En Sıcak Konular

Fasıldan Fasıla

25 Aralık 2014 09:21 tsi
Fasıldan Fasıla Kısa hatırlatmalar....

FASILDAN FASILA 


* Bizler ilmin tarihini okutuyoruz. İlmin kendisini okutmuyoruz.

 

* Tarihi olan milletleri etkilemek daha zordur. Emellerine ulaşmak için milliyetini, ırkını, dinini, örfünü silah olarak kullanırlar. “ŞEYTAN SİZİ ALDATMASIN.” ayetini hatırlamak bu işin antisidir, kalkanıdır.

  

“Aptallığın en açık delili aynı şeyi yapıp değişik sonuçlar beklemektir.”  Albert Einstein 


* Bir hatıra:

 

Latif Baba’yla Sinanpaşa’da oturuyoruz. Bir doçentle sohbet ediyoruz. Konu tarih.

  

Doçent:


- Biz geri kaldık; çünkü matbaa bize; Osmanlı’ya 300 sene önce geldi.


Latif Baba bu söz üzerine çok düşünülecek şu sözleri söyledi:


- Bu kuru bir iddia oğlum. Bugün gelmişte ne olmuş? Şimdi matbaanın alası var da ne kadar okuyoruz? 


* Latif Baba bir gün bana şunları söyledi:


- Dünyada Şeytanî bir örgütün, önemli tarihî kişilerin çeşitli eşyalarını (sakal, mumya, kafatası, kemik vs...) toplayarak onları klonlama maksatları var. Bir başka ekip de Efendimiz (sav)’in Sakal-ı Şerif’ine göz dikmiştir. Tabii ki bu onların sapıkça planlarındandır. Allah peygamberlerini korur; böyle bir sapıklığa alet etmez.  


* Hiroşima’ya atılan atom bombası İkinci Dünya Savaşı’nı bitirip, tıpkı 11 Eylül olayı gibi yeni bir dünya düzeninin başlamasına neden olmuştur.  

  

Dikkat çekici şey, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombası 2 adetti. 11 Eylül’de de iki adet kuleye, iki adet uçak dalmıştı. 


* Kayıp Kabile’nin Kabala’da sırlanan gizemi:

  

İsrailoğulları gökten gelen bir felaketle yok olmuştu. Sadece tek bir kadın canlı kalmıştı. Bu kadın felaketten önce bir erkekle cinsel birleşmede bulunacakken, felakette tüm kavim gibi erkek de ölmüştü. Kadın tüm kavminin öldüğünü, bir tek kendisinin kaldığını anlayınca ölü adamın menisini sağıp ölüsüyle birleşti. Bu yolla çocukları oldu ve İsrailoğulları bu hamleyle yeniden çoğaldılar. Bu yüzden Yahudilik anneden geçer. Bu bilgi gizlenmiştir.Bu yolla Yehova’yı bir kez daha alt ettiklerine inanırlar. 


* Davud’un Kalkanı:


İsrailiyat literatüründe “Davud’un Kalkanı” bugünkü İsrail’in kullandığı bayraktaki altı köşeli yıldız demektir. İşin derunundaki gerçek ise farklıdır.


Hz. Davud (as)’ın kendi yaptığı kılıç gibi bir de kalkanı vardı. Tıpkı kılıcın üzerindeki bilgisayar kodları gibi “Davud’un Kalkanı”nda da savunmaya ait kodlar bulunmaktadır. İsraillilerin Mescid-i Aksa’nın altını harıl harıl kazarak Süleyman Tapınağı’nı çıkarma gayretlerinin altında bu amaç yatmaktadır; bu kalkanı aramaktadırlar. Davud’un kılıcının ve bu kılıcın sırlarının Mehdi (as)’a geçmesi halinde “Davud’un Kalkanı” ona karşı savunma silahı olacaktır. Fakat bu mümkün değildir. Çünkü kalkan da, İstanbul’a yakın bir yerde muhafaza edilmektedir.


* Asıl aradıkları Süleyman (as)’ın tahtı değil, “Ay Melikesi’nin”; Belkıs’ın tahtı... Bütün uzay sırrı orada… Süleyman’ın tahtı ile birleşince kodlar ortaya çıkar.

  

“(SÜLEYMAN KENDİ ADAMLARINA DÖNEREK): EY HEYET KENDİLERİ TESLİMİYET GÖSTERİP BANA GELMEDEN ÖNCE, O KADININ TAHTINI BANA KİM GETİRİR?” DEDİ.”  Neml / 38  


“CİNLERDEN BİR İFRİT: “SEN MAKAMINDAN KALKMADAN ÖNCE BEN ONU SANA GETİRİRİM. VE GERÇEKTEN BUNU YAPMAYA HEM GÜCÜM, HEM DE GÜVENİM VAR.” DEDİ.” Neml / 39 


“YANINDA KİTAPTAN BİR İLİM BULUNAN ZAT İSE: “BEN ONU SANA GÖZÜNÜ KIRPMADAN ÖNCE GETİRİRİM.” DEDİ. DERKEN ONU YANINDA DURUYOR GÖRÜNCE: “BU, RABBİMİN BİR LUTFUDUR; BENİ İMTİHAN İÇİN Kİ, ŞÜKREDECEK MİYİM, YOKSA NANKÖRLÜK MÜ EDECEĞİM. KİM ŞÜKREDERSE ANCAK KENDİSİ İÇİN ŞÜKREDER, HER KİM DE NANKÖRLÜK EDERSE, ŞÜPHE YOK Kİ, RABBİM HERŞEYDEN MÜSTAĞNİDİR, BÜYÜK İHSAN SAHİBİDİR.” DEDİ.” Neml/40


* Kur’an-ı Kerim’den düşündürücü iki ayet:


“YİNE VAKTİYLE SİZ “ALLAH’I AÇIKÇA GÖRMEDİKÇE İMAN ETMEYİZ YA MUSA.” DEMİŞTİNİZ. O SIRADA SİZİ YILDIRIMIN DEHŞETİ ÇARPMIŞTI. SİZ DE SERPİLİP KIMILDAYAMAYACAK HÂLDE BAKAKALMIŞTINIZ.” Bakara / 55 


“SONRA ŞÜKREDERSİNİZ DİYE ÖLÜM HÂLİNİZİN ARDINDAN SİZİ YİNE DİRİLTMİŞTİK.” Bakara / 56 


* Kötü sözler tesirine bir örnek:

  

Patron işçisine kötü sözler söylüyor. İşçi kendine bu sözleri yediremeyip patronuna “İstifa ediyorum.” diyor. Patron içinden “Ben seni zaten önceden kovdum.” diye geçiriyor. Çünkü bu sözleri patron, işçinin işi bırakması için söylemişti. 


* Reklamlar:

 

İslamî, muhafazakar bir televizyon kanalında bir konu anlatılıyor. Konu Kur’an ayetleri. Tam o sırada ekranın altında, kadın objesi kullanılarak moda reklamı geçiyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu… Konuya odaklanan seyircinin bir anda dikkati dağılıyor. 


* “Kolanın formülünün sırrı” efsanesi bile bir ilizyondur.  


* Hastalık, virüslerle korku operasyonları ve senaryoları önceden çekilen filmlerin zihinlere korku salması… Göktaşları, kıyamet senaryoları… 


* Şeytanî konseyinin ABD kanadı bir deney yapma kararı aldı. Bu deney Sovyet Bloku’nun casusları tarafından deşifre olunca ortak deneyi iddiaya çevirdiler. ABD ve Sovyetler iddiaya girdiler. Bu iddiayı kazanan tarafın, daha önce yakalanmış olan casusları salıverilecekti. İddia şuydu: İnsanları en keyif aldıkları şeyden; tatilden, denizden bir sinema filmi ile uzak tutmak… İnsanlar tatillerini bırakabilirler miydi?

 

Yıl 1975. Steven Spielberg’ün “Jaws” isimli filmi vizyona sürüldü. Zamanlama dikkate değerdi; bir yaz ayı… “Yaz filmleri” ismi ilk o zaman verildi ve sinema dünyasında böyle bir akım oluşmuş oldu.

  

Filmin konusu malum; tatilini sahil ve denizlerde geçirenleri öldüren bir köpekbalığı… Bu film toplumları tatilde etkileme deneyi idi. Bu film ile dünyada herkes “Denizde köpekbalığı var mıdır?” sorusunu sormaya başladı. İstatistikler, milyonlarca kişinin sahillerde tatil yapmadıklarını ortaya koydu. Binlerce insan -özellikle çocuklarının psikolojisini bahane ederek- filmin gösterildiği aylarda sahildeki tatillerini yarıda kesti. Daha sonra bu filmin devam bölümleri ve piranha balıkları serisi geldi. İşte ilizyonun gücü…  


* Şeytanîlerin vaad edilen sözler sırrı:

  

Kendi kurallarında oyuna çekerler. Göz bağlamak için önce zihinleri bağlarlar. Sonra ilizyon gözlerden zihinlere… Vaad edilen şey ise olmayan; varmış gibi algılatılan şeylerdir. 


* Magazin programlarının tesiri:

  

Film yıldızlarının vs… hayatlarını bilirler; ama kendilerininkini bilmezler.


“Nefsini bilme ki, Rabbini bilmeyesin.” 

 

* Oyuncak büyüsü: 

  

Kötü oyuncaklar İslam ülkelerine, bu ülkelerin çocuklarına sunulur. 


* Bazı terimler:

  

“Sihirbaz siyasetçiler”, “Sihirbaz borsacılar”, “Sistemlerin sihirleştirilmesi”. 


* Asâ / “Ormanın Gizi” başlıklı bölüm ile alakalı bir fasıl:


Birkaç yıl sonra Topkapı Sarayı Müzesi’ni ziyaret ettim. Çok enteresan bir şeyle karşılaştım. Sinemaskop tekniğiyle yeniçeriler içeride geziyorlardı; yani sanal yeniçeriler. Bu ilizyon, ormanda karşılaştığım teknik sanal görüntüler, burada milletin hizmetine sunulmuştu. Gülümsedim. 


* Robot teknolojisine işaretler:

  

“İSTER TAŞ OLUN, İSTER DEMİR…”  İsra / 50

  

Robot, taş ve demir teknolojisidir. Özünde bu teknolojiyle insanları etkilemek…

 

* Böğüren dana, Samiri’nin yaptığı put teknolojisi. Mekanik put:


“(SAMİRİ): “BEN, ONLARIN GÖRMEDİĞİ ŞEYİ GÖRDÜM. RESÛL’ÜN (CEBRAİL’İN) İZİNDEN (AYAĞININ BASTIĞI YERDEKİ TOPRAKTAN) BİR AVUÇ ALDIM. SONRA DA ONU (ERİMİŞ MADENİN İÇİNE) ATTIM. VE BÖYLECE (BU), NEFSİME (BANA) GÜZEL GÖRÜNDÜ.” DEDİ.” Taha / 96 


* Reklamlarda robotlar:

  

İnsanlık bilincine, bundan sonraki sistem için yaratıklar (yani -sözde- insanın yarattığı) ve materyaller enjekte edilmektedir. “Sanal seks” projesi ise en çok, Şeytan’ın şehveti kullanması açısından önemlidir. Böylelikle insanlık aşktan, sevgiden, karşıt cinsten uzaklaşacak; bazı duygularını bu yolla tatmin edeceklerdir. Bu da insan nüfusunun ve insanlık vasıflarının yok olmasına sebep olacaktır. 


* Sesle yönlendirme:

  

“Çığlık” tablosunu hatırlayanlar daha iyi kavrarlar. 2010 yılında Fransa’da güvenlik güçleri, üzerine ses cihazı monte edilmiş özel bir araç ile toplumsal bir olaya müdahale ettiler. Binlerce kişi aynı yöne doğru kaçtı. Çünkü yayınlanan ses dalgaları hem beyinleri tahrip hem de insanları rahatsız ederek istenilen yere sevk etti. 


* Orman efsaneleri, cinler, yaratıklar yüzyıllarca anlatılır. Bunlar insanlığın zihnine yerleşmiştir. Korku filmlerinin vazgeçilmez temalarındandır. Kısacası: İnsanlık neden ormandan uzak tutulur?


* Kainatın aritmetiği, tesadüflerin de bir matematiği vardır.


Soru:


Ya olaylar ve sonuçları biliniyor ve insanlık oyalandırılıyor, figüran olarak kullanılıyorsa?


1’den 9’a kadar sayı tutun. 2 ile çarpın, sonra 12 ekleyin. 2’ye bölün. Çıkan sayıyı ilk tuttuğunuzdan çıkarın. Sonuç “6” olacaktır. 


Bu, katlarıyla binlere varabilir.


Size birileri görevler verir. Siz canla başla uğraşırsınız. Ama çıkacak olan sayıyı, veren zaten bilir. Ekonomik, siyasi -ne konumda olursanız olun- siz “Nereden bilecek ki 9 ihtimali?” diye aldanırsınız.


Mesela bir siyasi parti düşünelim. Belli bir oy potansiyeli vardır. Bu oy potansiyeline %20 diyelim. Fakat başka birilerinin sonucu baştan belirlenmiş bir planı vardır. Deminki formülü uygularsak: Bu birileri kendi imkanlarıyla (medya, iş dünyası, dış ilişkiler vs…) bu %20’lik potansiyeli 2 kat arttırlar. Oy oranı birden %40’a çıkmıştır. Yine aynı imkanlarla %12 daha eklenir; oldu mu %52? Bu %52 ikiye bölünür. Yani parti bir şekilde parçalanır, bölünür, kliklere ayrılır. Partinin oy yüzdesi %26 oldu. Bu partinin ilk baştaki oy potansiyeli kaçtı? %20. %26’dan %20’yi çıkarırsak sonuç %6 olur. Ve bu zaten daha baştan planlanmıştı. %20’yi %6’ya indirme… Şişirenlerde, arttıranlarda, bölüp parçalayanlarda ve en son ki çıkarma işlemini yapanlarda aynıdır ve birileri bu oyunda figüran olmuşlardır. Oyları artınca sevinip coşanlar ve bölününce üzülenler ve kahrolanlar; bu partiye muhalefet yaparken öfkelenen, hırslanan ve sonrada sevinenler, acaba kimin piyon ve oyuncağı olduklarının farkındalar mı? Bu misal, bütün sosyal yapı ve figürler için de uygulanabilir.

 

* Şeytan güzel sözlerle kandırır: 


Şeytan’ın fısıldamaları:


“BÖYLECE BİZ, HER PEYGAMBERE İNSANLARIN VE CİNLERİN ŞEYTANLARINI DÜŞMAN ETMİŞİZDİR; BUNLAR, ALDATMAK İÇİN BİRBİRLERİNE YALDIZLI SÖZLER FISILDARLAR. EĞER RABBİN DİLESEYDİ BUNLARI YAPMAZLARDI. O HALDE ONLARI İFTİRALARI İLE BAŞBAŞA BIRAK!” Enam / 112 


“BİR DE AHİRETE İNANMAYANLARIN GÖNÜLLERİ O YALDIZLI SÖZE MEYLETSİN, ONDAN HOŞLANSINLAR VE ONLARIN İŞLEDİĞİ GÜNAHLARI İŞLESİNLER DİYE YALDIZLI SÖZ FISILDARLAR.” Enam / 113  


* Güzel sözlerle zihinlere toplu büyüler yapılır: 

 “Sizlere demokrasi, özgürlük getiriyoruz.”, “Tohumların genleriyle, dünyayı açlıktan kurtarmak için oynuyoruz.” gibi… 

Hak sözlerle batıl amaçlar güden, art niyetli plan ve amaçlara sahip olanların güzel sözleri için Hazret-i Ali (ra), “Hak söz, batıl murad.” ifadesini kullanmışlardır. 

* Çocuklara büyük muamelesi yapmak da, “tesirli sözler” konusuna girer. 


* Halkın psikolojisi ile oynamak sihirdir. Bir sembol, hikaye çıkarırlar. Korku, kıyamet hikayeleri gibi… İnsanın maymundan geldiği yalanları gibi… Oysa Maide / 60’ta, maymunun insan olmasından değil; tam tersi insanın maymun olabileceğinden bahsediliyor. 


* Karnavallar, Cadılar bayramı… Ortak özellikleri melek, cin, şeytan, hayvan, yaratık, hayalet, korkunç kıyafetler, toplu ayinler… Evet, tıpkı yılbaşı gibi toplu ayinler… Yılbaşı, dünyanın en büyük Şeytanî ayinidir. İsa’nın doğumu veya senenin başı bahane edilir. Aynı anlarda milyonlarca insan tarafından bütün dünyada; büyük meydanlarda, gayrı ahlakî hareketlerle, içki gibi tüm yasakların çiğnenerek aleni işlenmesiyle senede bir kez yapılır. Bunun yeni yıl meselesiyle alakası yoktur. Bu, işin bir kamuflesidir. 


* Çocuklara sihir:


Uluslararası sihirbazlar çocuklara sihir yapacakları zaman farklı bir teknik kullanırlar; çocukların hayal dünyasını… Sebep olarak ilizyoncular şöyle der: “Gösteri yaparken çocukları aldatmak zordur. Onların algılamaları büyükler gibi değildir.”


Toplu iletişim araçlarında hayaller tartılır ve ona göre dizi ve oyunlar icat edilir. 


Bunun içindir ki -sözgelimi- şöyle laf edilir: “Çocuk oyuncağı, bunu yapmak, çözmek vs…” Aslında çocukların öğrenme yeteneği daha hızlıdır. Mesela bilgisayarı oyuncak hâline getirip öğrenirler. 


* Uluslararası sihirbazlar, modacılar:


Uluslararası modacılar renkleri bilinçli seçer. 


Örneğin: Dünya ekonomik buhranda ise buna göre, savaşta ise ona göre; yani duruma göre renkler seçilir. Hepsi psikolojik ilizyon, kitle operasyonudur. Sihirbazlar dünyayı ilmî, teknolojik; her şeyi kullanarak yönlendirirler. 


Bunları nasıl anlamak lazım? Âdetullah içinde insan iradesine verilmiş güçlerdir ki bunlar kullanılır. 


“ONLARIN TUZAKLARI DAĞLARI YERLERİNDEN OYNATIR.” İbrahim / 46


buyrulur.


Şimdi tefekkür edelim:


Sihirle, teknoloji ile dağlar sinematik olarak ya da büyük bir bombayla yerinden oynayabilir. Demek ki insanlığa kurabilecekleri tuzakları ve güçleri belli; şaşılacak bir şey değil. Öyle bir teknoloji ile bir sihirbaz bir dağı oynatsa imanlı insan etkilenmemelidir. Bu ayeti okuyup “Bu bir tuzaktır. Rabbimiz bize bildirdi.” demelidir. Çünkü bunlar; bu tuzaklar, inanç ve irade zaafı oluşturmaları için yapılır. Sihrin bir amacı da budur.


Örneğin dev bir yaratık çıksa insanlık, “Vay be… Din bize bunu haber vermedi.” mi diyecek? Bu durumda Müslüman inanç zaafına mı uğramalı? Hiç dünyada yaşamamış bir yaratık birden çıksa -dev bir yaratık- insanlık nasıl etkilenir? Ama bir Müslüman bundan etkilenmemelidir. Çünkü Kur’an elindedir, hayatındadır.


Dev bir yaratık çıktı diyelim. Müslüman biri hemen şöyle demeli: “Bu da Rabbimin yarattığı, O’nun yarattığı… Önceden böyle bir yaratık yoktu diye imanımızdan mı olalım? Fatır / 1’de Rabbim açıkça, gökleri ve yeri yarattığını buyuruyor ve


“İSTERSE YENİLERİNİ DE YARATIR, İLAVE EDER YARATMADA…”  diyor.


Bu dev yaratık da şimdi yaratılmış. Ne var bunda…” 


İnsan gördüğü şeylerden de korkar. Sinemada vampir, hayalet, yaratık filmleri nasıl bir ilizyondur? Düşünün gece bir yerde yalnızsınız. Aklınıza seyrettiğiniz bir film geliyor ve korkuyor, ürperiyorsunuz. Bunlar halkın psikolojisini bozmaya yönelik sihirlerdir. Ana tema, imanları zaafa uğratmaktır. Ama ne kadar ilimleri, teknolojileri, sihirleri güçlü olursa olsun bir Müslüman şunu da bilir: Muhakkak imtihan olacağız.


“KORKUYLA DA…” Bakara / 155


Ve şu ayeti de bilir: 

“ONLARIN YAPTIKLARINI ALLAH BİLİR. NEYİN ONLARI BEKLEDİĞİNİ BİLİR. ONLAR İSE BUNU “İLMEN”ANLAMAZLAR.” Taha / 110 


Yani istedikleri kadar ilim sahibi olsunlar, mutlak bilgilere ulaşamayacak kadar sınırlı bilgileri vardır. İlimleri her şeye yetmez. 


* Stephan Hawking:

  

Zavallı bilim adamı... Şeytanî gruplar tarafından istismar edilmektedir. Bu guruplar kendi görüşlerini bu insanın ağzından; yani bilgisayarından deklare etmek suretiyle Hawking’i kullanmaktadırlar. Dünyada otorite kabul edilen bu şahıs, maalesef Tanrı inancını sorgulatmak ve yokluğuna dair -sözde- bilimsel açıklamalar getirerek dünyayı etkilemek ve bu saçma fikre inandırmak için kendi iradesi dışında kullanılmaktadır; aynen daha birçok bilim adamının kullanıldığı gibi…


* Cern deneyi:


Yaratılış teorisini fiziğe dönüştürüp Yaratıcı’nın -sözde- yokluğunu beyinlere üfleyen bir deney… Çünkü asıl sır, yaradılışın maddesinin oluşumu değil Şeytan’ın enerjisini bulma ve elde etme çabasıdır.  


 

* Belirsizlik büyüsü: 


Kitleleri en çok etkileyen psikolojik operasyon, ilizyon.


“Dost kim?”, “Düşman kim?”, “Yarın ekonomi ne olacak?”, “Ülke bölünür mü?”


Bu büyü devamlı stres nedenidir. Toplumu sağlıklı düşündürmez. 


* Bir insan ülkesinde ne kadar sihir var, yapılan yayınlardan ölçebilir. Mesela bir ülkede çelik kapı reklamları artmışsa, o ülkede hırsızlar çoğaldı demektir; bunun göstergesidir. Diğerlerini sen düşün. 


* Beyaz Saray büyüleri ve büyücüleri:

  

Beyaz Saray’a gelen yabancı devlet başkanlarını, Beyaz Saray’ın girişinde bulunan renkli yağlıboya görünümündeki bir tabloyla ilizyona tâbi tutarlar bazen. Gelen konuk devlet adamı, ister istemez odada bulunan koca tabloya bakar. Bu tablolar özel bekleme odalarında yer alır. Özel yapılmış bu tablolara bakıldığında, bilinçaltında bazı çağrışımlar yaparak kişiyi etkiye sokar. Bu etki rahatlık olabilir, zihin toplayamama olabilir vs… Ve aynı anda kokuyla ilizyon başlar. Aynı etkiyi gerçekleştirirler. Dolayısıyla, gelen konuk çok sert bir havada bile olsa yumuşar ve anlaşma metinlerine istenilen imzayı -genelde- koyar.


 * Kutsal kase:


Kupayı alanın kupanın içinden şarap veya şampanya içmesi bir ayinin parçasıdır. Eski çağlarda düşmanlarının kafatasından kan içen, içki içen Vandallar bu öğretiyi Şeytanî ayininden almışlardır. Daha sonraki çağlarda bu adet şekil değiştirmiş ve seramonik vasfa dönüşmüştür. Kupaların bir içecek kabı şeklinde olması tesadüf değildir. Milyonlarca insanı etkileyen futbolda da aynı ayin -habersizce- yapılır. Anlattığımız işin özü; yanlış anlaşılmamalı.

 

 Oktan Keleş

Asa Kitabı (sh. 541 vd.)



Bu haber 20,618 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    11,498 µs