geliyor. DLT 1.cilt s/308'de "Kam arvaş arvadı " denilerek Kam'ın efsun efsunladığı anlatılmıştır. DLT 3.cilt s/380'de  ise "Kam ırkladı" denilerek Kam'ın kehanette bulunduğu anlatılmıştır. Pek çok yerde, şaman ile kam kelimelerinin hangisinin daha eski olduğu karıştırılır. Tunguzcadaki şaman kelimesi 17.yy'ın ikinci yarısından itibaren Rusya'da moda edilerek, Ruslar tarafından kasıtlı olarak şamanizm adı altında bir din/etnolojik olgu icat edilmiştir. Halbuki ; Tunguz Türkçesindeki şaman kelimesinin gerçek kökü de, kadim Türkçedeki Kam kelimesinden gelmektedir. Tatarca ve Altayca’da şaman karşılığında kam (gam) kelimesi kullanılır. Kam kelimesi ; eski Uygur yazmalarını ihtiva eden Türkisch Turfan Texte’te, Kutadgu Bilig’de ve Codex Cumanicus’ta geçer. Ayrıca Yakutça’da “oyun”, Moğolca’da “böge” veya “bö”, Kırgızca ve Kazakça’da “baksı/bahşı, karamurt, darger”, Samoyed dilinde “tadıbey” şeklinde yer alır. Kam kelimesi zaman zaman Sagun olarak da geçer.(Atasagun'a selam olsun!)

Yaptığım incelemeler sırasında çok ilginç bir yabancı makaleye denk geldim:

Amerikan Anthropologist dergisinin eylül 1917 sayısında bakınız ne yazıyor?

Berthold Laufer adlı alman antropolog, Çin'de(aslen Türkistan'da) yaptığı araştırmalar sırasında şaman kelimesinin kökenini buluyor.Bulduklarını 1917'de makale olarak yazıyor.Dileyen makalenin ingilizce orijinalini şu linkten okuyabilir:

https://www.jstor.org/stable/660223?seq=6#metadata_info_tab_contents

Özetle, Şaman kelimesinin orijini adlı makalede şu sonuca varılmış:

"Tunguz Türkçesindeki şaman kelimesi, kadim zamanlardan kalma Türkçe Kam kelimesinden türemiş olabilir. Söz konusu makalede Kam kelimesi için büyük öngörü ve marifet anlamı verilmiş.Macar araştırmacı Nemeth'e göre Mançu-Tunguz dillerindeki şam,sam kelimesi Türkçedeki kam kelimesi ile doğrudan ilişkilidir.Özellikle derginin 369. sayfasındaki şu cümleler dikkat çekicidir. Türkçedeki kam kelimesi kadim zamanlardan gelmedir.Ruslar kam kelimesini kamlat olarak büyülemek,kehanette bulunmak anlamı ile günümüzde de kullanmaktadırlar.Çin Tang hanedanının yıllıklarında(618-906) da Kırgız Türklerinin , Kam adı altında sınıflandırdıkları özel bir askeri birimleri olduğundan saygı ve korkuyla söz edilir. Tibet dilindeki tsam kelimesi de Kam kelimesinden alıntıdır.Kam kelimesi yer yer Kan şeklinde dönüşmüştür. Çince'de wu halini almıştır." Buradaki Wu'yu unutmayın,daha sonra anlamını açacağız.

Biz Balalar olarak ; Kam Baba'mız Oktan Keleş beyefendi sayesinde ,Kam kelimesinin çok kadim olduğunu ve deruni anlamlar içerdiğini nasibimizce biliyoruz. İstedim ki, anladığımı sandığım Kam kelimesini iyice açayım, etimolojik olarak nerelere uzandığını görelim inşallah...

Önce Kam kelimesini Türk tamgaları kullanarak ,farklı yazımları ile okuyalım:

Resim 3'teki akış şemasını incelediğimizde; karşımıza 2 sonuç çıktı:

1) Kam kelimesi (A)K-AM olarak okunduğunda ; Tasavvuftaki AŞK ile akan kişiyi tarif etti.

2) KU A-(a)M olarak okunduğunda ; Ötükenli Kazım Mirşan hocanın "Anadolu prototürkleri " kitabının sayfa 102-103'de tarif ettiği KUA/kuvva/Güç kavramı ile ilişkili bulundu. Kuvvet ile bağlı/Bağlı Kuvvet anlamını verdi. Ayrıca çincedeki Wu kelimesini de hatırlatacağız demiştik yeri geldi ; Wu da Türkçe olan Kua kökünden türetilmiştir ve Çince'de kahin,büyücü,büyü anlamlarına gelmektedir.

Ayrıntılı bilgi için Reşit Rahmeti Arat'ın Eski Türk Şiiri adlı kitabının 106.sayfasını iyice incelemenizi de öneririm.Orada kua/ku kelime köklerinin kullanıldığı Uygur Türkçesi dilinde yazılmış şiirler mevcuttur.

Hemen araya gireyim: Kam Baba 6'da Kam Ustam Oktan Keleş ne diyordu? "İnsan sırdır,şuurlular sırdır.Sır sensin,senin içindeki her şey. Sır ; senin kattığın şey!"

Kamlık bilgisini bizlere nefesleyen,sırrı bizlere katan Kam Ustam'ı dinlersek; benim idrak edebildiğim kadarıyla Kam kelimesi, bir çeşit güç ile bağlı olan ve onu çevresine yayabilen kişidir.Her şeyin özü aynıdır ve Kam bu özü hissedebilir.Bu enerji ; Kuran'da çeşitli surelerin ayetlerinde(Rahman 33,Hicr 42,İsra 80)  geçen Sultan kelimesi ile direk ilişkili olabilir.Kam olan kişi, Tengri'yi çok iyi bilir ve KamBaba 3 videosunda anlatılan Tengri yazılımını da bilir.Yazılımın sürekliliğini takip eder.Yazılımı korur.Ekini ve nesli bozmaya çalışanları ve yazılıma zarar vermeye çalışanları görür. Duasıyla,sesiyle,dansıyla,davuluyla,müziğiyle ve daha nice Tengri vergisi Kut'u ile onları engeller,hatta zaman zaman yazılıma Tengri izniyle müdahale edebilir(Tasarruf yetkisi?) Allahualem.

Kam(KuAM) ile ilişkili olan Sultan kelimesini , Türk tamgalarıyla okuyalım o zaman:

Kuranda geçen Sultan(güç,delil) kelimesini okumaya çalıştığımızda; karşımıza SU'ya ulaşarak atılmış olan anlamı çıktı. Baran Aydın kardeşimizin MU'nun sırrı:KAMAL adlı makalesinde (https://www.onaltiyildiz.com/?artikel,610/munun-sirri-kamal/baran-aydin  ) anlattığı Su kavramını ,bu bağlamda tekrar incelemenizi öneririm.

Burada bahsedilen SU ; Türk yazıtlarında konu edilen Yer/Sub(suv) ile de ilgilidir. Benim anladığım kadarıyla Su; Tengri yazılımının kaynağı ve önemli bir denetleyicisidir, yeni yapılacak yaratımın da kaynağıdır.Levhi mahfuz,ana kitap,Furkan sırları da burada düşünülmelidir. "Yaratıcı her an Şandadır-Rahman29" ayetine de bu gözle bakmak gerektiğine inanıyorum. Tarihte önemli olayların oluşu sırasında Yer ve Su , Türklere yardım eder. Bilge Tonyukuk( Baş Danışman) Kitabesinde bu durum şöyle anlatılır:    “…Tengri Umay ıduk yir sub basa berti erinç, neke tezer biz üküş teyin neke korkur biz az teyin ne basınalım tegelim tidim tegdimiz yulıdımız”(Tonyukuk II/Batı 3-4)   (Göksel Umay kutsal Yer ve Su (ruhları bize) yardımcı olacaklar. Niye kaçarız? Onlar çok diye niye korkarız? Azız diye niye basılalım? Saldıralım dedim, saldırdık, perişan ettik);  

Kamlar burada konu edilen Yer ve Su'yu da iyi bilirler...Allahualem.

"Sır ,senin kattığın şey !" demişti Kam Ustam bize... Sırrı Katmak! Bunca zamandır gözümün önündeydi bu fiil ve ben yeni anlıyorum...

Resim 5'teki akış şemasını dikkatle inceleyiniz. Katmak fiili etimolojik olarak incelendiğinde KUA-AT-mak olarak bulundu. Güç ile atmak anlamını verdi.Sırrını katan kişi,çevresine muhakkak bir etkide bulunuyor. Katmak, yani Güç ile atmak fiili ; Kuran'ı Kerim'deki Araf suresi 117.ayette konu edilen , Hz.Musa tarafından atılan Asa'nın, büyücülerin attığı şeyleri(MA) yuttuğu kıssayı çağrıştırdı bana. Kuranda MA kelimesi ile kast edilen kelimeye ŞEY anlamı verilmiştir.MA kelimesi tersten okunursa AM haline gelir ve Resim 3'teki AM(bağlılık) kavramı ile bağdaşabilir. Toparlarsak Araf 117'de anlatılan olay; Hz.Musa'nın Tengri izniyle attığı, Yaratımdaki Suyun sırrına sahip olan ASA(bkz.sultan kavramı-resim4,kambaba3), büyücülerin atmış oldukları bağlı güçleri yok etmiştir. Yani, Musa Tengrisel Kam bilgisi ile ,büyücülerin yazılıma yaptıkları müdahaleyi tersine çevirip,yok etmiştir! Yaratımda kullanılan ve her canlının içinde olan SU, bağlı güçleri yok etmiştir.Bağlı Güç deyince de aklıma kimya ve fizikteki bağlar konusu geldi. Allahualem,bunu da açalım yeri gelmişken:

Kimyasal bağ, çekirdekteki atomları bir arada tutan kuvvettir. İki ya da daha fazla atom arasında elektron alışverişi veya ortak kullanımı ile kimyasal bağlar oluşmaktadır. Atomlar tek başına bulundukları zamankinden daha düşük enerjili duruma ( daha kararlı ) erişmek için bir araya gelirler ve kimyasal bağlar sayesinde atomlar birarada, düzenli olarak belli bir geometri oluştururlar.

Fiziksel bağlar,Moleküller arasında gerçekleşen fiziksel bağlar, kimyasal bağlara göre zayıf etkileşimlerdir. Fiziksel bağlar, maddelerin yoğun fazlarında yani sıvı ve hatı halde etkilidir.

Kimya ve Fizik bilimindeki bağların, Kam kelimesi ile olan ilişkisi gerçekten incelenmeye değer.Bağlı güç! Ehilleri konuyu incelemeli...

Güç kavramı ; şerliler tarafından uzun zamandır dezenforme edilmektedir.Gerek filmler,bilgisayar oyunları, gerekse kitap ve sosyal medya ortamlarında herkes güce özendirilmektedir.(Marvel comics,DC comics filmleri) İngiltere'de FORCE(yıldız savaşları filmindeki güç) dini adında sözde bir din ,hükümete kabul ettirilmiştir. İnsanlara; güce tapan nefisleri ve ilkel beyinleri üzerinden yüklenilmektedir. Kambaba 3'te anlatılan, mealen " Tengriye tapınma ritüelleri adı altında ,insanlar isteyerek algılarını alçaltarak Tengriyi ve yaratılışı ve kendilerini,ilkel beyin ile analiz etmeye çalışıyor" sözü bu bağlamda önemlidir! Bu konuya nöronları incelerken yine değineceğiz.Nöronlarda , yine Türklere ait sırlar var.

 Türk Atalar'ın ve Gök Ulusu Oktan Keleş'in anlattığı kadim Kam bilgileri ile, Mu Hanlığının sırları okunacak, sular akacak ve taşlar(!) yerli yerine oturacaktır.Bu zaman diliminde Ulu Atatürk'ün "Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!" sözü çok iyi bir şekilde anlaşılacaktır.

Çayları ve közleri tazelediysek devam edelim,uzun bir gece olacak...

KamBaba 4 videosunda ,Tengri'nin yanında olan ve Tengri yolundan sapanlar için uğursuzluk kuşu olarak adlandırılan gemi ve onun seyir defteri olan Furkan anlatıldı. Hala etkisindeyim. Önce ; Neml 47'deki tayr kelimesine göz atalım , daha sonra geminin seyir defteri olan Furkan ve Beşik kelimelerini inceleyeceğiz.

Neml 47: Kâlût tayyernâ bike ve bi men meak,kâle tâirukum indallâhi bel entum kavmun tuftenûn.

Cevap verdiler: «Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık.» Salih: «Size çöken uğursuzluk (sebebi) Allah katında (yazılı)dır. Belki siz imtihana çekilen bir kavimsiniz» dedi.

olarak çevrilmiş,ancak nasıl oluyor da tayr kelime kökü uğursuzluk olarak çevrilmiş? Tayr ; uçabilen şeyleri ifade eder.Bu ayetteki tayr, Tengrinin yanında bulunuyor denilerek, bunun bir kuş olmadığı çok açıkça anlatılmış.

Nedir Tayr?

Eski Türkçede ay/aw sesleri arasında ses dönüşümleri olduğu için,ATAWUR olarak okumayı yaptım. Anlam olarak:

1-çevrilme etkisiyle atılan şey,

2-kendi bilincine hareket eden savaş AT'ı,

3-kendi bilincinin etkisiyle atılan şey

olarak birbirine çok benzeyen okumalar ortaya çıktı. Kuran'da konu edilen Tayr ; uçabilen,kendi bilinci olan,atılarak hareket eden bir aracı tarif etmektedir.

Gelelim bu Tengri gemisinin seyir defteri,bilgi deposu olan Furkan kelimesine:

Furkan :1 =Tebârekellezî nezzelel furkâne alâ abdihî li yekûne lil âlemîne nezîrâ(nezîren).

Şanı yücedir o kudretin ki,( hakla bâtılı ayıran) o Furkan´ı, bütün âlemler için bir uyarıcı olsun diye kuluna indirdi.

Günümüzde Fe harfi kullanarak başlayan tüm kelimeler Eski Türkçede Ve ve daha eski Türkçede de B harfi ile başlar.Türkçeden etkilenmiş rusçada halen B ile yazılan harf v olarak okunur. Ses dönüşmesi olmuştur, dolayısıyla Furkan--->Burkan'dan dönüşmüştür.

 Akış şemasını inceldiysek,anlam olarak öyle açık ki...

1-Burkan: Büken,zamanı ve mekanı bükebilen (bilgi).

2-BurakAN: Akmakta olan An'ı bükebilen (bilgi).

Burada; Mirac yolculuğunda Hz.Muhammed(s.a.v)'i taşıyan Burak adının da anlamı çıkmış oldu. Bur-AK: Akmakta olanı bükebilen.

Bükülmek demişken,konuya bilimsel bir açılım getirelim ki neyden bahsettiğimiz daha iyi anlaşılsın:

Einstein’a göre ortamda hiçbir şey yokken düz bir şekli olan uzay, ortama madde dahil olduğu zaman eğilip bükülür.

Bu eğilip bükülmeler sayesinde kütle çekim kuvveti uzayda yol alabilmektedir. Güneş’in büktüğü uzayda Dünya kendi yörüngesinde; Dünyanın büktüğü uzayda ise Ay kendi yörüngesinde yol almakta..

 

Bahaettin Ögel'in Türk Mitolojisi kitabının 1.cildinde S/432'den itibaren anlatılan Altay yaratılış destanında Burkan'dan söz edilmektedir:

“ Bir gün yattıktan sonra, Bay Ülgen kalktı yine,

“ Etrafına bakındı, neler yarattım diye.

“ Bizimkinden başkaydı, kendine eş dünyası,

“ Onun eğildi yalnız, Ay ve Güneş dünyası,

“ Dokuz ayrı dünya da, fazla yaratılmıştı,

“ Birer cehennem ile, bir de yer katılmıştı.

“ Dünyaların büyüğü, Han-Kurbuatan*Tengere,

“ Bu dünyalar içinde, yok o dünyadan uzre!

“ Ülgen bu dünyasına, verdi yardımcı bir Han,

“ Bu Han’ ın adı idi, Mangızın-Matmas-Burkan.

 “ Tanrılar barınağı, Han-Kurbustan-Tengore,

“ Cehennemi’nin adı, Mangız-Tociri-Tamu,

“ Altın-Telegey ise, onun yerin ise namı

“ Cehennemi yaparken, Tanrı hiç boş durmamış,

“ Matman-Kara adıyla, bir de mühür atamış.

“ Doksan dokuz dünyanın, ortancalar ortası,

“ Adı Ezrc-Kurbustan, Tengere, Gök dünyası.

“ Bu dünya müdürünün kendisi de idi Han,

“ Belgcin-Keratlu, Turun-Musıkay Burkan.

“ Kurulduğu yer ise, Altın-Şarka adlı yer,

Ayrıca, Türk mitolojisinde Porkan-Porhan-Burkan ;  kam anlamına gelir. Kamların en güçlü olanlarıdır.Mitolojik bilgiden sonra konumuza devam edelim...

Kam Babam Oktan Keleş'in Tengrinin Türkü kitabında, Okuz'un hakikat gemisi çizilmişti:

Bu gemi İsyankar galaksileri yok etti.İsyankar kavimler için, elbette bu Hakikat gemisi bir uğursuzluk kuşu olarak sayıldı.

Şimdi de Beşik kelimesi ile aktarılan anlamı inceleyelim.Bize referans olan Tengrinin Türk'ü kitabında ; Adem Bey, beşik gemisi ile zaman aşıcı bir ırkın İstanbulu çevrelediği manyetik kalkanı delmeyi başarmıştır.

Nedir beşik? Kuran'da Al-i İmran suresi 46. ayette geçmektedir:

Ve yukellimun nâse fîl mehdi ve kehlen ve mines sâlihîn(sâlihîne).

Beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak ve iyilerden olacaktır.

Beşik içindeyken yetişkin çağında olan bir kişinin, insanlarla konuşacağı/konuştuğu anlatılmıştır. Kam Baba 4'te anlatıldığı üzere, Beşiğin bir gemi olduğunu,Furkan'dan bazı bilgiler ile donatılmış olan İmran soyundan gelen kişiyi getirdiğini biliyoruz.Bu kişi ayette de açıkça yazdığı şekilde, beşikte iken yetişkinlik çağındadır! Okumamızı yapalım:

Kuran'da geçen mehdi/beşik kelimesinin bulunan en önemli anlamı bence,Kamları koruyan Ruhlar olan Emeget(d)'dir. Ayrıca giyilen şeye sahip,dermanı giyen anlamları da dikkat çekicidir...

Köz tazelediğimiz kısa bir aranın ardından yazımıza , Kam Baba 3 videosundan aktarımlar ile devam ediyoruz : " ilk yaratılan Türkler,yazılımda öyle ileri gittiler ki,zaman ve mekanın dışında çıkmanın yolunu buldular.çıktılar,çıkınca artık zaman ve mekanla kayıtlı olan tüm varlıklar alt bilinç oldular.Çıkanlar,alt bilinçli olanları güzel yönetti.müdahalelerde bulundu.zamandan mekandan münezzeh deriz.Tengri her zamanda ve mekanda olması gerekirken,zamandan ve mekandan münezzeh denilerek itiraz edilir.Karar verin.Tengrinin bizden beklediği zaman ve mekan boyutunun dışına çıkmamız.yazılımımızda bu var.bunu örtüyor 9lar çetesi ve baş körmez! ilkel tapınma beyni ile yaşayın diyor.Tanrıya öyle bakın diyor. şeytan bu yüzden kıskandı kızdı,çünkü insanın zaman ve mekandan çıkma yeteneği ile çıkacağını ve müdahale edebileceğini,kendisine rakip olacağını yazılımı okurken gördü."

Kam Baba'mın bize bu örneklerle anlatmak istediği, ironi ile sırlanmış bilgi , aslında insanın Tengriyi algılayabilecek potansiyele sahip olduğu konusudur,Allahualem. Şimdi size kadim Türk Atalarımızın, sahip oldukları Kut ile Tengriyi bilebildiklerini, O'nun yanında olmaya çalıştıklarını ispat edeceğim.Çok mu iddialı bir cümle oldu? Okumaya devam edersek, Türk coğrafyasındaki kayaların üzerinde yer alan resimlerde aradığımız cevabı bulacağız inşallah...

Rahmetli Servet Somuncuoğlu'nun Saymalıtaş Gök yüzü Atları adlı eserinde yer alan bazı resimlere göz atalım:

Şekillerde ne görüyoruz? kün tengri, kozmik kişi! Bu kişi Tengri ile konuşabilmektedir!

Nasıl mı bu sonuca vardım?

Hemen insan beynindeki Nöron hücrelerinin yapısına ,Saymalıtaş'taki tamgalarla birlikte bakalım:

Kozmik kişi olarak anlamlandırılan tamganın ,nöron hücresine olan benzerliği dikkat çekici! Biz şu yanılgıya düşüyoruz:  Tamgaların hepsini arkaik zamanlardan kalan , ilkel insan topluluklarının çizdiği, harf/anlam öncüleri olarak düşünüyoruz,halbuki hakikat ya farklıysa? Kam Babam , nöronlarımızla algılayamadığımız bir Tengri'den mesul olamayız demişti. Mesul olduğumuza göre, Tengri'nin yanında yer alabilme algısı ve bilgisi bizlere de verilmiş demektir! Nöronları ileri derece gelişmiş,algıları ileri derece yükselmiş olan Türkler, Tengri'nin yanında olabilmektedirler, O'nunla konuşabilmektedirler. Kam Ustam'ın nefeslediği sırlardan biri de, herşeyin özünün birbirine bağlı olduğu gerçeğidir.Kam olan kişi bu özü bilir.

Oktan Keleş: "Bilgi Türklerin elinde,ama o bilince ulaşması gerekiyor.Türkün yaptığı ritüellerin,ayinlerin hepsinin bir anlamı var.Tengriye tapınılmaz! Kendi yazılımını bilen okuyan çözen,Tengriyi ve her yazılımı görür, çözer,bilir.Kendini bilen Rabbini bilir dediler.Asıl kurtuluş,kendi yazılımını okuyup,zaman mekan ve bütün varlık aleminin dışında özgür olmaktır! Başkörmezi, görür yapmaktır! Ancak o zaman mücadele kazanılır! Bu bilgi de Tengri'nin Türklerinin elindedir. Asıl olan, kendi bilincini Tengrinin varlığına ulaştırmaktır. Kendini yükseltmektir."

 

Daha önceden yazılımda çok ilerleyip, zaman ve mekan kaydından çıkan Türklerin bize bıraktığı sırlardan birisi de , bakteri ve virüslerin eskiden görünür tayfta 2 kavim olduğudur. Günümüzde mikro alemde sırlanarak yaşamlarını yine kendi fıtratlarınca sürdürmektedirler.Virüsler çok daha sinsi bir kavim olsa gerektir ki, enfekte ettiği hücrelerde kendi DNA'sını çoğaltıp yaşamını sürdürmektedir.İnsan ve diğer canlıların vücutlarında yaşamalarına izin verilmiştir.Günümüzde faydalı bakteriler(probiyotikler) vücudumuzda çok önemli faaliyetleri yürütürler:

Probiyotikler bağırsaklarda yaşayan ve vücuda birçok faydalı etki sağlayan mikroorganizmalardır. Bu bakteriler yoğun olarak ince bağırsağın son kısmı ile kalın bağırsakta yaşarlar. Vücudumuzda 100 trilyona yakın probiyotik bakteri bulunur ve bu bakterilerin toplam ağırlıkları bir buçuk kilodur. Anne karnındaki bebeğin bağırsaklarında mikroorganizma yoktur, doğumla birlikte bakteriler bağırsaklara yerleşir ve bebeğin bağırsak florası oluşmaya başlar. Normal doğum ve anne sütü ile beslenme bu floranın daha çabuk ve sağlıklı oluşmasında etkilidir. Sezaryen ile doğan ve anne sütü ile beslenemeyen bebeklerde ise bağırsak florasının sağlıklı gelişmesi daha yavaş olacaktır. 2 yaş civarında flora tamamlanmakta ve özelliklerini yaşam boyu taşımaktadır. Bu özellikler aynı parmak izi gibi kişiden kişiye bireysel farklılıklar gösterir.

Probiyotikler mukozal bütünlük sağlayarak zararlı bakterilerin dokulara geçmesine engel olurlar ve bağırsaklarda çoğalmasını sınırlarlar. Bu şekilde probiyotikler vücudu enfeksiyonlardan korur, vücudun bu mikrooraganizmalara karşı vereceği aşırı bağışıklık yanıtının önüne geçerek, bağışıklık sisteminin gelişimi ve devamlılığına yardımcı olurlar.

Bozulmuş bir bağırsak mikroflorasına sahip kişilerde otoimmun, alerjik ve iltihabi bağırsak hastalıklarının daha sık gözlenir. Probiyotikler, sindirime uğramamış atık maddeleri fermente etmek, prekanseröz, alerjik ve vücut için yabancı olan maddelerin uzaklaştırılmasını, bağırsak dengesini koruyarak kabızlık, ishal gibi rahatsızlıkların önlenmesini ve B vitamini ile K vitamini gibi vitaminlerin sentezlenmesini sağlamak gibi görevleri bulunur.

Bu bilgiler çok mu ağır geldi? Öyleyse sizi daha da şok edecek olan bazı resimleri aşağıya koyacağım. Sırasıyla, saymalıtaş'taki soyut sanılan resimler ile bakteri-virüs yapılarını,T lenfosit(asker hücre) yapılarını göreceğiz:

Türk Atalar ; kesinlikle sandığımızdan çok daha fazlasını biliyorlardı. Bizlere; zaman ve mekan ötesinden seslenmeye devam ediyorlar,yeter ki biz o Kutlu seslenişi duyalım!

Tengri bizmenen!

Dr. Hamdi Cenk Düzgit



Bu haber 6,986 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,709 µs