En Sıcak Konular

Gölge ve Zaman

6 Haziran 2016 07:50 tsi
Gölge ve Zaman Gölge ve Zaman

Gölge ve Zaman

 

Bismillahirrahmanirrahim

 

Gölge, Türk Dil Kurumu tarafından verilen tanıma göre, saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı bir yerde oluşan karanlıktır. Kuran ise gölge “ Rabbinin gölgeyi nasıl uzatmakta olduğunu görmedin mi? Dileseydi onu elbet hareketsiz de kılardı. Sonra biz güneşi, ona (gölgeye) delil kılmışızdır.” Demek suretiyle güneş tarafından işaret edilen bir şey olarak geçmektedir. Delil insanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emaredir. Bu durumda güneş gölgeye delildir.

 

Bunu akli olarak açıklayacak olursak gölge düştüğü yeri karartır. Yani durumuna göre bazen daha çok bazen ise daha az olarak aydınlığı karanlık yapar. Eğer gölge Güneş'in delili olsaydı, gölgenin düştüğü yerin aydınlanması gerekirdi. Burada  zıttı ile düşünerek  gölge Güneş'e delildir dersek; yani ışığın gölgenin düşmesiyle kaybolması ışığın var olduğu anlamına geldiğini söylersek bu da farklı bir açıdan doğru olur. İki düşünce arasında bir çelişki varmış izlenimi veren bu iki önerme değerlendirmenin niteliği açısından farklılık gösterir. Şöyleki, Güneş'in gölgeye delil olması önerisi gölgenin hakikatine ilişkindir. Gölgenin Güneş'e delil olması ise varlığa ilişkin bir öneridir. Buna basit bir örnek vermek gerekirse bir meyvenin olması o meyvenin yetişmesi gereken bir ağacın olmasını gerekli kılar. Ancak yemesi lezzetli olan bu meyvenin yenilebilir olması bütün ağacın dalının, gövdesinin, yapraklarının lezzetli olması sonucunu doğurmaz. Yani ilk olarak bir meyvenin olması varlık açısından bağlı olduğu bir ağacı gerekli kılarken, onun niteliğine ilişkin olan lezzetliliği arasında bağ olan ağacın da lezzetli olmasını gerektirmez.

 

Kuran'da gölgenin hakikatine bir işaret yapılmıştır. Peki o hakikat nedir? Şimdi birkaç ayeti karşılaştırarak düşünmeye devam edelim.

 

             “Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan yiyin, diye üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Onlar, bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı.” (Bakara suresi, 57.ayet)

 

              “Biz onları oniki kabileye, o kadar ümmete ayırdık. Ve kavmi kendisinden su istediği zaman Musa'ya, elindeki asâ ile taşa vur, diye vahyettik, vurunca hemen o taştan oniki pınar akmaya başladı. Halkın her biri su alacağı yeri iyice öğrendi. Bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz, dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, lakin kendi kendilerine zulmediyorlardı.”  (Araf suresi, 160. Ayet)

 

             “(Müttakilere vaad olunan cennetin misali şöyledir: Altından ırmaklar akar durur, yemişleri süreklidir, gölgeleri de. İşte bu, takva yolunu tutanların akıbetidir. Kâfirlerin akıbeti de ateştir.” Rad suresi, 135. Ayet)

 

Bu ayetlerde dikkat çeken ortak özellik gölge ile yemişlerin bir arada geçmesidir. Özellikle bir başka ayette geçen “ koyu gölgeler” tabiri oldukça dikkat çekicidir.

     

                “İman edip salih ameller işleyenleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız.”

 

Bir başka ayette ise Musa'nın rabbinden hayır isterken bir gölgeye çekilmesi belirtilir.

 

                  Bunun üzerine Musa, onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi ve "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım" dedi.”28 24

 

Buraya kadar genel bilgilere yer verdik. Şimdi ise Deruni Babamızın gece sohbetinde yapmış olduğu muhabbetullah ile bu bilgileri beraber tefekkür edelim. Muhabbetin başlangıcı branda üzerine yansıyan gölgenin ne anlama geldiği üzerine oldu. Dikkat çeken cevaplardan biri gölgenin başka bir mekana açılan bir kapı olduğu idi. Bu deruni babamız tarafından kısmi olarak doğrulandı. Ancak aranılan tam cevap bu değildi. Bunun üzerine gölgenin şahitliği hususu Hakkı'nda bir değerlendirmeye geçildi. Bu değerlendirme neticesinde ise gölgenin ana şahitlik yaptığını öğrendik. Gölgenin düştüğü yeri karartmasının nedenini ise Allah'ın settar isminin bir  tezahürü olduğunu, bu ismi ile gölgenin örtmüş olduğu bir hakikat olduğunu öğrendik. Gölgenin mi asıl yoksa ışığın mı asıl olduğunu tefekkür ettik.  Öldükten sonra gölgemizin ne olacağı sorusu ise günün çarpıcı sorularındandı. Peygamber'imizin gölgesi olmadığına dair bilgilerin ise asılsız olduğunu yine Deruni Babamızdan öğreniyorduk. Çünkü  yaratılan her varlığın bir gölgesi olduğunu da yine o gece deruni babamızdan öğrenmiştik.

 

Şimdi bir de Kulbak Bilge'de verilen gölgesizler ile ilgili bölümü burada gölgeyi ve örttüğü hakikati anlayabilmek için ele alalım:

 

             Latif Baba sessizce Kulbak Bilge'ye sordu. İnenler mi? Kulbak cevap verdi. Hayır. Gölgesizler diyerek cevap verdi ve...

Gölgesizler -  Hortlak Sırrı

 

              Geçmiş Zaman'lardan gelen bazı ölülerin görüntüleri bunların gölgeleri yoktur. Ruhları da... Sadece şeytan ve avantasının kullandığı suretlerdir. Şöyle düşünün 50 yıl önce ölmüş birinin filimi fotoğrafı vs . similasyon olarak bugün oynatılması. Ancak bu kadar basit değildir bu gölgesizler. Neden mi? Çünkü gölgesizler ruhları olmadan yaşayanlardır. Canları da yoktur. Bu yaşam ( hafızayı suretlerdir) Zaman ile zamansızlık arafında kalan hafızayı suretlerdir. Ruhları Canları alınmış  bu manada ölmüş. Ancak hafızaları yaşayan, yaşayan hafızalarıyla suretlerini yansıtanlar ( etle kemikle değil). Bunlar zamanın  veylinde ruhlarını elde eme vehmi ile şeytanın hizmetine girmişlerdir. Azgınlıkları artsın diye onlardan gölge alınmıştır. (Rad suresi 15.  Ayet sırrı)

 

            Senin onlardan birini görmen korkulacak bir durum değil. O zamanı  görmen rabbinden ibret alınacak bir durumdur. Zamanı görsen sırrı. (Onların halini o anını)

 

              OYSA ONLAR HAKİKATİ GÖRME AZABINA MAHKUM OLANLAR.  Secde 12: Mücrimler Rabbi katında boyun eğerek hakikati gördük kesin inandık dedikleri zamanı görsen.

 

               Ete kemiğe bedene ruhları ile bürünmek isteyen bir zümre. Onlara henüz kıyamet kopmadığından ancak ölü olduklarında azgınlıkları artsın diye dünya hayatının Zaman aralarında şeytanın hizmetinde bedensiz dolaştırılırlar. İyi insanların amel defteri öldükten sonra açık kalan ve hayırları bu deftere yazılan zümrenin zıddıdır bu zümre. Bunlar da ölü olmasına rağmen defterlerine kıyamete kadar, azgınlık şer olarak yazılır.

 

              Bakara 14-15 ayet sırrından ( Allah da kendileri ile alay eder. Azgınlıkları artsın diye onlara mühlet verir. Böylece onlar bir müddet başıboş şeytanlarıyla dolaşır.)  Allah neden azgınlıklarını arttırıyor diye soranlara bu izahı sır açıklamadır. 14. Ayeti de okuyunca iyice anlaşılacaktır.

 

               Bu konu fennen ölü dirilteceği dönemde şeytanın oyununa karşı işlenmiştir ( imtihan sırrından). Deccalin Milatı takvimi bu olaydır. ( kozmik takvim) ( ölünün dirilmesi)

 

Kuran ayetlerine baktığımızda cennete gidenlerin ödülü koyu gölgelikler iken, azgınlık yapanların cezası ise gölgeleri onlardan almak olarak ortaya çıkmaktadır. Gölgesizlerin ruhları da Canları da yok. Kulbak Bilge de yazıldığı üzere gölgesizler hakikati görme azabına mahkum olmuşlardır. Onların durumu zaman ve zamansızlık arafında kalan hafızayi suretlerdir.  Kulbak Bilge de hep gölge, zaman, zamansızlık, zamanı görme ve hakikat kavramları üzerinden bir anlatım yapılmıştır.

 

Sohbette de aynı şekilde gölgenin “ ana” şahit olduğunu öğrenmiştik.  Bu bilgileri birleştirdiğimiz zaman gölgenin örttüğü hakikatin an ve zamanla ilgili olduğu açıkça ortaya çıkacaktır. Kulbak Bilgen'in devamında da zamanın işlenmesi bu bağlantının doğruluk ihtimalini arttırmaktadır. Zamanın hakikatinin yüceliğine ise güneş delil tutulmuştur. Güneş Kuran'da  hesap ölçüsü olarak geçmektedir.

 

          “O, sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, azîz olan (ve her şeyi) pek iyi bilen Allah'ın takdiridir.  “ (Enam suresi, 96. Ayet)

 

Güneş hesap ölçüsü iken gölge zamanın hakikatini örtmektedir. Gölgenin kişiden alınması kişiyi zaman ve zamansızlık arafında bırakmaktadır.  Peki gölgenin örttüğü tek hakikat bu mu? Ya gölgenin hakikati nedir?

 

Işığın, saydam olmayan bir cisme çarpmasıyla  başka bir cismin üzerine o cismin gölgesi düşüyor. Gölge yansıdığı nesne üzerinde bir hakikati perdelemektedir. Ancak bu hakikat başka bir cisim dolayısiyle yansımıştır. Gölge niçin başka bir cisim üzerine yansır? Dağa karşı bağırdığımız zaman sesimiz dağa çarpar ve tekrar bize döner.  Yani hakikat yansıdığı şeyden tekrar kendisinden yansıyana döner.” İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” şüphesiz Allah'a aitiz ve şüphesiz ona döneriz. Ait olduğumuza geri bir dönüştür bu.

 

Allah birdir ve tektir. Her şey ondandır ancak hiçbir şey o değildir. Yansıyan çıktığı şeye geri dönüyorsa biz de O’na döneceksek, Allah'ın tek ve bir oluşunu saklı tutarak vahdeti vücut anlayışı doğrultusunda tüm gölgelerinde aslının tek bir gölge olduğu ortaya çıkacaktır.  Zamanla olan bağlantısı da Allah'ın “kün” emrini vermesiyle zamanın başlamasıyla ilgilidir. Ancak bu devamlı bir oluş değildir. Yunusun dediği gibi dem bu demdir. Yani Zaman tek bir andan ibarettir. Ancak insan Mevlana'nın dediği gibi yaratmanın hızından dolayı zamanı uzun ve devamlı sanır.

Peki gölgenin siyah olmasının nedeni nedir? Mevlana mesnevisinde zamana ilişkin olarak şöyle bir şey söylemektedir:

 

1145. Ömür su gibi yeniden yeniye akıp gider. Fakat cesette bir daimîlik gösterir.

Elinde hızlı hızlı oynattığın ucu ateşli bir sopa nasıl upuzun ve tek bir ateş hattı gibi görünürse ömür de pek çabuk akıp geçtiğinden daimî bir şekilde görünür.

Ateşli çöpü sallasan ateş gözüne upuzun görünür.

Bu ömür uzunluğunu da Tanrı’nın tez tez halketmesindendir.

Tanrı’nın yeniden yeniye ve süratle halketmesi, ömrü öyle uzun e daimî gösterir.

Bu sırrı bilmek isteyen, pek büyük ve derin bir âlim bile olsa (kendiliğinden bilemez, ona de ki: işte Husâmeddin buracıktadır. O yüce bir kitaptır ondan öğren)

 

Yani yüce yaratıcı Allah'ın tez tez yaratmasının sonucu olarak ömür uzun ve daimi olarak görülmektedir. Aynı şekilde su moleküllerinin birbirin itmesi sonucu su akar vaziyette görülmektedir. Kuantum fiziğine göre ışık fotonlardan oluşur. Gölgede de birbirini iten parçacıkların yoğunluğundan dolayı karanlık görülüyor olabilir mi? Yani gölgenin yansıdığı kişi ya da nesneden yansımaya neden olan kişi ya da nesneye var olan dönüşün hızı ve yoğunluğundan dolayı gölge siyah görünüyor olabilir mi? Münir Derman hazretlerinin Nur'u karanlık olarak tanımlamasının nedeni belki de bu etkileşimin yoğunluğunun bir sonucudur.

 

Tam burada gece ile ilgili bir kaç ayete bakmak iyi olacaktır.

 

            “Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü yayılıp çalışma (zamanı) yapan O'dur.” (Furkan suresi, ayet 47)

 

            “Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.” (Yasin suresi, ayet 37)

 

            “O, gökleri ve yeri hak ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor. Güneşi ve ay'ı emrine âmade kılmış,her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki, çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan ancak O'dur.” ( Zümer suresi, ayet 5)

 

Gece neyi örtmektedir? Gece neye delildir? Gece de dünyanın diğer yarısının gölgesi olduğuna göre işaret ettiği hakikat dünyanın zamanla olan bağlantısıyla mı ilgilidir? Burada da aynı şekilde gecenin bir örtü oluşundan ve gecenin insanlar için delil oluşundan bahsedilmektedir.

 

Gölgeyle ilgili başka ayetlere baktığımızda gölgenin uzayıp kısaltmasından bahsetmektedir. Mevlana mesnevisinde şöyle demektedir:

 

425. Allah gölgeyi nasıl uzattı (âyeti) evliyanın nakşidir. Çünkü velî , Allah güneşi nurunun delilidir. Bu yolda bu delil olmaksızın yürüme, Halil gibi “Ben batanları sevmem ” de!

Yürü, gölgeden bir güneş bul. Şah Şems-i Tebrîzî’nin eteğine yapış!

Bu düğün ve gelinin bulunduğu yerin yolunu bilmezsen Hak ziyası Hüsameddin’den sor!

Haset, yolda gırtlağına sarılırsa... bil ki İblis’in tuğyanı hasettedir.

 

Allah'ın gölgeyi uzatıp kısaltması ise zamanın hızlanması ve yavaşlamasıyla ilgili olabilir.  Aynı zamanda Mevlana'nın işaret ettiğine göre bu zamanın hızlanması, yavaşlaması ve zamanda yolculuk yapabilme Allah velilerinin nakşidir.

 

Her şeyi en doğru bilen Allah'ın şanı yücedir.

 

 

Dudu BOZKURT

 NOT: Sitemizde yayınlanan tüm tefekkürler, kişilerin kendi görüşleridir. 16 Yıldız'ın görüşü olarak değerlendirilmemelidir. 



Bu haber 7,543 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,708 µs