En Sıcak Konular

Unutulan - Unutturulan Tarihimiz

25 Ocak 2015 07:03 tsi
Unutulan - Unutturulan Tarihimiz Unutulan - Unutturulan Tarihimiz, Arkiolojik Resimler ve Mitolojinin Gücü (Anadolu'daki Türk Varlığı Üzerine)

UNUTULAN / UNUTTURULAN , TARİHİMİZ , ARKEOLOJİK RESİMLER ve MİTOLOJİNİN GÜCÜ

ETRÜKSLER ,SÜMERLER ve GÖBEKLİTEPE den ÜÇ AYRI ÖRNEK

Bu yazı günümüzün en modern bilimsel metotları ile yapılmış bilimsel bulguların ışığında analitik olarak unutulan/unutturulan tarihimize anlamlı üç ayrı arkeolojik resim ile ışık tutmak amacı ile yazılmıştır.

Hani derler ya "Bir resim bin sözcüğe bedeldir" diye, işte konumuz budur bu yazıda, özel Arkeolojik gerçek resimler ve bu resimlerin arkasında yatan bilimsel gerçeklerin analizleri ve geçmiş tarihimizin ve geçmişte yaşamış atalarımız ve onların kurduğu üstün medeniyetler ile olan ilişkilerimizin günümüzde somut deliller ile ve bilimsel olarak ortaya çıkarılmasıdır burada amaç.

Bu analizlerimizi yaparken, kurulduğu tarihten bu yana ve gerçek bir bilim dalı olmaya çalışan ancak içine girdiği tartışmaların bir türlü bitmek bitmediği "Linguistik" dil bilimi alanına ve dilbiliminin tarihine hiç girmeyeceğiz, çünkü günümüzde "malesef" -Dillerin Geçmiş Tarihi- özellikle Hint-Avrupai dillerin menşeyi konusu politik amaçlı , o denli tartışmalı bir hale dönmüştür ki : Kısaca özetleyeyim bu içine düşülen durumu -dil biliminin günümüzdeki konumunugenelde bilimsel olduğu varsayılan Nature , Science gibi dergilerin gerek editörleri ve gerekse "peer review" uzman kadroları , özellikle günümüzde dil biliminin teorik araştırmalarında yanlış olarak kullanılan "istatistiki metodları" bile –sanki temelde dil bilimi ve dillerin evrimi ve insan toplulukları arasındaki yayılımı - rastgele(Random)- bir oluşum imiş gibi ,modern biocoğrafya ve genetik alanlarında DNA moleküllerinin(genlerin) mutasyonlarına(rastgele ve tabii olarak değişimlerine) dayanan İstatistiki Metodları " -Monte Carlo Markov Chain ,Bayesian -Evidence, Posterior,Prior- dilbiliminde " YANLIŞ olarak uygulamakta , (*) gerçekte - analojik(benzetme olarak )ve Neuro-fizyolojik anlamda ; insan beyninin doğduğu günden başlayan bir "Programlaması " ve bir program"Software" olan konuşulan dilleri ve dilin toplumlardaki değişimini ve nesiller boyu insan toplumları arasında yayılımını SANKİ " rastgele-randomolan bir değişim-genetik bir mutasyonmuş-molekülün rastgele değişimi yani analojik olarak "Hardware-Gen(DNA) "değişimi imiş gibi -temelden yanlışolarak varsayarak , rastgele(random) matematiksel ve istatistiki metodları uygulamakta ve tabiki sonuçta YANLIŞ neticelere ulaşmaktalar.

Örneğin "İnsanlık tarihinde fethedenin , fethettiği topraklarda kendi dilinin konuşulmasını zorunlu kılması ve fethedilen topraklarda bütün fertlerin –aniden ve zorunlu olarak - dil değişimi ; istatistiki ve matematiksel anlamda- RASTGELE(RANDOM) bir DEĞİŞİM DEĞİLDİR ..İnsanlık tarihinde belirli coğrafyalarda konuşulan diller fetihler ile -aynı nesilde veya birkaç nesilde çok çabuk ve etkin bir şekilde değişime uğramışlardır- bu değişim savaşlarla dolu insanlık tarihinde çoğu kez rastgele yüzlerce nesle uzanan yavaş bir değişim asla olmamıştır , ancak bilindiği gibi genetik değişimler -mutasyonlar-"hardware change" rastgele,beklenmeyen ve ani değişimlerdir ve yüzlerce nesillik uzun bir zaman süresine dağılmışlardır -mutasyonlar- ve bu nedenler ile genetik araştırmalarda rastgele değişimi esas alan istatistiki metodlar uygulanabilirler . Kısaca istatistiki ve matematiksel metodlar temelde "rastgele ve aniden tabii olarak değişime dayanan olayların incelemesinde kullanılırlar " ANCAK rastgele değişime asla uymayan Dilbilimi alanında bu İstatistiki metodları kullanmak matematiksel olarak mümkün değildir , çünkü konuşulan dil -rastgele,aniden ve tabii olarak değişmez ,tarihte de bu şekilde değişmemiştir ve istikbalde de değişmeyecektir insan toplumlarında - özellikle son senelerde dil bilimi alanında Hint-Avrupai dillerin menşeyi konusunda yapılan "teorik" araştırmalarda random istatistiki metodlar kullanılmak istenmekte ve gayet tabii ki doğru ve bilimsel bir sonuca varılamamaktadır . Ne yazıktır ki politik propaganda amacı güdülmektedir bu araştırmalarda ... Örneğin yeryüzünde ilk Hint-Avrupai dil örneği olan Akat çivi yazısı harfleri kullanılarak yazılmış olan Anadolu Hitit Kıralına ait Anitta Text M.Ö.1650 lerde yazılmasına rağmen , yukarda ıkça belirtildiği gibi yanlış/uygunsuz istatistik metodları kullanılarak "teorik" anlamda Hint-Avrupai dillerin menşeği-istatistiki anlamda yanlış Bayesian-Posterior hesaplamaları- M.Ö. 6500 lere yani Anadoluda Çatalhöyüğe kadar götürülmeye çalışılmaktadır - Bu gerçekte asla mümkün değildir- (*)

http://www.sciencemag.org/content/337/6097/957

1.RESİM

ETRÜKSLER -TRUVALILAR ve TÜRKLER

Avrasyadaki Türk Balballarındaki dikkate çeken belirgin özellik "Kadeh ve silindirik olarak taşa kazınmış" özellikle sağ ellerinde tuttukları içme kapları , ve Etrüks mezarlarında da AYNEN görülen bu çok bariz "ORTAK ÖZELLİKTEN" bahsedelim önce ; bazen öyle dikkat çeken "kültürel yakınlığın" arkeolojik delilleri , örf ve adetlere dayanan Mitolojik özellikleri " vardır ki , bu özellikler arada yakın ilişki kurmanıza neden olurlar .

Bugün - bilimsel anlamda inkar edilmesi mümkün olmayan mDNA biocoğrafya delilleri ile- artık Roma İmparatorluğunu kuran Etrükslerin Truva savaşlarından sonra Anadolunun 300 yıllık Karanlık Çağlarında M.Ö.1200 - M.Ö.900 , Anadoludan , İtalyanın Tuskani bölgesine göç gittiklerini biliyoruz . Günümüzde biocoğrafya(mDNA) metodları ile gerek İtalyanın Tuskany bölgesinde Etrüks kökenli olduğu bilinen Munro kasabasında yaşayanların mDNA ları + Tuscany deki İneklerin mDNA ları (Bütün avrupa ineklerinden farklı olarak) Anadolu ineğinin mDNA sıdır , bu bulgular artık Etükslerin M.Ö. 1200 lerden Truva savaşlarından sonra göç eden Truvalılar olduğunu kesin bir şekilde doğrular niteliktedir , zaten gerek Heredot gerekse ilk Roma İmparatorları Truvadan geldiklerini defalarca söylemişler ve Roma Tarihçileri de bunu açıkça yazmışlar idi "daha o devirde biz Truvalıyız " diye ve hatta bunu Propaganda amaçlı kullanmışlar , ilk Roma İmparatorları Truva paraları bastırmışlar idi paranın bir tarafında kendi başlarının resmini koymuşlardı –ben Truvalı Roma İmparatoruyum demişçileyin- , Romalı tarihçi Titus Livius (M.Ö 59/64 –MS 17 ) Etrükslerin Truvalı olduklarını açıkça belirtmiş idi ...

Bütün bu yukarda bahsettiğim delillere rağmen Etrükslerin Anadolu kaynaklı oldukları çok üzün süre kabul edilmek istenmemiştir , ancak son 6 senedir yapılanmDNA araştırmaları bu gerçeği tartışmasız ve kesin olarak belgelemiştir(**)-( *)Hitit İmparatorluğunun yıkılması ile aynı zamana rastlayan Truva savaşları sonrasında Anadoluda otorite kurulamış ve dıştan gelen Akınlar ve yağmalariçinde 300 yıldan fazla süren "Anadolumun karanlık çağlarında" M.Ö. 1200-M.Ö. 900 arası , Truva savaşından kurtulanlar , ineklerini de alıp topyekün,muhtemelen gemilerile denizden doğru güvenli topraklara İtalyanın Tuscanybölgesine göç etmişlerdir ..İşte bu Tuscany bölgenin tam Kuzeyinde komşu"Lunigiana" bölgesinde M.Ö. 3000-4000 yıllarına ait Balballar (Stele) Erkek veKadın "Taş Baba" "Taş Nine" ler bulunur . Bunlar aynen Avrasyada görülen Türk Balballarına benzerler . Tuscany de aynı zamanda Yurt şeklinde üstünde boynuz olan "ölülerin yakılıp küllerinin konduğu" küllükler de bulunmuştur , bu küllükler Villonova kültürüne ait olarak bilinir .

Yüksek olasılıkla Anadoluda olayların o çağlardaki akışı ile ilgili bir tahminde bulunursak ; Etrüksler(Truvalılar) Hittitlerin yıkımından sonraki dönemde Anadoluda devamlı savaşlar ile otoritenin bir türlü kurulamadığı güvenliğin olmadığı Karanlık Çağlarında M.Ö. 1200-M.Ö. 900 " Çoluk,çocuk ve İnekler dahil , gemileri ile Toplu göç " kararı alarak kendilerine Ege Denizinde göç edecek öyle bir yer seçmişlerdi ki , bu yer işte Lunigiana BALBALLARININ (stele) bulunduğu yer yani eski Villanova kültürünün yakınındaki yer idi , yani rastgele güvensiz-tarihi akrabalık bağları olmayan- bir yere göç etmemişler idim Truvalılar(Etrüksler) (resmi altta).. Bu Lunigiana stele (Balbalları) bu bölgeye öncelerden yerleşmiş olan toplumların Avrasya coğrafyası ile geçmişte tarihi ilişki içinde olduklarının dolaylı bir delili olmakta ..Bu arada Tuscany de Villanova kültüründe YURT şeklinde üzerinde Boynuzlar bulunan ölülerin yakıldıktan sonra küllerinin konduğu KÜLLÜK lerin de bulunduğunu bu arada belirtmek gerekir.

...(resmi altta) (** )http://www.cell.com/ajhg/abstract/S0002-9297(07)61106-9  Mitochondrial DNA Variation of Modern Tuscans Supports the Near Eastern Origin of Etruscans (* )http://rspb.royalsocietypublishing.org/content/274/1614/1175.full.pdf+html The mystery of Etruscan origins: novel clues from Bos taurus (COW) Mitochondrial DNA http://www.cadeirinaldi.it/statue-stele-lunigiana / Italyada LUNIGIANA daki Balballar . http://www.statuestele.org/

Diğer birçok özellikleri , dil bilimi ile yakınlığı yönü ve kültürel anlamda somut bir çok diğer bağları ve ilişkileri de ekleyince çıkan sonuç şu oluyor , demekki TRUVALILAR TÜRK idiler ...! ve Truvalılar , Hitit İmparatorluğu zamanında bağımsızlığını korumuş , Hattilerin uzantısı bu Ön Türkler Anadoluda , zaten Hattilerin Çatalhöyük kültürünün kesintisiz uzantısı olduğu da Neolitik dönem Arkeoloğu Çatalhöyüğü bulan Dr.James Mellaart tarafından da açıkça belirtilmiştir . Hititlerin ataları M.Ö. 1900 larda Anadoluya akınlar ile göçmen olarak gelmişler ve dünyada ilk Hint-Avrupayi dili konuşan Hitit İmparatorluğunu Anadolu Hatti kültürü üzerine M.Ö. 1650 lerde kurmuşlar idi Hattuşa başşehri idi Hititlerin , bilindiği gibi M.Ö. 1200 lerdeki Truva savaşlarından kısa bir süre sonra M.Ö.1190 -1200 arası Hitit İmparatorluğu da yok olmuş idi ...

Aynen Fatih Sultan Mehmed`in İstanbulun Fethinden sonra söylediği gibi ... 12. yüzyılda, Tyreli William, Türklerin göçebe kültüründen geldiklerini belirterek köklerinin Truva'ya dayandığını belirtmişti. İstanbul'un fethinden önce İspanyol Pero Tafur 1437'de Konstantinopolis (İstanbul) şehrine uğradığında insanlar arasında "Türkler Truva'nın intikamını alacaklar" sözünün dolaştığını söyler. 1453'te İstanbul'un muhasarası sırasında kentte bulunan Kardinal İsidore yazdığı bir mektupta Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed'ten "Troyalıların Prensi" şeklinde söz etmişti.

Fatih Sultan Mehmed'in vak'a-nüvisi -tarihi yazmakla görevli resmi kişi- Kritovulos, Fatih'in Midilli seferi sırasında Çanakkale'de Truva kalıntılarının bulunduğu bölgeye gelerek burada Truva savaşı kahramanları hakkında hayranlık hislerini belirterek onları methettiğini belirtmiştir. Kritovulos, Fatih'in başını sallayarak Truva medeniyetiyle ilgili şu sözleri sarfettiğini yazmıştır:"Allah beni bu şehrin ve halkının dostu olarak bugüne kadar sakladı. Biz bu şehrin şmanlarını yendik ve onların vatanlarını aldık. Burayı Yunanlar, Makedonyalılar, Teselyalılar ve Moralılar ele geçirmişlerdi. Bunların biz Asyalılara karşı kötülüklerini aradan birçok devir ve yıl geçmesine rağmen onların torunlarından aldık." Fatih Sultan Mehmed..

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/ancient/a37.htm

http://tr.wikipedia.org/wiki/Troya

http://www.dr.com.tr/kitap/truvanin-%C4%B1ntikami/erhan-afyoncu/arastirmatarih/tarih/osmanli-tarihi/urunno=0000000345410 Truvanın İntikamı- FatihSultan Mehmed ve İstanbulun Fethinin Bilinmeyen Yönleri

2.RESİM

SÜMERLER ve TÜRKLER 

Yukardaki resim I.Dünya savaşı sırasında işgal altındaki Osmanlı Topraklarında İngiliz arkeologların 1922 de başlattıkları Sümerlerin meşhur URkasabasında yaptıkları kazılarda buldukları ve bugün Londra da British Museumda olan Kutsal Sümer heykeli, Arkeolojide -Goat(Ram) in the thicket-olarak bilinirSağdaki iki resim ise Türkmenistanın Kopet dağlarının batısında 1100-1400 metreirtifada etrafı dağlar ile çevrili 600 civarında ailenin yaşadığı , tarih boyuncaadeta -dıştan izole olmuş- bir dağ köyü olan NOCHUR kasabasının mezarlığındakiSümerlerin Yeniden Doğuş Mitolojisinin AYNEN simgelendiği "Dağ Keçisi"boynuzlu Türk Mezarları görülüyor .Nochur kasabasında -zaman adeta durmuştur mitolojikanlamda , dışa karşı binlerce yıl nispeten izole olmuş bu dağ köyünde ,akraba evlilikleri, doğurganlık ve genetik(kalıtsal) nadir hastalıkların sıklıkla görünümü 1984 Soviet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde bilimsel araştırmaların da yapılmasına neden olmuştur.

http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/6238865  ANCAK Nochur köyü taa Sümerlerden bu yana 6000 yıla yakın devam ettirdiği "Güneşin Dağ Keçisi Takım Yıldızından YENİDEN DOĞUŞU" mitolojik inanışını da asla değiştirmemiştir.

2012 yılında "THE ORIGIN OF SUMERIANS" yazım iki ayrı bilimsel dergide yayınlandığında (*)Sümerlerin menşeği-yani Mezopotamyaya göç etmeden önceki esas ana yurtlarının Türkmenistan toprakları olduğunu bilimsel olarak analiz etmiş -özellikle Sümerlerin kutsal taşı Lapis Lazuli nin "Metamorfik ve çıkarıldığı yere özel nadir elementleri barındıran atomik fiziksel özelliğinin Sümerler zamanından beri tarih boyu çıkarıldığı "yegane yer" olan Hindi-Kuş dağlarının "parmak izi gibi" özelliği ve diğer faktörlere değinmiş idim. Dahaçok kavramların anlaşılmasına dayanan bilimsel açıklamalar , "YukardakiResim" ve resimin anlatım gücü ile karşılaştırıldığında ""Bir resim bin sözcüğebedeldir"sözünü ispat eder niteliktedir ,hiç şüphesiz .

(* ) http://www.scirp.org/Journal/Home.aspx?IssueID=2308  THE ORIGIN OFSUMERIANSGörsel I- Youtube Supplement video I

http://www.youtube.com/watch?v=MgZbHX955ng&feature=y Görsel II Youtube Supplement video II

http://www.youtube.com/watch?v=ZVqN8AtApIc&feature=youtu.be

Kutsal hayat ağacı önünde iki arka ayağı üzerinde duran Sümerlerin meşhurDağ Keçisi altın ve Lapis Lazuli taşından yapılmış Sümerlerin UR kasabasındançıkarılan heykel M.Ö. 2400-M.Ö.2600 lara aittir . Mitolojik anlamdaSÜMERLER de Güneşin , Sümerler zamanında yani M.Ö.2500 lerde ,kuzeyyarım kürede ,dünyadan sabaha doğru , doğuya ufka , daha güneş henüzdoğmadan , şafaktan önce bakıldığında görülen Sümerlerin "adeta Dağ Keçisinebenzettikleri" bugün de aradan geçen 5500 yıla rağmen aynı adla anılan ..! -Capricorn- Dağ Keçisi Takım Yıldızından doğru GÜNEŞİN YENİDENDOĞUŞUNU –Yani günlerin süresinin tekrar uzamaya başlama tarihi 21 Aralığı -genel anlamda YENİDEN DOĞUŞU temsil eder .Günümüzde Güneş 21 Aralıkta artık Dağ Keçisi takım yıldızından doğru doğmamaktadır ,takım yıldız Sagittarius takım yıldızıdır . Gök Tanrı ve Shamanism inancında olan ön Türkler – ki Sümerler- bunların en belirgin örneğidir , hep Gök kubbeyi incelemişlerdir .

Burada önemli olan husus Güneş ile Takım Yıldızların "Dünyadan bakıldığında" mevsimlere göre olan yıllık ilişkisidir , Tarihi ve Mitolojiyi analiz etmebakımından . Bildiğiniz gibi Güneşin yeri ve önemi çok önemlidir Türklerde .Sümerler zamanındaki , veya daha da gerilere gidersek Çatalhöyük zamanındaki Güneş ile Gök kubbedeki Takım Yıldızların ki bunlara "Constellation/Zodiak " da denilir karşılıklı ilişkisi DÜNYAMIZIN TIPKI BİR TOPACIN YALPALAMASI GİBİ 26,000 SENEDE TAM BİR DÖNÜŞ(360 derece) GÖK KUBBEYE(Yıldızlara) GÖRE EKSEN DEĞİŞTİRMESİ bu ilişkiyi değiştirmiştir tarih boyunca , örneğin her 72 senede "1" derecelik dönüş , her 2160 senede bir (* )"Takım Yıldızın Güneşe ve Dünyaya göre YENİDEN DOĞDUĞU TAKIM YILDIZ KÜMESİNİN YERİ DEĞİŞİR " değişmeyen faktör ise –tıpkı dolunayın yüzüne baktığınızda sanki bir Dede nin siluetini gördüğünüz gibi çoğu kez Ay dede derler Ay`a – Takım yıldız kümelerinin de İnsanlık tarihi boyunca dünyada var olan canlılara "Hayvanlara" benzetilmeleridir ve yıl boyunca bu takım yıldızların –birbiri ardına mevsimlere göre sırasıyla geçmeleridir – . Örneğin Boğa(Taurus) takım yıldızından GÜNEŞİN Yeniden doğuşu (Günlerin uzamaya başlaması) Çatalhöyük zamanına M.Ö. 6500 lere rastlar , o zamanlara ait bir belge yoktur , Sümerler zamanında Dağ Keçisi(Caprikorn) takım yıldızından GÜNEŞİN Yeniden doğuşu ise M.Ö.2500 lere rastlar . Günümüzde GÜNEŞ yay(Sagittarius) takım yıldızından doğru Yeniden doğmaya -yani günler uzamaya-başlar .. İşte bu nedenler ile özellikle Gök kubbeyi Mitolojik inançlarında esas almışlardır – Yeniden Doğuş sembolü- Dağ keçisi boynuzunu (Capricorn) ve Güneş ile Dağ Keçisi takım Yıldızının O ZAMANKİ-M.Ö.2500 ilişkisi ile tanımlamak gerekir . Değişmeyen öğeler ise :

A –GÜNEŞİN YENİDEN DOĞUŞU "Solstice" (Astronomik olarak Gün süresinin tekrar uzamaya başlaması olayı) veya (Gün ve gecenin EŞİT olduğu ) "Ekinoks" Baharın başı- Nevruz zamanları gibi ..B-İNSANLARIN GÖK KUBBEDE TAKIM YILDIZLARI BENZETTİKLERİ dünyada gördükleri canlıların şekillerine kendi gözlemleri ve günlük hayatlarındaedindikleri intibalarına göre -siluetlerine-benzetmek olmuştur gerçekte gökkubbenin -yıldızların- görünümü değişmemiştir insanlık tarihi boyunca.

Değişen ise, Güneşin Dünyadan bakıldığında EKSENİNİN yaklaşık 26,000(25,500) SENEDE BİR TAM 360 derece YALPALAMASI NEDENİ İLE Takımyıldızlar ile olan mevsimlik ilişkisi olmuştur . ŞAFAKTAN ÖNCE DÜNYADAN DOĞRU DOĞUYA UFKA BAKILDIĞINDA GÜNEŞİN "YENİDEN DOĞDUĞU " yani Gündönümü zamanının TAKIM YILDIZLAR KÜMESİ İLE İLİŞKİSİ veya Gün ile Gecenin EŞİT OLDUĞU Ekinoks zamanlarında GÜNEŞİN ufuktan doğru içine doğduğu TAKIM YILDIZLAR DEĞİŞMİŞTİR ..

Örneğin Sümerlerde "Enki" nin kutsal Sembollerinden en önemlisi Güneşin Yeniden doğuşunun sembolü Dağ Keçisi ve hayat veren tatlı sudaki balıklardır Enki nin her iki tarafında Fırat ve Dicle Nehirleri sanki bir kurdele gibidir ve etrafı balıklarla doludur . ( * ) http://adsabs.harvard.edu/full/1998JBAA..108....9R

3.ve 4. RESİMLER GÖBEKLİTEPEDE 2010 EYLÜL AYINDA BULUNDUKTAN 48 SAAT SONRA -ÇALINAN- BAŞINDA AYAKTA DURAN YIRTICI KUŞ(KARTAL?) OLAN KİREÇ TAŞINDAN 50 CM LİK ŞAMAN LİDERİ TEMSİL EDEN HEYKEL ve HAKASYA/YENİSEY KARTAL BAŞLI ŞAMAN BALBALLARI

Şanlı Urfadaki Göbeklitepe çok önemli bir yerdir İnsanlık tarihi açısından , benzer özellikleri cilalı taş devri Arkeolojisi açısından aynen Konyanın Çumra Ovasındaki Çatal Höyükte de görürüz . Orta Asya ve Anadolunun buz çağlarına uzanan ve günümüzde de devam edegelmiş olan çok yakın bağları gerek Çatalhöyük gerekse Göbeklitepede - aralarında 2500 yıla yakın bir zaman farkına rağmen- görülen ortak özelliktir . Örneğin , cilalı taş devrinin belirgin Şamanistik "Excarnation" olarak bilinen ,ölen kişinin vücudunun gömülmeden önce ruhun ette olduğu inanışına dayalı olarak gök tanrı ile taşıyıcı görevi olduğu inanılan "akbabalara" 2-3 hafta yüksek platformlar üzerinde terkedilmesi geleneği , gerek Çatalhöyük ve gerekse Göbeklitepede görülen ortak özelliktir , başsız vücutlar yanında resmedilen veya kazılan akbabalar Çatalhöyükte duvar resimleri , Göbeklitepede ise Kireç taşına kazınmış olarak gözler önüne serilmiştir . Bu ekskarnasyon geleneği günümüzde dahi Moğolistan ve Tibet te devam etmektedir .

Diğer bir ortak özellik ise Leopar ( Yüksek olasılıkla Orta Asyanın Kar Leoparları-Uncia Uncia) mitololojisinin her iki yerleşim yerinde de çok açık olarak belgelenmiş olmasıdır.Leopar lar Çatalhöyükte o denli güçlüdürler ki Çatalhöyüğün kadın Şaman ın oturduğu koltuğunun iki yanında ve duvar resimlerinde ve freskolarda hep Leoparlar görülür, Göbeklitepede kalın gür tüylü kuyrukları ile yelesiz olarak kireç taşına kazılmış yelesiz-erkek hayvanlar ise açıkça Orta Asyanın Kar Leoparlarıdır , Göbeklitepe kireç taşından yapılmış olan heykeller (ince kuyruklu ve yeleli erkek arslanlar değildir taşa kazılanlar )..

25 Eylül 2010 da , hafta sonunda bulunduktan sadece 48 saat içinde çalınan "Başında ayakta duran yırtıcı kuş(kartal?) olan " kireç taşından yapılmış 50 cm boyunda ve yaklaşık 30-40 kg ağırlığındaki heykel ise LİDER ŞAMAN heykelinden başka birşey değildir . Bu 11,000 yıllık LİDER ŞAMAN aynen bronz çağında Güney Siberya da HAKASYA/YENİSEY müzesindeki Ön Türk Kartal Başlı Balbalları ile AYNI Mitolojik inanış özelliğini gösterir . Buz çağlarında "Bering Boğazından" geçerek Amerika kıtasına giden Orta Asyalı toplumların biocoğrafya araştırmaları günümüzde Orta Asya toplumları ile genetic bağlarını kesin ve tartışmasız olarak ortaya koymuştur . Amerika kızılderili Liderlerinin başlarına taktıkları özellikle "Kartal Tüyünden başıklar " bu Mitolojik bağı gösteren en güçlü delillerdir . Yani Orta asya gerek Amerika kıtasına , gerekse Anadolumuza buz çağından beri devamlı çok yakın ilişki içinde olmuştur .

Bugün yaşayan Amerika kıtası kızılderilileri ile Orta Asya Türk kavimlerinin DNA ları yakın akrabalığı genetik olarak belgelemektedir ekte Harvard araştırmacılarının yaptığı çok kapsamlı orijinal araştırmanın Nature bilimsel dergisinde yayınlanan - detayları ihtiva eden (Supplement) bölümü The Blood Samples (DNA) of Central Asian Tribes obtained from YAKUT TURKS , ALTAI TURKS and MONGOLIAN TURKS as well as Eskimos ( 17 other groups) (Supplemental data picture of the large Study Published by Nature Journal on July 11th 2012 -- Table 52.Summary Data of Siberian Populations ) Current Turkic tribes of Central Asia as the Original Tribes of American Indians (ANCESTRAL relationship ) Supplemental data; http://www.nature.com/nature/journal/v488/n7411/extref/nature11258-s1.pdf

Sonuç olarak ,kısaca özetleyecek olursak yukarda bilimsel olarak ince detayları ile analiz edilen ÜÇ RESİM , arkeolojik ,mitolojik ve biocoğrafya(DNA)bilimleri ısından geniş kapsamlı ve birbirinden bağımsız olarak doğrulananTürk adının dahi kullanılmadığı , yani Türk`ün Türk adı ile bilinmediğiNeolitik(Cilalı taş) Şamanistik toplumlar dönemlerinin tarihini özellikle ANADOLUMUZU ve atalarımızın ANADOLUDAKİ tarihi yerini,Orta Asyadan kaynaklanan , dil, kültür ,örf adet , gelenek ve törelerimizi bu topraklar üzerinde buz çağından bu yana "perçinleyen" ve bu nedenlerle unuttuğumuz/unutturulduğunuz tarihimizin yeniden yazılmasını gerektiren anlamlı resimler ve bilimsel anlamda somut delillerdir . 

PS : Göbeklitepeden 2010 da bulunduktan sonra sadece 48 saat içinde çalınan Başında Ayakta duran Kartal olan kireç taşından yapılmış 11,000 yıllık heykel - LİDER ŞAMAN- bunun günümüzdeki "EN BÜYÜK DELİLİDİR", o heykel altından,zümrütten,elmastan yapılmamıştır ama o heykel bizim Anadoludaki geçmişimizin somut ispatıdır ve bu gerçek paha biçilmez değerdedir ,çalınmasının nedeni de budur ... 

Sağlıcakla kalın

Dr.Metin Gündüz 

21 Ocak,2015

http://tdtkb.org/content/unutulan-unutturulan-tarihimiz-arkiolojik-resimler-ve-mitolojinin-g%C3%BCc%C3%BC



Bu haber 8,648 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,392 µs