En Sıcak Konular

Milli Güvenlik Sorunu

5 Aralık 2015 00:03 tsi
Milli Güvenlik Sorunu Milli Güvenlik Sorunu


Milli Güvenlik Sorunu 

Enteresan günlerden geçiyoruz. Dış politika çökmüş ve daha da çökertilmeye çalışılıyor.  Rusya'yla husumet had safhada. Tüm bunların müsebbibi AKP'nin yanlış politikalarıdır. Suriye meselesini buradan defalarca yazdık çizdik. Bu meselenin tüm boyutlarını  Türkiye'de ilk yazan acizane benim. Hatta 2006 yılında yayınlanan "Bir Meczubun Rüyası" kitabımda  daha Suriye meselesi ortada  yokken "Suriye'ye" dikkat çekmiştim. Yazdıklarım kitabımda duruyor. O zamanlar; " ne alaka?" dediler. Alakayı şimdi görmüşlerdir sanıyorum. Tarihi tekrar hatırlatalım: Yıl 2006.

Konuya dikkat çekmek için; Suriye ve bölgemizle ilgili  daha sonra da onlarca makale yazdım. "Emevi Camii'nde namaz kılacağız" dediklerinde,  "Rusya orayı bırakmaz, yakında gelecektir" dedik ve dediğimizde harfiyen gerçekleşti. "Tavşana kaç tazıya tut" derler dedik aynen gerçekleşti. Yazdıklarımızın doğruluğu çeşitli çevrelerce  hep dillendirildi. Daha bir çok uyarı yaptık,  maalesef ki hepsinde haklı çıktık. Makalelerimiz arşivde duruyor.

Şimdi ülkede kaotik bir  psikoloji hâkim. Çünkü dış politika yerlerde olmasına rağmen, iyice yerin dibine sokulmaya çalışılmakta. Tüm bunlar olurken, yanlışlar katlanarak devam etmekte ve her geçen gün bir öncesini aratmaktadır. Bu gidişata bağlı olarak çok ayrı bir psikolojinin toplumda zuhur etmesi de halk psikolojisi açısından oldukça  endişe verici. "AKP karşıtlığı ve Erdoğan karşıtlığı Milli Güvenlik Sorunu haline mi dönüşüyor?"  sorusunu  kendime sormadan edemiyorum.

Vatan topraklarına göz dikenlerin, hiç şüphesiz itinayla gözü çıkartılır. "Rusya'ya vurun" dedik, yazdık,  vurduktan sonra da "elinize sağlık" dedik. "Yine gerekirse vurun" dedik. Yine aynı görüşteyiz. Sadece Rusya değil, kim vatan topraklarına göz dikerse, aynı akıbetle karşılaşacaktır. Burası Türk topraklarıdır. Üstünde yaşayan milletin adı da Türk Milletidir! Bunun altını çizelim. Ancak, dış politikada bu kadar yanlış, "kör göze parmak" misali  artık "maksatlı mı yapılıyor?" sorusunu sorduruyor. Sokakta Erdoğan karşıtlığının geldiği birinci psikolojik nokta şöyle; "Erdoğan gitsin de…"  İkinci sırada ise; "AKP gitsin de kim götürürse götürsün söylemi…"  Rusya'dan medet bekler söylemlerinin  artması…  Altını çizelim; bunu dillendirenler  eski Komünistler ya da sadece sol cenah değil. Bunu sağ görüşlü bir çok çevre, sessiz veya sesli  olarak sokaklarda dillendiriyorlar.

Bu da ülke bütünlüğü açısından, nereden nereye gelindiğinin önemli göstergesi. Gelinen noktada  sebebi  kimse dışta aramasın. Devleti yöneten siyasetçilerin dili, söylemleri ve yandaş basın, kalem vs.'lerin tahrik edici yayınları…

Dikkat!

Şu anda somut bir realite söz konusu. Arap Baharının başlangıcından bir kaç yıl öncesinde olan hadiseler sanki şu an Türkiye'de sahneye konuluyor. Nedir kısaca hatırlayalım: Arap coğrafyasındaki liderler önce parlatıldı, sonra anti-demokrat vs ve dini söylemlerle taraf ve anti taraf halk oluşturuldu. Batı, önce liderlere destek verdi. Örneğin:  Arap Baharından kısa süre önce Kaddafi İtalya'da çadır kurdu, ağırlandı. İsyancı guruba karşı madalyalar takdim edildi, "yanındayız" denildi. Aynı zamanda çeşitli tekniklerle Kaddafi'ye karşı olan  halka da güven telkin edildi;  "Biz dostuz, sizi kurtarırız, gayemiz sadece sizin demokrasiye kavuşmanız, iyi şartlar altında yaşamanız vs." Sonra hiç umulmadık bir zamanda…Uzun uzun anlatmaya gerek yok, sonuçları gördük. Bunu da önceden ilk yazan biziz, "Kaddafi çukurda yakalanacak" diye. Mısır'da, Yemen'de aynı senaryonun farklı versiyonları uygulandı. Oradaki halk kendi liderlerinden nefret etti. Dikkat, bütün halkın nefret etmesi istenilmemekte… Yarısının nefreti plan dahilinde. Çünkü kaotik iç savaşa zemini böyle hazırlanır. Bu zeminden de  bu işleri planlayanlar;  bir taşla çok kuş vururlar. Kapalı iletişim yaşayan Arap coğrafyasında, internet üzerinden bir saha açıldı; ikiye bölünen halk organize oldu ve devlet erkini elinde tutan tarafa karşı olanlar; "dış güçler gelsin bizi bundan kurtarsın da kim gelirse gelsin" psikolojisi kabul ettirildi. İşte şimdi aynı hava Türkiye'de cılızda olsa estiriliyor ancak cılız seslerle başlıyor her plan. Putin, AKP hükümetinin teröristlerle işbirliği yaptığını iddia ediyor. ABD ve  AB'de   dolaylı olarak katılıyor. Ama müttefik  söylemleriyle de "korkmayın arkanızda biz varız" diyorlar.  Aynı müttefikler; "Emevi Camii'nde cuma namazı kılacaksınız, Esed bir aya kadar gidecek" diyenler değil miydi? Aynı güven AKP hükümetine deklare edilirken, millete de tam tersi; "Türkiye'nin gidişatından endişeliyiz"  telkini yapılıyor. Yazılı, sosyal, görsel medya ve basında, batı gazeteleri boy boy; "Türkiye batakta, AKP hükümeti ne yapmaya çalışıyor, sorumlu Erdoğan'dır" derken aynı anda ikili oynuyorlar. Şimdilik mülteci korkusundan, yağcılık gırla gidiyor. Bütün bunlar zaman kazanmadan başka bir şey değil.

Peki bu tabloyu okuyan, analiz eden hükümet danışmanları nerede? Şimdi dikkat:  Batı, bu iki yüzlü tavrını Rusya üzerinden gösteriyor ve işi Erdoğan'ın ailesinin gemi filoları ile teröristlerden petrol alış verişi yaptığını iddia ediyor, Putin'in dillendirmesine de "aaaa öyleymiş mi?" diyor saf rolü ile. Damadın Enerji Bakanı olmasını "hanedanlık" olarak niteleyen yazılar da  cabası. AKP hükümetine başka, Türk milletine başka psikolojik söylemlerde bulunuyorlar. Tıpkı Arap Baharı başlangıcında olduğu gibi. Üstelik bunu gizli kapaklı da yapmıyorlar; müttefik denilen Batı ve  ABD medyalarında yazılanlara bakınca bunlar açıkça görülecektir. İşte tam bu hava eserken yine "Başkanlık" söylemleri parladı. Mevcut durum, başta hükümet olmak üzere ilgililer  tarafından "iyi analiz edilmelidir" diye düşünüyorum. Batıya ve tasmaları Siyonizm'in elinde bulunan, efendileri İngiliz olan Arap ülkelerinin geçici pansuman desteklerine güvenilmez.

Türkiye yalnızlaştırılmış ve kuşatılmış bir konuma getirilirken ne yazık ki siyasetçiler ve gaz vericiler ülkeyi daha da gerecek, zora sokacak söylem ve icraatlara devam ediyorlar.

Şimdi çıkmış hükümet ve yandaş kalemler; "Milli mücadele yıllarında şöyle fedakârlık yaptık,  böyle cefakârlık yaptık, yine yaparız.  Bütün kapılar kapansın, ne olacak?" diyorlar.  İyide hani sizin iddianız eski Türkiye değildi.

Biz uzayı hedeflemişken, şimdi neden sizin beceriksizliğinizden ve kişisel hırslarınızdan, yanlış dış politikalarınızdan dolayı kazandıklarımızı kaybedelim? Gerekirse her fedakârlık yapılır ama gerektiren şey sizin yanlışlarınız! Ülkenin kaderi ile daha fazla oynamayın, oynatmayın. Yoksa buda mı "şer güçlerin bir planı… Türkiye'yi geri götürme planı şer güçlerin işi mi?"  İyi de enstrümanları kim?

Sayın Davutoğlu'nun parlamenter sistemde kontrolü eline alması, dış politikada manevralar yapması elzemdir. Hazır yeni hükümet, yeni  Dışişleri bakanı varken çözülecek ilk düğüm Suriye'dir. "Zalim Esed anti-demokrat Esed" söylemleri -öyle olmasına rağmen- artık inandırıcı gelmemektedir.  Suudi Arabistan çok mu demokrat? Irak'ta milyonlarca Müslüman katleden, bölgeyi bu hale getiren ABD az mı zalimdir?

Başkanlık için henüz bu toplum hazır değildir. "Çift başlılık" söylemleri gerçekçi değildir. Parlamenter sistemde Anayasa'da görevler bellidir. Birilerinin hırsı, ülkenin kaderinde etkili olmaya başlarsa; "tehlike çanları kaçınılmaz olur" endişesi millette hakim.

Ülkenin sürüklendiği bu ortamda, devletin kodlarını bilmeyen, kurumsal milliyetçiliği bitirme noktasına getiren Bahçeli'nin de vebali büyüktür.

Orduya, millete, devlete kumpas kuran  ve yurt dışına kaçan savcılar ve diğer kaçakların neden yurt dışına kaçmalarına göz yumulmakta? Bunlar derhal geri getirtilip,  vatana ihanetten yargılanmalıdırlar.

"Bu analizi AKP yöneticileri dikkate almalıdır"  diye düşünüyorum.

Milletimiz de müsterih olsun. Yüce Türk Devleti her şeyin farkındadır.

Farkında olmayanlar düşünsün!


Oktan Keleş

oktankeles@gmail.com

onaltiyildiz@gmail.com 

Twitter:@oktankeles 

 




Bu haber 62,694 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,391 µs