En Sıcak Konular

Panik Atak

24 Mart 2016 08:00 tsi
Panik Atak Panik atak, anksiyete bozukluğu gibi hastalıklara yakından bakalım

Şimdi de panik atak, anksiyete bozukluğu gibi hastalıklara yakından bakalım;

Anksiyete bozukluğu ya da kaygı bozukluğu kişinin işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen çeşitli korku, kaygı veya anksiyete bozukluklarına verilen genel kapsamlı bir addır.
Anksiyete birden fazla biçimde ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır:

• Panik bozukluğu ve agorafobi
• Yaygın anksiyete bozukluğu
• Özgül fobi
• Sosyal fobi ya da sosyal anksiyete bozukluğu (aşırı çekingenlik)
• Obsesif kompulsif bozukluk
• Posttravmatik (travma sonrası) stres bozukluğu


Yaygın anksiyete bozukluğu bir endişe (anksiyete) bozukluğudur. Ancak diğer anksiyete bozukluklarından farklı olarak kişinin belirli durum veya konudan dolayı endişe duymasından ziyade çok çeşitli sayıda konu ve nedenlerden dolayı duyduğu yaygın, kronik ve uzun vadeli bir anksiyete durumudur.

Panik atak, başta panik bozukluk olmak üzere birçok psikiyatrik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda görülen yoğun korku, kaygı, yoğun endişe karışımı bir nöbettir.
Günümüzün değişken, oynak yaşam ortamlarında, yaşam kaygılarının artması, maddi ve manevi kaos ile belirsizlik durumunun yarattığı “hiçlik duygusu”nun çoğalmasıyla paralellik gösteren panik atak, tüm dünyada toplum sağlığını tehdit eder boyuta gelmiş durumdadır.

 Yukarıdaki genel tıbbi kanaate benim de naçizane eklemelerim olacak.

Özellikle; Nörotransmitterler,serotonin,anksiyete bozukluğu ve panik atak ile yüksek empati yeteneği arasındaki ilişki,ileri seviye algılama gibi konulara gireceğiz.Buradan da konuyu,Allah’ın hiçbir hastalığı dahi tesadüf olarak yaratmadığına getireceğiz.Bu hastalıkların bu kadar yaygınlaşmasının bir nedeni olmalı.Sorsanız neden olarak; artan günümüz rekabet ve mücadele koşullarının daha zorlaşması,insanlar arasındaki ilişkilerin bozulması,insanın daha bir yalnızlığa itilmesi,bu durumu kaldıramayan “zayıf” bünyeli insanların da,anksiyete bozukluğu-panik atak arasında gidip gelmesi olarak açıklanabilir belki.Ancak; durum bu kadarla sınırlı değil,tekrarlıyorum bu hastalıkların günümüzde artmasının önemli bir nedeni olmalı…

Günümüz teknolojisi ve bilgi birikimimiz ile artan sosyo kültürel düzeyimiz, hayata olan bakış açımızı etkiler. Bir takım yetenekler oluşur.Empati bunlardan bir tanesidir.
Empati: Bir başkasının duyguları, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Empati sayesinde insan ilişkileri gelişir. İnsanlar arasındaki kavgalar azalır ve zamanla yok olur.

Empati, birbirlerine manevi bakımdan sıkıca bağlı iki canlı arasında, duygu ve ruhsal hallerin aktarılması fenomenine ve bu psişik irtibata Parapsikoloji’de verilen addır. Kimilerince telepatik bir irtibat biçimi sayılmaktaysa da, telepatiden farkı, tanımından da anlaşılacağı gibi, empatide düşünce ve imaj aktarımının olmamasıdır.

Örneğin aralarında empati bulunan iki kişiden biri bir bedensel rahatsızlıktan acı çektiğinde diğer empatın da bedeninin aynı bölgesinde acı duyduğu görülmüştür. Gözlem ve deneyler empati halinin anne ile çocuklar arasında ve ikizler arasında daha sık gerçekleştiğini göstermiştir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler(bkz.ayna nöron teorisi), empati halinin özellikle ebeveyn ile yavrular arasında gerçekleştiğini göstermektedir. Örneğin, bir deneyde, yavrularından kilometrelerce uzağa götürülen bir anne tavşanın, yavruları öldürüldüğünde acı acı bağırdığı görülmüştür. Terim, Latince'deki "iç,içine,içinde" anlamına gelen "em" öneki ile Grekçe'deki "duygu, acı, ıstırap, algılama" anlamına gelen "patheia" sözcüğünden türetilmiştir.

Empati yeteneğine sahip olabilmek için yoğun kaygı durumunda olmamak gerekli diyor kaynaklar. Tam burada büyük bir çizgi ile altını çizmemiz gereken bir durum var…

Tıbbi yaşantım boyunca,klinikte rastladığım ve kendilerine yaygın anksiyete bozukluğu veya panik atak tanısı konulan hastaların büyük çoğunluğu sorduğum şu sorulara bakın nasıl cevap verdiler;

-Çevrenizdeki olaylara ve insanlara karşı hassas mısınız?
-evet
-Çevrenizde yaşanan tartışmalar veya üzüntüler sırasında sizde de benzeri davranışlar ortaya çıkıyor mu?
-evet
-Çevrenizdeki insanların mutluluğu veya sevinmesi karşısında hisleriniz neler?
-rahatlama, mutluluk hissi, gevşeme
-Çevrenizde ağlayan birini gördüğünüzde ne hissediyorsunuz?
-üzüntüye kapılıyorum, ağlamak istiyorum

Biraz fazla tesadüf değil mi?

Bu grupta yer alan hastaların; diğer insanların hissiyatına karşı aşırı algılayıcı oldukları, çevrelerindeki olaylardan fazlaca etkilendikleri bilinir.bu durum; sahip oldukları yoğun empatik yetenek yüzünden olması?

Toplayacak olursak, hasta kabul ettiğimiz “anksiyete bozukluğu ve panik atak”lılar; sahip olageldikleri, yüksek empatik düzey nedenli ,aşırı algı artışı durumu yüzünden ve bu konuda herhangi bir eğitim almadıkları için yaşamakta oldukları sıkıntı nedeniyle “hastalık” geçiriyor olmasınlar sakın?

Serotonin düzeyindeki azalma bence bu durumun yol açtığı bir tepki olabilir. Yoğun empatik aktivite esnasında aşırı serotonin veya diğer nörotransmitterlerin tüketimi söz konusu olabilir.Tabi bunlar benim şahsi düşüncelerim ve bunlarla amaçladığım; klinik nöropsikiyatristlerin bu konuyu çok derinden irdelemeleridir.

Bu; ileri seviye algılama yüzünden ortaya çıkan hiçlik duygusu durumu, eğer aşırı empatiden kaynaklanıyorsa; bu durum hastalık yerine bir yetenek olarak kabul edilebilir…

Bu hissedilen hiçlik duygusu size de bir şeyler çağrıştırmıyor mu? Kişinin kendisini hissetmemesi, kendisinden çıkması durumu tasavvufta ne olarak açıklanıyordu? Fena fillah’a benzemiyor mu? "Ölmeden önce ölmek" anlamına gelmiyor mu fena fillah. Panik ataklılar atak sırasında “ölecek gibi oluyorum,canım çıkıyor,ruhum bedenimden ayrılıyor,gerçekten ölebilir miyim ?” diye sormuyorlar mı? Peki doktorlar panik atakta hastayı” ölüm hissini hissedersin ama ölmezsin” diye telkin etmezler mi? Nasıl bir tevafuk bu ki , iki ayrı mana bir anda “bir” oldu

Bu hasta kabul ettiğimiz “aşırı hassas” kişiler,Allah(c.c.) tarafından verilmiş, ileri seviye tasavvufa hazır insan yazılımı sonucu oluşmuş olabilirler mi?

Asıl “hasta” olan dünyanın ve sistemin geri kalanı olmasın sakın!

“Peki, iyi hoş da bu hastalıklarda hissedilen aşırı ölüm korkusu ve kaygı nerden çıkıyor? Nasıl oluyor da ölmeden önce ölen, fena fillaha giren kişi bu kaygıyı hala hissedebiliyor?” diye soranlarınız olacaktır. Ben, en azından bu soruları sordum…

Cevabı çok basit;

İç dünyasını, gönlünü, kalbini Allah’a açmayan, sahip olduğu bu Tanrısal yeteneğin farkında olmayan, ibadetin özü olan şeyleri bilmeyen, kısacası eğitilmemiş bir panik ataklı; sürekli kendimizi var kılmaya çalıştığımız, sürekli ölümden kaçmaya çalıştığımız bu dünyada, her atağı kendisini sarsan bir deneyim olarak yaşayacaktır. Kendisini sürekli çevresi ve kainat ile empati içinde yaradan Allah’ı;  tam olarak hissetmeden,ataklar anındaki özü kaçırır…

Nedir o öz? Her nefis ölümü er geç tadacaktır.

Enbiya 35;” Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.”

O’nun bize bahşettiği en büyük imtihan sorusudur ölümle insan arasındaki ilişki…

İnsan sürekli yaşayacakmış gibi davranmayı tercih ettiği ölçüde bencilleşir ve nefsine uyar. Atağın gerçek manasını bilen panik ataklı kişi ise sürekli olarak “ölüm korkusu-ölüm hissi” içerisine girebilecek yapıda olduğu için, kendisini nefsine hakim kılmaya daha meyilli hisseder. Bir imtihan vesilesidir ki bu hastalık; kişi bu sırada hele de durumun özünün farkında değilse, kendine zarar verebilecek bir takım zararlı alışkanlıklar edinebilir,alkol uyuşturucu gibi.

Panik atakla birlikte insana verilmiş olan öz nedir? Fena fillah’a yani “ölmeden önce ölmeye” hemen hazır olma durumudur. Kişinin donanımı daha yatkındır, Hz.Muhammed(s.a.v.) Efendimizin bu sünnetini yerine getirmeye…

“Fena fillah insana ne kazandırır ki?” diye sorarsanız , onun cevabını zaten “ararsanız bulacağınız bir şeydir” diyerek çok açmıyorum şu anda , ancak Allah’ın bize üflediği “ruh” ve verdiği bu “hayat” ile daha güzel şeyler peşinde koşmaya çok yardımcı olacağı açık…Pek çok nefis-kölesinin ise yanına bile yaklaşmaya cesaret edemeyeceği bir deneyim diyebiliriz.Yine de Allah,onların da idraklerini arttırsın diyorum… İsra 42; De ki: “Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah’la beraber (başka) ilâhlar olsaydı, o zaman o ilâhlar da Arş’ın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı…”

Kehf 110; De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.”

 Sevgili peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.) Efendimizin yolunda olabilmeyi ve o yolda, görevini sürekli eksiksiz yapan nörotransmitterlerimiz gibi “aşk” ile yürümeyi Allah bizlere nasip etsin…

Yol demişken;

Bakara 5; “İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.”

Bakara 26;” Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.”

Kişisel yorumum: Allah’tan; bize verdiği nörotransmitter örneği ile doğru yola eriştirdiği kullarından olmayı  ve sürekli O’nu “bir”lemeyi diliyorum…

Dr.Cenk Düzgit 

 

 http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=3662




Bu haber 7,074 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,173 µs