Gölge

21 Haziran 2016 10:17 tsi
Kalperence Tefekkürler:Gölge

GÖLGE

Allah’ın selamı üzerinize olsun.

Oktan Hocam’ın yazı ve anlatım tekniğini örnek aldım hoş görülerine sığınarak.

Bismillah her hayrın başıdır. Bu yazıdan hayırlar vesile kılsın yaradan inşallah.

Bursa’da bir akşam vakti Kul Ahmet ile Halil İbrahim nargile sohbetindeler. Sohbet kızıştıkça, kalpler ısındıkça özlem artıyor Sırlar Ocağına.

O sıra resimler geliyor Sırlar Ocağında Adem yeni erenler ile sohbette. Ya ALLAH deyip çıkıyorlar yola Aşk ile.

Yol mu kısalıyor,  Halil İbrahim mi hızlı bilinmez 2 saat sonra Sırlar Ocağına “Hu” deyip boyun büküp giriyorlar.

Adem ile eren koldaşları ile kucaklaşıyorlar.

Allah’a karşı gelmekten sakınanlar gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar ayeti (Mürselat 41) geliyor aklına Halil İbrahim’in.

Adem sultanın pınarından feyizler, hikmetler, ilimler akıyor gönüllere. Kul Ahmet dalmış sanki AN’ı seyrediyor.

Derken Adem nargilesini şöyle bir fokurdattıktan sonra , karşı duvara yansıyan pencere şeklindeki gölgeyi gösteriyor dikkat çekiyor ve :

“Gölge nedir?” diye bir mana sorusu soruyor.

Tüm eren koldaşlardan manalar damlıyor, Sırlar Ocağına.

Halil İbrahim “sen neymişsin be gölge” diyor kendinden kendine.

“Gölge işte ne olacak, Işık vurunca beliren koyuluk.”

“Gölge aynamıdır, sır mıdır, ışık oyunumudur,var mıdır, yok mudur, hiç bu kadar ciddi düşünmemiştim” diyor Kul Ahmet.

Bizi dinimizden nasıl uzaklaştırmışlar, şekle hapis etmişler oysa düşününce gölge bile ne kadar ciddi bir tefekkür konusu imiş. Bu arada Kalperenler damlaları sağanağa çevirmiş içeride.

Mükemmel bir sohbet oluşmuş iken gene bir nargile fokurtusu ile Adem, “gölge an’ın delilidir. AN’a göre değişir” dedi ve sustu.Tabi tüm Sırlar Ocağı sustu.

 

Bombardıman devam ediyordu Halil İbrahim Kurb-u-AN da yaşamak kurban olmayı düşündü. Gölge AN’ın delili ise kurban olmak AN’da yaşamayı öğrenmek idi.

Dünya’ya vuran ışık, cisimleri aydınlatırken gölgeler meydana getiriyor hakikatlere de perde oluyor. İnsana taşıyamayacağından fazla yük yüklemedik ayeti sırrınca.

Halil İbrahim ocağa girerken aklına düşen Allah’a karşı gelmekten sakınanlar gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar ayetini yeniden tefekkür etti.

Hakikatini sırlayanlar ve An’da yaşayanlar ilmi ledün pınarlarından feyizlenirler.

Aşk da böyle bir duygu mudur? Aşk’ın eski söylenişi IŞK imiş.IŞK da acaba görünen HAKK’ı setr eylemek için mi diye düşüncelere dalmıştı Halil İbrahim.

Bir fokurtu yeni bir bombanın habercisi idi adeta.

Gölge hakikati gizlemek için yaratılmıştır o zaman gölge hakikat aleminin aynasıdır. Aşk duygusal bir örtüdür insan aslında bir hayale aşıktır.

Hakikatini görmeye dayanamayacağı için gölge ile setr eylenmişse sevilir aşık olur. Bu sefer bomba yok idi açıklamalar geliyor Adem pınarından.

Yapıl -yıkıl yani zıtlıklar aleminin kuralı bu. Her şey zıttı ile kaim. Anlamak ve kavramak zıtlıklar ile mümkün.

Küşteri baba (k.s.)Hacivat-Karagöz oyununda bunu ne güzel anlatmış. Bir perde bir ışık.

Perde de oynayan hayaller biz o hayalleri gerçek sanıyoruz,  asıl IŞK ve Karagöz ile Hacivat’ı oynatan Küşteri babanın gölgesi.

Kuvvetli ışık ile oynatan hayal perdesinde setr olmuş biz de suretlerde gördüğümüz hayalin peşinde aşklar sevgiler nefretler yaşıyoruz.

Ancak gene bu hayalden gerçeğe ulaşmamız murad edilmiş.

“İşte şimdi yeni bilgiler” dedi Halil İbrahim fokurtuyu duyunca.

O zaman ALLAH hayal mi? Gerçek mi? Bu gelen nükleer etkisi yaptı. 

Herkes sustu.

“Herkesin ALLAH’ı hayal ettiği kadardır” dedi fokurtunun ardındaki ses. “Ben kulumun zannı üzereyim.”

Sırlar Ocağının Gölgesinin Hakikati bize fokurtudan konuşuyordu tıpkı ALLAH’ın Musa ya ağaçtan konuştuğu gibi.

Allah’ın yarattığı her şeyin gölgesi vardır.

ALLAH’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı ? Onların gölgeleri ALLAH’a secde ederek tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir.(NAHL48)

Göklerde ve yerde kim varsa ister istemez kendileri de Gölgeleri de sabah akşam ALLAH a boyun eğer(RAD15)

Aynı zaman da şerler de gölge ile gizli yeryüzünde.

Onlar iliklerine işleyen ve bir kaynar su içindedirler

Ne serin bir yer ne de yararlı olan zifiri bir gölge içinde(VAKIA-44)

Demek gölgeyi de zifiri etmemek gerekli. Bu defa da IŞK’ın tesiri de Hakikat üzerinden azalıyor ve karanlık tarafın kara bulutu gölge sanıp aldanıyor ve cehennemi yaşıyoruz.

Hakikat IŞK’ından mahrum kalmak cehennemmiş meğer.

Ey iman edenler tekrar iman edin. Düşündükçe iman etmiş oluyoruz dil ile söylediğimiz imanın üzerine.

“Sabahın bereketi” dedi Adem CAN-RUH-NEFİS ölünce kendileri ile alakalı makamlara gidiyor gölge nereye gidiyor sorusuna Halil İbrahim’in.

Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki o ne gölgelendirir ne de alevden korur.(MÜRSELAT31)

RUH-CAN-NEFİS üç kola ayrılmış gölgeye gidermiş. Asıl olan gölge imiş göç ona imiş. IŞK da aslında bir gölge imiş NUR’u saklamak için.

Nur o kadar parlaktır ki ona bakınca etraftaki karanlığı görürsün.7 kat göğü yaratmış 7 kat karanlık o NUR’u saklamış.

Bir numune:Noktayı süveyda derler kalpdeki küçük siyah lekeye. 

“Hiç bir yere sığmadım mümin kulumun gönlüne sığdım” ifadesindeki gönül et olan kalp değildir amma hakikati gönülde olanın gölgesi mi vurmuştur acaba.

ŞİİR:

Şu hiçlikler bir noktayı süveydadır ALLAH indinde

Şu kainatlar bir noktayı süveydadır Hiçlikler de

Şu evren bir noktayı süveydadır Kainatlar içinde.

Şu dünya bir noktayı süveydadır kainat ilminde.

Şu insan bir noktayı süveydadır Dünya için de.

Şu kalp bir noktayı süveydadır İnsan için de.

Adem’in fokurtusu baldan tatlı muhabbetullahı kalperen koldaşlar Halil İbrahim Sırlar Ocağındaki O ağacın altında gölgelerinin hakikatini idrak edebilme çabası ile sabahı ettiler.

“Az ye-az uyu-az konuş” derler.

Büyük zatların halleridir bu.İçindeki tüm sesleri susturmuş hakikatini dinleyen zatlar.

Biz lafı çok uzattık inşallah susanlardan oluruz.

Her şeyin doğrusunu ALLAH bilir.

Sevgi saygı ve hürmetlerim ile.

Halil İbrahim Çelebi

 NOT: Sitemizde yayınlanan tüm tefekkürler, kişilerin kendi görüşleridir. 16 Yıldız'ın görüşü olarak değerlendirilmemelidir. 

Bu haber 3,487 defa okundu.