Bilgisayar hattı, evet, bir kolaylık sağlıyordu. Fakat harflerin sihirli dünyasında gezinmeye alışkın göz için pek bir ‘sade’ kalıyordu. Bu sadeliği Kur’an-ı Kerim aşkını kalplerinde yaşatıp, öğrenme iştiyakı ile kavrulanlar çok sevdiler, belli. Çabuk öğrenmek, aynı çabuklukla okumak, maveradan eşsiz tatlar çıkarmak adına bilgisayar hattı bir kolaylıklı öncelikle.
Hattatın aşk ile yazdığı...
Elin ve gözün hatırı için, bir ömür yazı, hat üzre diz kırmak ve sevabını Allah’tan (c.c.) beklemek de en az bilgisayar kolaylığı kadar aşktandı elbet. Hatta harflerin bir nizam içinde kâğıtla buluşması, o eşsiz cızırtının kulakları dolduran musikisi karşısında hattatın cezbelenişi işin rayihalarla dolu vecd ve istiğrak halinin bakiyesidir.
Bir köşede unutulan hattat
‘Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir’ cümlesinde bekleyen iltifat, üstad hattat Hamid için devlet katında hiçbir zaman karşılık görmedi. Öyle ki, Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde aç biilaç gözlerini fani aleme yumduğu vakit, çevresinde talebelerinden başka kimse yoktu. Cumhuriyet Türkiyesinde harf inkılâbı (darbesi) ile birlikte hat sanatı, dolayısıyla hattatçılık da gözden düşen meslekler arasına girdi. (Gerçi matbaa faslı olarak uzun bir menakıp sunmaya hiç gerek yoktur) Fakat üstadın gençliğinde Musa Azmi imzası ile neşrettiği, kırk küsur sayfa tutan ilmihalinin mevcudiyetinden çok az kimse haberdardır.
Batıcılık endişesinin yeni inkılâplarla gerçekleştirmeye çalıştığı sözde bilimsellik, bugün Doğu’nun medeniyet bağlamında ortaya koyduğu eserleri yine de gölgelemeye yetmiyor. Her ne kadar bizim nazarımızda gözden düştüğü söylenen hattatçılık, bir başkası için fevkalade bir ayrıcalık arz edebiliyor. Örneğin, üstad hattat Hamid’in eserleri dolayısıyla, Ortadoğu’da tanınmış al-Umme dergisinde yayınlanan bir makalenin başlığı ‘Şeyh-ul hattatin fı’lkarnil işrin’dir ve manası, ‘20. Asırdaki Hattatların Piri’ olarak Türkçeye çevrilmektedir.
Hattat Hamid Aytaç müzesi olsun!
Hattat-ı maderzad olarak üstad Hamid, ciddi bir eğitim görmediği halde, kendisine Yesari, Rakım ve Sami efendilerin eserlerini yol gösterici olarak kabul etmiştir. Kazım Karabekir, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, Enver Paşa, Eşref Edip, Süleyman Nazif, kartvizitini yazdığı isimlerden sadece birkaçıdır. Eserlerinin sayısı beşbinin üzerinde olduğu söylendiği halde, geçmişle bağını koparmaya bu denli istekli bir zihniyete ‘Hattat Hamid Aytaç müzesini niçin yok?’ diye sormak abesle iştigal olmasa gerek.
Dünyabizim
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle