En Sıcak Konular

Dr. Münir Derman: Veysel Karani

10 Haziran 2016 09:14 tsi
Dr. Münir Derman: Veysel Karani Dr. Münir Derman: Veysel Karani

VEYSEL KARANİ

(Tabiin'in En Büyüğü)

Bir Allah dostu görmüş de anlatıyordu rüyasında... Ben de ondan dinledim. Sonra rüyama girdi. Hafızamda kalanları topladım. Siz de dinleyin:

 Orta boy, etine dolgun, geniş omuz, siyah uzun saçları kulak arkalarına doğru yele halinde... Geniş alnına karışık bukleli saçları düşük, sol gözünü bir bukle saç daima örtmede... Hafif mukavyes bir burun, kalın ve muntazam bir dudak, seyrek iri beyaz ve temiz dişler, burun kanatları daima vücudu ile birlikte açınıp kapanmada, yağız bir yüz, siyah, çenesini dört parmak mütecaviz, karışık, içinde hafif ak bulunan, rüzgara baş eğen bir sakal süslemekte. Sırtını bile istila etmiş kıllı bir vücut...

 Yalınayak, baş açık, dünyaya bakmayan, başka âlemleri seyrettiği belli ateşin gözler... Elleri iri parmaklı, üstleri kıllı, kimi yeri yırtık fakat temiz bir maşlaha sarılı, elinde kalın iğri büğrü bir asa... Omzunda küçük bir tulumda su. Ateşin çöl. Develer. İşte Karanlı Hazret-i Veysel karşınızda. Çölde nasıl hararetten, baktığımız zaman her taraf ihtizaz halinde görülürse. Veysel'in her tarafı "Allah" lafz-ı Celili ile durmadan ihtizaz halinde. Dudakları daima aralık, bu lafız ciğerinden geliyor. Dilin söylediği "Allah" değil... Bütün zerratın zikri ile hemahenk... Sağ el avucu içinde (Siyah bir nur)... İnsan gözü büyüklüğünde... Veysel'in (Televizyon) aleti... Her hakikati aksettiren siyah renkli bir ayna.

 Veysel'in gıda ile alakası yok. Bulursa yer, bulamazsa arzusu yok. Onu Allah doyuruyor... Hem de bizim doymak, yemek diye bildiğimiz tarzda değil... Çölde, her yerde Allah ile Resûlullah arasında bütün ruh ve cesedi ile her an raks ve seyahat halinde Veysel...

 Veysel muazzam bir barut yığını halinde olduğu için ateşi nur olan Resul'ü görmemiştir. Zira ateş alır, an-ı vahitte infilak ederdi.

 Allah lafzı karşısında, hiçlik, yokluk, fakirlik timsali. Allah lafzının durmayan insan şeklinde ahengi... Âlem-i misalde Hazret-i Veysel'i bu halde, bu şekilde gördüm. Kendisine, "Seni herkese anlatacağım ya Veysel" dediğimde; kalın dudakları iyice açıldı, tebessüm etti ve "Çok uyuyan gözden, çok yer karından sana sığınırım ya İlâhi!" söyledi. Bu tebessümü izin bilerek ben de gördüklerimi anlatıyorum: 

Kum çölünün namütenahi zerrelerinin ve kızgın havasının zikr-i ilâhisine kendini kaptırmış, bütün zerrat ile "Allah"ı haykırıyor. Veysel'in, bir an bile birşey Allah ile arasına giremiyor. Veysel iş yaparken, Veysel konuşurken bile bütün vücudunun zerratı gözle görünür şekilde daimi zikir ve harekettedir. Veysel görünürde mamurelerden uzak bomboş çölde dolaşıyor. Fakat mamurelerde olanlar boşlukta. Veysel hakiki mamureye yakın ve onu seyr halinde. Dünyanın en murassa, en muhteşem libaslarından daha kıymetli bir hırka, üstünü Resûlullah'ın kendi giydikleri ve Veysel'e hediye ettikleri hırka süslemekte; o hırkaya melekler, bizim gözümüzle görünmeyen yüzlerini sürmekte... Fahr-i Alem'in vücudunun harareti ile, gül kokusu ile ısınmış ve ıslanmış bir hırka. Kim bilir hangi mübarek hayvanın yünü ile dokunmuş bir hırka. Cebrail'in içinde Resûl'ü gördüğü hırka. Belki eli ile meshettiği bir hırka... Zü'l-Celal'in nazar-ı akdesinin her an çevrildiği Resûl'ün mübarek vücutlarını örten hırka... Nazar-ı İlâhi ile daima yıkanan bir hırka...

Bu hırkanın altında olanı düşün... O hırkanın hediye edildiği insanı tefekkür et. Gıpta hududunun çok üstünde bir nazarla seyredilecek bir hırka... Basit bir hırka fakat cihan değer bir hırka...Şakası yok, (Hırka-i Şerîf)'dir bu hırka. İzn-i İlâhi ve giyilen bir hırka... Öyle bir hırka ki her türlü libasa arız olan güve ve haşeratın, sineğin edep duyup yanaşamadığı bir hırka...

 Hem asır olduğu halde Veysel Resul'ü görmemiştir. Veysel Resûl'den Allah'a değil, Allah'tan Resûl'e teveccüh ettiği için görüşmeleri Murad-ı İlâhi hududu dışında kalmıştır. Veliler Allah'ı seyrederler. Resûlullah yardımı ile Resûller Allah'tan halkı seyrederler. Bu laf çok ince bir hali ifade eder. Bunu çözmeğe çalışın, gözleriniz açılır. Hem de nasıl açılır. Kendinizi bile göremezsiniz. Hazret-i Resûl, Veysel için, "Yemen tarafından Rahmani nefes alıyorum." buyurmuştur. Bu ne demektir? Veysel, Resul'ü kainatta cereyan halinde bulunan, her an tecellisi berdevam, esma-i İlâhiye'de görmüştür. Rabbi'l-Alemin ve Resul'de erimiştir. El-Basir esması ile değil, El-Hayy, El-Kayyum esması ile görmüştür Resûlullah'ı Veysel...

 Veysel, Cennete girmeyecek. Aslen kendisi Cennettedir. Sonradan girme değil... Ceseden, ruhen Allah'da eriyen için Cennet kelimesini konuşmak abes olur. Veysel'in her teneffüs edişinde Allah'ın Rahman esması koku şeklinde tecelli ediyordu. Vücudunun her zerresi esma-i İlâhiyeyi haykırıyordu. Onun için yakın-uzak, uzak-yakın yoktur. Derya içindeki suyun bir kısmının yerini tayin edebiliyor musunuz? O her deryadadır. Veysel'in her türlü hareket ve ef'ali Ashab-ı Kiram'ı bile hayret ve düşüncelere gark etmiştir. Hazret-i Veysel aşk-ı İlâhinin ta kendisidir.

 Rıza-ı İlâhide rızalaşmış insandır. Görmeden inananların en büyüğü, en şereflisi, Resûl'ün methettiği, hırkasını hediye ettiği insandır.

 Sünnet-i Resul'ün, sîret-i Resûl'ün tam kopyasıdır Veysel... "Analara itaat Allah'a ve Resûl'e itaattir." Hadis-i Resûl zincirinden ayrılamadığı için, anasından aldığı izin hitama eriyor diye, Resul'ü evinde bulamadan, yarım saat daha beklemeden geri dönen Veysel. Emr-i Resul-ü, Cemal-i Resul'e tercih eden insandır Veysel... Çünkü, gözle Resul'ü görmeden, Hayy gözü ile Resul'ü gördüğünden, beşeri mülahazalara kapılmak istemeyen Veysel...

 Derya içinde bulunan balıkların hiç dışarı çıkın da deryayı seyrettiklerini gördünüz veya işittiniz mi? Her tarafı kaplayan (Nûr-u Muhammedi) deryasında balıktır Veysel. Hiç deryadan dışarı çıkmak ister mi?

 Deryayı Muhammedi'nin içinde durmadan cevelan eden Veysel deryadan dışarı çıkamamıştır. Çıkamaz, zira, (Allah) öyle murad etmiştir. Ve beşere bir numune vermiştir. O da Veysel'dir. Rahman esmasının pınarında abdestli olduğu için kokusunu Medine'den Resûl-i Ekrem almıştır.

 Nasip kesiliyordu, visal âleminden ayrılıyordum. Gülerek Hazret-i Veysel bana bağırdı: "Hadi evlat! Abdestli gez, bir an bile abdestsiz durma. Uykudan sakın, çok yiyen olma. Dudakların Resûl'e müteveccih olsun. Senin haberin olsa da olmasa da kâlbin daima Allah'ı haykırıyor. Onu kendi haline bırak. Son nefeste (Allah) demek kâlbin bu haykırışının son nefesini Rahman suyu ile abdest aldırmak olduğunu da unutma. Ruhun Huzur'a abdestli giderse Melekler seni istikbale çıkarırlar. Bu söylediklerim dünya sözü değil ruhani âlemden öğretilen sözlerdendir. Duamı oku, tasınla içir hastalarına, sevdiklerine, ben sana hibe ediyorum." 

NOT: Yukarıdaki yazı  Münir Derman'ın   "ALLAH DOSTU DER Kİ... 

YAZILMAMIŞ SIRLARIN İLKİ,YAZILACAK SIRLARIN SONU 1. CİLT" isimli kitabından alınmıştır.





Bu haber 10,957 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,284 µs