En Sıcak Konular

Dabbe:Kambala-6

27 Haziran 2020 09:25 tsi
Dabbe:Kambala-6 Yasemin Alpagut Yazdı: Dabbe:Kambala-6

DABBE

KAMBALA-6

 

          Değerli hocam, Sultanım Oktan Keleş’in yeni videosu Kambala-6 / Dabbe, kendisinden önceki derslerle beraber koldaşlarımda olduğu gibi benim için de bütünleştirici, çok anlamlı düşüncelere yok açtı. Sultanım, üzerimizdeki emeklerinizin hakkı ödenmez. Teşekkürüm aciz kalır. Hakkınızı helal edin lütfen.

O kadar ki düşüne düşüne yazdığım halde bazen düşünce hızıma, bazen kafamda beliren manalara uygun kelimeler, cümleler kuramıyorum. Kelimeler kifayetsiz kalıyor. Sultanım, balalar ve okuyucular beni affetsinler.

İnancımızda ruhban sınıfı yoktur ve inanç, iman meselesi Allah ile insanın arasındadır. Bir kişinin Allah’ın gönderdiklerine inanıp inanmadığını, kalbini, imanını ve vicdanını yalnızca Allah bilir. İslam dinini öğrendiğimiz ilk günden beri klasik manada öğretilen ilk bilgilerden biridir bu. Yüce Allah’ın yarattığı ve ruhundan üflediği kuluna doğru yolu gösterip, onu yolun seçiminde özgür bırakması, birçok kez yanlışlarından dönmesi için yeni rahmaniyet kapıları açması, tekrar tekrar yeni seçenekler sunması, binlerce kez tökezlediğinde onu kaldıracak yardımları ulaştırması da bu özgür iradenin içerisindedir. Sultanımızın bize anlattığı, yeni bilgilerle beraber harmanladığı eski bilgilerini de burada hatırlayacağız.

Kambala-5/ Kafesteki Cenin dersimizde (benim için akademik anlamda dersler her biri), işlenen ismiyle müsemma ana karnındaki cenine frekanslarla gönderilen sorular, çeşitli etkiler bizi oldukça şaşırtmıştı. Yeni doğan bebekler, yetişkin insanlar  köle edilmek amacıyla pek çok deneylere tabi tutuluyordu şeytaniler tarafından. Ancak ceninin DNA’sı içerisindeki nükleobazlara frekansla etki edilebileceğini, bunun kişilerin yetişkinlik çağında bir hatırlatmayla kişilerin bir anda fikirlerinin, yaptıkları seçimlerin değiştirilebileceğini anlatıyordu Sultanımız. Bu müdahalenin çaresinin Türk töresi olduğunu, yakında bu hastalığa karşı önereceği bir yöntem olacağını da bizlere müjdeliyordu.

 

Kambala-6/Dabbe dersini açtığımda ilk dinlerken yine şaşırdım.

                                               

İslami bütün kaynaklarda resimdeki yaratığa benzeyen pek çok yaratık resmedilmiş, ha bu arada son yıllarda bu konuyla ilgili seri filmler bile çekilmişti. Açıkçası bir kere bile merak edip izlemediğim bu Dabbe figürünü, Kur’an’dan okuduğumda aklıma ilk gelen ne diye sorarsanız solucan gibi topraktan çıkıp toprağın üstünde debeleyen bir hayvan aklıma geliyordu. Ama dediğim gibi üzerinde fazla düşünmediğim bir konuydu. Ta ki, Kambala-6/Dabbe yayınlanana kadar.

Dabbe kelimesinin Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de geçtiği Neml Suresi 82. Ayete baktığımızda “O söz” kelimesiyle başlayan bir tercümeyle karşılaşıyoruz. İlk defa okurmuş gibi, hangi söz diye soranlar olursa diye tam idrak etmek için Neml Suresi 82. Ayetin “o söz”le ilgili altındaki ve üstündeki ayetlere bakalım:

80.

Şunu iyi bil ki sen, ne ölülere duyurabilirsin, ne de arkalarını dönüp kaçarlarken o sağırlara dâvetini işittirebilirsin.

81.

Körleri de savrulup durdukları yanlış yollardan kurtarıp doğru yola çekebilecek olan sen değilsin. Sen dâvetini ancak, önyargısız bir şekilde âyetlerimize inanıp gerçeğe teslim olmaya yatkın kimselere duyurabilirsin.

82.

Kıyâmet yaklaşıp onlara verilen azap sözü başlarına geldiği zaman yerden bir canlı çıkarırız. O da, insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını kendilerine söyler.

83.

O gün her ümmet içinden âyetlerimizi yalanlayanları gruplar hâlinde toplarız. Onlar bir araya getirilip toplu olarak hesap yerine sevk edilirler.

84.

Nihâyet hesap yerine geldiklerinde Allah onlara şöyle buyurur: “Demek siz, ne olduğunu iyice dinleyip anlamadan benim âyetlerimi yalanladınız, öyle mi? Değilse, bu yaptığınız neydi?”

85.

Böylece işledikleri zulümler yüzünden tehdit edildikleri azap sözü gerçekleşir. Artık onların tek bir kelimeyle de olsa mazeret uyduracak halleri kalmaz.

 

          Buradaki ayetlerde Yüce Rabbimiz Resulüne tebliğ et gerisine karışma diyor değil mi? Yine insanlara bir zorlama yok, inanç, iman ve doğru yolu bulma seçimlerinde yarattıklarını serbest bırakıyor. Kur’an’ın benzetme sanatını ve bir çok edebi söz sanatını sıkça kullandığını biliyoruz o yüzden ölüler, körler, sağırlar ne demek açıklamaya gerek yok. Ve gün geliyor Dabbe çıkıyor, yerde debelenen bir canlı. Ama Rab bilgisini ilk haliyle taşıyan, aklını kullanabilen bir canlı.  İnternette, Kur’an-ı Kerimde, Oktan Hoca’mın kitaplarında ve sözlüklerde yaptığım kısa araştırmada naçizane edindiğim bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum. Yanlışlarım affola.

          Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün 25 Şubat 2009 tarihinde Hürriyet Gazetesi’ne yazmış olduğu bir köşe yazısı, Kur’an’ı baz alan ifadeleri aynen şöyledir:

“Nur-45. Ayete göre sürüngen, dört veya iki ayaklı tüm hayvanlar dabbedir. Ancak Kur’an’ın örneğin, Hud-6, Nahl-49. Ve 61. ayetlerine baktığımızda dabbenin insanı da kapsayacak bir biçimde kullanıldığını görüyoruz.”

 

Burada ilgili ayetlerin mealini yazıyorum kolaylık olması için;

Nur-45. “Allah, tüm canlıları sudan yarattı. Onlardan kimileri karnı üzerinde yürür, kimileri iki ayak üstünde yürür, kimileri de dört ayak üstünde… Allah dilediğini yaratıyor, Allah her şeye kadirdir.”

Hud-6. “Yerde hiçbir debelenen yoktur ki, rızkı Allah’ın üzerinde olmasın. O’nun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği yeri de. Her şey apaçık bir Kitap’tadır.”

Nahl-49.”Göklerdeki ve yerdeki canlı şeyler de, melekler de yalnız Allah’a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar”

Aslında Nahl 49’u tekrar tekrar düşününce bu ayet de bu konuyla ilgili olarak ayrı bir tefekkür konusu onu başka bir yazının konusuna bırakalım inşallah.

Nahl-61. “Eğer Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.”

Bu ayet de başlı başına ayrı bir tefekkür konusu.

Devam edelim, Sn. Öztürk’ün açıklamasına;

Elmalılı bu noktaya değinirken haklı olarak, “Hayvan gibi, insan için de kullanılır demektedir.” Sebe- 14.’te Dabbetül Arz’ın bir kurtçuk olduğu anlaşılırken, Neml 82’de dabbenin hayvan olması mümkün görülemez. Çünkü o konuşacaktır ve hikmetli, ibretli bir biçimde konuşacak ve uyarı yapacaktır. Hatta insanoğlunun muhatap tutulduğu uyarıların en önemlilerinden birini yapacaktır. Böyle bir uyarıyı yapan varlığın hayvan olması söz konusu edilemez. Nitekim, Kur’an’ın, Hz Peygamber’den sonra en büyük müfessiri kabul edilen Hz. Ali, Neml 82’deki dabbeden söz ederken şöyle diyor: “O, kuyruğu olan bir dabbe değil, sakalı olan bir dabbedir.”  Yani kıyamet alameti olarak gösterilen dabbe bir insandır. Kur’an’dan baktığımızda, Dabbetül Arz hakkında şu tespitleri yapmak mümkün görülmektedir:

 

1-DABBETÜL ARZ YER KÜREDEN ÇIKACAKTIR.

2-DABBETÜL ARZ BİR İNSANDIR.

Dabbetül Arzın konuşması da en azından dünyanın sonuna ilişkin uyarısı , işaretlerle, aracılarla konuşma olacaktır. Onun kendisi de zaten normal bir insanın bedensel işlevlerini sergilemekten uzaktır. O, bedeniyle değil, beyni, bilgisi ve ruhuyla öne çıkan bir varlıktır” açıklamasını yapıp, kendi tahminince bu kişinin o zaman hayatta olan Stephen Hawking isimli bilim adamı olabileceğini belirtmiş AllahuAlem.

Yazının bir kısmını aldım sıkıcı olmaması adına, dileyen sosyal iletişim ağlarından bulup okuyabilir.

Gelelim ERLİK(G)HAN’a… Sultanımız yine devrim niteliğinde bir açıklama yaparak Erlik(g)Han veya Yerlik(g)Han olarak Türk kadim bilgilerinde sözü edilen varlığın Dabbetül Arz olduğunu açıklayarak ben dahil öğrencilerine, takipçilerine yeni düşünce kapıları açmışlardır. Mu Kayıtlarından verilen bu bilgiye ek olarak verilen ikinci bilginin de  Dabbe’nin Sakallı insan olduğudur. Burada aklıma gelen sorular; Sakallı tabiri yaşlı bir adamı mı temsil ediyor? Daha açık konuşmak gerekirse Dabbetül Arz çalıştay konularında adı geçen Sabîkûn’lardan mı? Toprağın debelenmesi, toprak canlı bir varlık olduğuna göre can mı çekişiyor? Yer zahiri ve batıni manada alarm mı veriyor?

En eski sözlüğümüz olan Divan-ı Lügat-it Türk’e göre “Erlik” erkeklik manasına geliyormuş. ER-Lİ-K(G)-HAN.  Keza Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne baktığımızda da “Erkeklik, yiğitlik, Er olma durumu şeklinde kısa bir tanımlama ile karşılaşıyoruz. Demek ki sadece cinsiyetle ilgili bir durum değil, yiğit, kahraman, güçlü, yürekli, alp manalarına da geliyor. Bu cepte dursun. HAN sözcüğüne baktığımızda iki manası var. İlk manası da ikiye ayrılarak yazılmış, 1-Doğu ülkelerinde yerli beyler ve Kırım girayları için kullanılan ünvan. 2- Osmanlı padişahlarının adlarının sonuna getirilen ünvan. İkinci manası da yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların konaklamalarına yarayan yapı. İkinci manayla konumuz gereği ilgilenmiyoruz. YER-Lİ-K(G)-HAN şeklinde telaffuz edilişi de bir o kadar hoşuma gitti nedense. Yerden çıkacak olduğu kesin, Yersoylu demek ki bu kişi. Acaba hangi yerden? Bilmediğimiz bir ülkeden mi? Kara Yer’den mi mesela? Demek ki Yer’in tabii olduğu bir Han’lık, Hanedanlık var.

Kara Yer’dekiler Iropıyon’u fena korkutmuşa, tedirgin etmişe benziyor.

                   

 

 Konu buraya gelince Sultanımızın çizdiği eski dünya tasviri haritasına bir daha bakmakta fayda var.

               

Acaba Dabbetül Arz birden fazla kişi olabilir mi? Hani şu Mu’dan kaçan bilgelerin yerin altında kurdukları bir medeniyetten bahsedilir hep. Kıyamete yakın çıkacakları ve toplumları uyaracakları anlatılır bazı kitaplarda. Neyse kafamız karışmasın. Eğer ortaya çıkacak olan bir kişi, bir canlı değil de bir topluluksa Sultanımız yakında bunu açıklar zaten.

Kızılderili soydaşlarımızı da hatırlattı bana. Yerlikhan’ı telaffuz olarak daha çok sevdiğimi söyleyebilirim.

Soru şu; peki bu zamana kadar bu Erlik Han denilen kişiyi niye güçlü ama kötü bir kişilik olarak tanıtmışlar? Şerlilerin kendi işlerine gelmeyen her varlık kötü, acımasız ve çirkin mi?

 Şeytaniler, Sultanımızın bahsettiği frekansı (hafıza ve insanlık bilgisini, kültürünü silme frekansı) kullanırken belki en başta cebren kullanmayacaklar bunu. Cazip hale getirip, ilkin toplumlara bir çok kazanç, hayatı kolaylaştırma, çalışmadan kazanma,…vs gibi bir takım avantajlarıyla birlikte sunacaklar. Toplumlara, değişik kültür ve inançtan olan kesimlere en başta bu tip bir teknolojik angaje yapamazlar zorla diye düşünüyorum. Ama ikinci etapta zorlayacaklar diyor Sultanım. İkinci nesle direkt verilecek olan bu frekansla zaten bir nesildir üzerinde çalışılmış, bir çok şekilde ikna edilmiş insan bu teknolojiyi kabul edince, bambaşka bir tür olacak. Belki ikinci etapta etkilenenler onların kafese alınmış ceninleri olacak.

İnsanlığının, ruhunun, bilincinin farkında olan bu insan türü ile bu 2. tür arasında bir mücadele başlayacak, belki bilinçli insan, bilincini yitirmiş insana eski kültürünü, anlayışını anlatmak için adeta debelenecek, Dabbe olacak, belki de Dabbenin yardımcıları olacak bu bilinçli insanlar. Sultanımın bahsettiği Şeytana şirk koşacak olan Erlik(g)han belki bunun sembolüdür. Şeytanın yardımcıları olur da Rahmani olanın olmaz mı? Belki Tanrısız insan vicdani boyutta bunun pişmanlığını yaşayıp, kaybettiği değerlerini geri almak isteyecek ama kayıtları kalıcı olarak silinmiş olacak kendi seçimi gereği, bilgisayar dili tabiriyle.

Günümüzde, tıpkı o çocukluktan yetiştirilip sahte mesih olarak piyasaya sürülmek istenen kişiye etrafındaki  her şeyin farklı öğretilmesi gibi. Oktan Hocam’ın Melami Savaşları kitabı Hilâliler bölümü (syf.220-221)’nde yazmış olduğu şeytanilerin çok gizli deneylerle, birkaç çocuğun geniyle oynayarak, onlara harikulade, insanüstü vasıflar kazandırarak gelecekteki  sistemlerinin efendilerini yetiştirdiklerini öğreniyoruz.

 

“Yetişecek olan çocuk, beyin yıkama odasında dünyayı farklı algılayacaktır. İnsanlığın  bilincinden çok farklı bir bilinç programı kendisine uygulamaktadırlar. Bu çocuk –örneğin bizim ağaç bildiğimizi farklı algılayacaktır. Sistemleri farklı, kainatı farklı; kısacası sanki farklı bir boyutta ona bilgiler yüklenecektir. Ne yazık ki, bugünkü insanlık, kendi yandaşları hariç, bunun bilincinde değil. O çocuğa insanların tümü ölmesi gereken bir düşman yaratıkmış gibi algılatılır. Böyle eğitimler verilir. Bu çocuğa kölelik yapacak olan seçilmiş başka çocuklar da, programlanmış bir beyinle adeta robotlaşmış birer cani makine gibi yetiştirilir. Nasa uzun yıllar insan psikolojisi üzerinde bir ok deneyler yaptı. Tabi ki gizli.”

Bilmem tanıdık geldi mi? Uzun oldu biraz hakkınızı helal edin. En derin hürmetlerimle.

                                                                                 Yasemin ALPAĞUT

 

 

           

 



Bu haber 4,012 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,777 µs