En Sıcak Konular

Hu Sırrı Çalıştayları Üzerine

21 Nisan 2018 17:26 tsi
Hu Sırrı Çalıştayları Üzerine Hu Sırrı Çalıştayları Üzerine


Hu Sırrı Çalıştayları Üzerine

Kutsi Hadis: Gizli bir hazineydim bilinmek istedim.

Çalıştayda üzerinde durulan ve bizim de anladığımız Hu Sırrının en can alıcı bölümü denilebilecek ve bütün açılardan aydınlatılması gereken kavram bilinmek istenilmesi. En iyi O kendi kendini bilebilir. Allah, hem var dediğimiz hem de yok dediğimiz alanın bütün niteliklerini ve niceliklerini içinde barındıran tüm var oluş denildi. Yani her şey ondan ama hiç bir şey o değil. Bizim onu bilemememiz yine O’nun bildirmesiyle sonsuzluğun var olduğunu bildiğimizdendir.

Rahman Suresi 29: O her an bir şandadır.

İnsan, şu anda var olan bütün varlığı bilebilir mi? Yani kainatta ki madde ve madde ötesi ne varsa bir an donduğunu düşünsek yani Allah yeni bir yaratma eylemi gerçekleştirmediğini ve atomlarında parçalanıp bölünmediğini yani herhangi bir devinim olmadığını düşünelim. İşte İnsan oraya kadar bilebilir ama bir an sonrasını bilemez Ondan dolayı Hu’yu tam olarak bilemez. Sonsuzluğu bizler mantık olarak biliyoruz bunu deneyimlemek imkansızdır. Sonsuzluk fikri bile yaratılmıştır. Zamanın akışına rakamsal endeksli ürettiğimiz bir varsayımdır. Sonsuzluk vardır fakat algıladığımız gibi değildir. Çünkü O kendini yaratmaz iki tane olmaz deniyor. O zaman sonsuzluk diye bildiğimiz sadece fikirdir. Diyoruz ki O her şeyden münezzehtir. O zaman O sonsuzluk fikrimizden de münezzehtir. Bir şeyin başının ve sonunun olmaması düz bir çizgiye değil noktaya işaret eder. Düz bir çizginin her ne kadar sonu yoktur denebilirse de başlangıcı vardır. Daire de aynı şekilde sonu yoktur ama başlangıcı vardır. Fakat bir noktanın nasıl var olduğunu bilemeyiz ve o genişler sonunu da bilmeyiz. O, Kendi hakikatini en iyi kendi bilir.

Hadis: Seni hakkıyla tanıyıp ibadet edemedim

Şöyle denebilir; her an yaratım olsa da İnsan buna paralel olarak bilse bile, en fazla ömrü kadar bilebilir. Ondan sonra da yaratım devam eder. Yani bu bir örnek olsun diye yoksa kainat atomlar, atom altı parçalar ve bunların halleri insan buna dayanamaz.

Elif u mim'den aldık sırr-ı Kur'an'ı
Mim'i sır eyledik se'den içeri
İki nokta üç hurûf geldi bâ ile
Bâ'yı sır eyledik se'den içeri

Kasas Suresi 3. Ayet: Ve asanı at (denildi). Musa (attığı) asayı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı.

Zan dediğimiz şey aslında var olan doğruların toplamıdır. Musa AS’ın attığı asaya yılan deniliyor fakat o yılan değil asadır der isek bu yanlış değildir. Aynı şekilde asa değil yılandır der isek yine yanlış olmaz. Zan demek bir kurgu olmamalı çünkü Ant Dairesinde Güneşi nasıl görüyorsak ve onu zan gibi kabul etmiyorsak birbirimizi nasıl görüyorsak ve buna zan demiyorsak sadece zannettiğimizin hakikatini anlayamamış olmamız gerekir. Aklımızın bu oyunu bizim çok önceden yaşamış olduğumuz bir deneyim sonucu olmuş olabilir.

Sebe suresi 19. Ayet: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklaştır" dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsânelere çevirdik, onları darmadağın ettik. Şüphesiz bunda, sabreden, şükreden herkes için ibretler vardır.

Ayrılmak, uzaklaşmak bütünün açılmasını başka bir ifade ile noktanın genişlemesini ifade eder. Bu ayrılığı Münir Derman Hazretleri elektriğin saniyede 60 defa kesik kesik yandığını ve bizim o kesikleri algılamadığımız için sanki hep yanıyormuş gibi gördüğümüzü söyleyerek bu ayrılığa vurgu yapmıştır. Burada amaç bütünü toplam olarak Bir görebilmektir gibi geliyor bize. Örnek olarak: Musa AS asayı attığı zaman bu ayrılık başlamıştır. O yılan gibi gözüktüğü zaman, bizim onu, asa ve yılanı bütün gibi görebilmemiz bu ayrılığı birlememiz demektir. Musa AS’ın tekrar yılanı alması asaya dönüşmesini başka bir ayette geçen; “ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba” sözüyle farklı bir yaşamda birleştirebilmemiz gerekir. Burada Asa da ölmüş, yılan olmuş sonra tekrar ölüp asa olmuştur. Bu ayetlerde çok büyük hikmetler vardır.

Bakara Suresi 259. Ayet: Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarları ve çatıları üzerine çökmüş (alt üst olmuş) bir kasabaya uğradı ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba dedi. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz sene bıraktı; Sonra tekrar diriltti. Ne kadar kaldın? dendi. Birgün yahut daha az dedi. Allah ona hayır, yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Eşeğine de bak. Seni insanlara bir ibret kılalım diye (yüzsene ölü tuttuk sonra dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz, dedi. Durum kendisince anlaşılınca; Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir, dedi.

Sembol okuması yaparsak asa Elif gibidir ve yılana dönüşünce He ye dönüşür. Musa AS’ın eliyle (Yed) onu alması Dal gibidir. Burada ki 3 olayı birleyebilirsek bunun Ahad (Tam, bütün, Tek) olarak görebiliriz. Onu eliyle alması tekrar bir dirilmeye işarettir.

Nokta İlmi: Spiral Semboller. 
 

İrfan olan bilir sirri müphemi
İzhar etmek için ism-i azami
Çamurdan yoğurduk yaptık âdemi
Ruhumuzdan bir ruh revan eyledik
Edip Harabi

Oktan Abinin söylemiş olduğu Cennet ehlinin Tevvab ismine muhtaç olması Allah’ı istemenin ve kavuşmanın daha büyük bir mükafat olduğunu anlamasından sonra hissedecektir. Bu da cehennem ehlinin tevbe etmek istemesi ve dünyaya yeniden gönderilme isteğiyle paralel düşüncedir. Çünkü onlarda cennet ehlinin mükafatını gördükleri için öyle düşünmüşlerdir.

Cennet hakkında bu notu biz bu şekilde almıştık fakat Yener Başkan aynı şekilde daha güzel bir ifade ile açıklamışlardır. Sadece bir örnekle somutlaştırmak istersek:

Güneş sisteminin dışında ki asteroitler Güneşe yakınlık olarak Satürn’e, Jüpiter’e yakın olmak isterler. Satürn ve Jüpiter’dekiler ise Mars, Merkür, Ay’a oranla orada olmak istemesi gibi düşünülebilir. İnsanlar daha önce böyle bir deneyim yaşamış mıdır? Yani Cennetin katları diye ifade edildi. Bu bağlamda Sekiz cennet, Türklerin 8 atasını ululamasını mantıklı bir yerde görmek gerekir.

İbrahim Suresi 22. Ayette şeytan diyor ki; Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ettim. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.

Daha önce de böyle bir sahne yaşanmış demektir. Acaba 2 kere mi daha fazla mı? Onu daha çok düşünmemiz gerekir.

Aynı şekilde İbrahim Suresi 44. Ayet: İnsanları, kendilerine azâbın geleceği şu güne karşı uyar ki, zâlimler: "Rabbimiz, derler, bizi yakın bir süreye kadar ertele de senin çağrına gelelim, elçilere uyalım!" "Peki, önceden sizin için hiç zeval olmadığına (sürekli yaşayacağınıza) yemin etmemiş miydiniz?"

Buradan anlıyoruz ki Allah’a daha önceden onların vermiş olduğu söze istinaden en az bir kere daha fırsat vermiştir.

Mutaffifin Suresi 26. Ayet Çalıştayda konu olacağı için bizde bu konu hakkında Cennet örneğine vermiş olduğumuz Güneş benzetmesini gösterebiliriz.

Kadir Sevcan






Bu haber 5,209 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,753 µs