En Sıcak Konular

Son Ağaç

14 Ekim 2014 09:55 tsi
Son Ağaç O gördüğün ağaç “Sidretül münteha; son ağaç” tır. Yani yaratıklar âleminin son noktası.


SON AĞAÇ


Akşam karanlığında yol ıssızlaştı. Her zaman olduğu gibi, ürpertili bir ortamın bir başka versiyonu kendini gösteriyordu. Başımızı kaldırdığımızda, tam tepemize doğru bir hizada Gönül tepesi yükseliyordu. Fakat çok enteresan; yolculuk sırasında daha önce hiç görmediğim bir şeyi fark etmiştim. Çok tuhaf bir şey; sadece Gönül tepesi görülüyordu. Enteresan bir başka şey de suydu: Gönül tepesinin üzerinde yoğun bir sis, sisin üstünde de sanal denebilecek ayrı bir tepe görünüyordu. Flu bir görünümde; sanki suya yansımış bir görüntü gibiydi. Bu akis acaba Gönül tepesinin bir aksimiydi? Dikkatli bakınca sanal diyeceğim bu tepede bir başka enteresan manzarayla daha karşılaştım: Üzerlerinde ihrama ya da kefene benzer bembeyaz elbiseler olan birtakım insanlar gördüm. Gönül tepesinden bu sanal tepeye sıçrıyorlardı; kimi tek tek, kimi grup hâlinde. Ve sıçradıklarından sonra görüntüler birbirine karışıyor, insanlar da o tepe gibi flulaşıp kayboluyordu. Gönül tepesinden sanal tepeye doğru bu sıçrama maratonunda insanlar nereye gidiyordu? Neden üzerlerinde bu ihrama veya kefene benzer elbiseler vardı? Neden Gönül tepesinden başka yer görünmüyordu etrafta? O gerçek gibi görünmeyen tepede ise ne vardı ki... Yine merakım bir sürü soruyla beynimi yemeye başlamıştı. Bunları İlhami Abi’ye sormalıydım:

- İnsan düşüş yaşamıştır diyerek başladı İlhami Abi sözüne ve devam etti. İnsan düşmüştür; yukarıdan aşağıya indirilmiştir. Yani en üstte yaratılmış ve o flu gözüken yerden, mahiyeti tam bilinmeyen mekandan şu tepeye ve daha aşağılara indirilmiştir. Şaşkın, yıpranmış bir psikoloji ile nefs-i emmare boyutuna. Daha sonra da Rabbimiz, indirilmeden önceki yukarı o âleme tekrar onların ruhlarının çıkarılmasını istemiştir. O insanlar kimi zaman kavim olarak, kimi zaman grup hâlinde, kimi zamansa tek tek; birey olarak tepenin üzerindeki tepeye, görünen görüntüdeki tepeye çıkmayı başarmışlar. Buna nail olan insanlara ne mutlu!

- İnşallah bizler de başarır ve buna nail oluruz diye içimden dua ettim.

İlhami Abi bana işte tam bu sırada can alıcı bir ipucu verdi:

- Bak Âdem o flu tepeye ulaşmanın yolu yine bu Gönül tepesinden geçiyor. Gönül tepesini fethetmeden, oraya ulaşmadan flu gördüğün o tepeye sıçrayamaz insan.

İyice yakınlaşmıştık. Gönül tepesini bulunduğumuz noktadan daha net gözlemleyebiliyordum.

Tepenin en ucunda dev bir ağaç yükseliyordu. Çok heybetliydi. Tamtamına her yanı seçilemiyordu; ama dev görüntüsüyle kendini belli ediyordu. Gönül Tepesinin son noktasında, en ucundaydı. Bu ağacı da sordum İlhami Abi’ye:

- O gördüğün ağaç “Sidretül münteha; son ağaç” tır. Yani yaratıklar âleminin son noktası. Buradan ötesinde Yaradan’ın Gayb âlemi, Cennetül Meva, meleklerin, şehitlerin, muttakilerin ruhlarının barındığı; bulunduğu âlemler başlar. Oraların mahiyetini ancak Allah bilir ve lezzetine ulaşanlar tadar.

İlhami Abi bunlardan başka yolda şunları da anlattı:

- Dünyada ayna var. İstediğin kadar bak. Ahirette yok. Orda ölüm insanın yüzüne bakacak. Herkes insanın yüzüne bakacak. Yani Efendimiz (sav)’in buyurduğu:

“Dünya hayatında herkes uykudadır. Ölünce uyanacak.”

Bunu anlamaya çalış.

  Yolda ilerledikçe karanlık ve üzerimizde uyandırdığı ürperti etkisini daha da gösteriyordu. Yarasalar da çoğalmaya başlamıştı. İçimden durmadan dua ediyor, öyle yürüyordum. Kıyamet nasıldı acaba? Bu manzaranın insanı korkudan korkuya sokan havasında sonumuzu düşünmeden edemedim. Ne zaman olacaktı? Rivayetlerde akşam ezanından sonra kopacağı anlatılıyordu. Bu ortamın karanlığı ile bir alakası var mıydı? Bunu da İlhami Abi’ye sordum:

- Kıyameti yalnız Allah bilir. Akşam ezanı, akşam vakti rivayetlerine gelince; söyleceklerimi iyi düşün Âdem. İstanbul’da vakit akşamken Amerika’da sabah. Bu bilginin evrensel olması gerekir. Rivayet yanlış yorumlanmıştır. Allah’a sığınırım azametinden, kıyametinden. Şöyle düşün: Bütün dünyada o vakit gelip çatsa, bir anda güneş sönse, her yer de akşam gibi olsa... Yine şöyle düşün: Akşam ezanı vakti güneş battığında girmez mi?

Anlattıkları müthiş şeylerdi. İki cümleden çok anlamlar çıkıyordu. Duyduklarımdan şaşkına dönmüştüm. Tefekkür yine kendine çekmeye başlamıştı beni.

  Yola devam ettik. İlerledikçe sağa, sola kıvrılan farklı yollarla karşılaştık. Yüzüme hoş esintiler geliyordu. Çevremi kokladım mis gibi reyhanî kokular... Farklı bir yerde miydik? Yakınlaştıkça ruhu mest eden musıkîye benzer sesler geliyordu. Hayretle çevreme bakınıyordum. Yan yolların iki tarafı birbirinden güzel çiçeklerle, harikulade görüntülerle bezenmişti.

- Burada bir müddet duralım ve biraz dinlenelim.

Latif Baba’nın bu önerisini duyar duymaz bu yan yollardan birine yöneldim. Yorgunluğum sanki bu yolda kayboluyor gibiydi. Birkaç adım attım ki Latif baba yüksek sesle bağırdı:

- Âdem! Dur, girme o yollara! Oraları mıknatıs kuyuları. Seni çeker. Bunların hepsi birer tuzak.

Evet fark ettim ki çekiyordu gerçekten. Adım attıkça daha da atasım geliyor, adeta beni bir şey çekiyordu. Ama aklım Latif Baba’nın uyarısına takıldı. Kendimi toplayıp hemen Latif Baba’nın yanına attım.

Bu öyle bir hâldi ki. Hani iki gün uyumamışsınızdır ve sonra da üzerinize tatlı bir uyku çöker; ama uyumamanız da gerekmektedir. Ama uyku seni çeker, aklına galip gelir. İşte bu hâl gibi bir hâldi.

- Latif Baba dedim. Nedir bu olup biten, bütün bu hissettiklerim? 

                      
- Oğul o yollar mıknatıs yollar. Çekim kuvveti çok olan günah yolları. Aslında senin ruhunu değil, nefsini çekiyor. Nefsini celbediyor. Bunlar Şeytan’ın tuzakları. O yola daha adım atmadan aklını üstün tutar da adım atmazsan kuyuya düşmezsin. Yoksa her adımın seni çeker. Dünyada da böyle. Şöyle bir düşün: Bir anlık rehavet, seni bu kötü yollara adım attırabilir.

  Örneğin: Bir eğlenceye gitmen için bir şey üflendi kulağına. Bir an gideyim dedin ve adım attın o yola. O eğlencede içkiler, sazlar, cazlar, dansözler, haramlar aynı seni çeken reyhanî kokular, çiçekler gibi hoş bir etkiyle çekmeye başlar. Yaklaştıkça çekim gücü artar ve sonunda seni haram eğlenceye, şeytanın tuzağına düşürür.


Çare şudur: O üflenen davet gelir gelmez bu yola girmemen. Yani yola girmeden çıkman. Yoksa yaklaştın mı çeker ve her adımın, dönüşü daha da zor adımlar attırır sana.
                                      Unutma! Metot şu:
                    O yola adım atmamak için mücadele et.

  Dünya hayatını, yaşadıklarımızı, çevremizde olanları düşündüm. Ayakları kayan insanlar geldi gözümün önüne. Hiç de aptal değildiler; ama yanlış üzerine yanlış yapıyorlardı. Evet atılan her adımı dönüşü daha da zor olacak adımlar takip ediyordu. Doğruydu. Günaha yaklaştıkça kurtulmak imkanı azalıyordu. En iyisi mümkün mertebe hiç adım atmamaktı.

  Oturduğumuz yerden patlamalar, sesler geliyordu. Bunları sorduğumda Latif Baba şöyle demişti:

- Şu anda dünyada, Amerika’da bulunan Pentagon’da bir iç savaş yaşanıyor. Şeytanîler burada Gönül tepesini ele geçirmek için orada hamle yaptılar. Ama orayı; Pentagon’u ele geçiremediler. Yoksa dünyanın tamamını kana bulayıp ele geçirmeye çalışacaklardı.

Daha sonra şunları da öğrenecektim:

11 Eylül olaylarında Pentagon’un sözde vurulma haberleri aslında yalandı. O gün Şeytanîler orayı ele geçirmeye çalışmış ve bir iç savaş yaşanmıştı. Bu yüzden orada olanların hiç fotoğrafı yoktu ve detaylar dünya kamuoyuna yansıtılmamıştı. Sözde uçak çarpmıştı. Sadece böyle denilmişti. Tabii Şeytanîler bu mücadelede başarılı olamamışlardı.

Dünyada neler oluyordu ve insanlığa nasıl anlatılıyordu…

                  


Oktan Keleş

Melekler Ağlarken Kitabı'ndan

(Sh.327-3311) 



Bu haber 18,286 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,754 µs