En Sıcak Konular

Oktan Keleş



Oktan Keleş
23 Mart 2013

El Ceziretül Dizaynı Kürdi



 

İmralı görüşmeleri ne anlama geliyor? Tabiî ki terörü –sözde- bitirme adımı denilebilir. Fakat şu anda görülen tablo, verilen beyanatlar, bunun böyle olmadığını gösteriyor.

Başbakan’ın, “idam cezasında ve dokunulmazlıkların kalkması konusunda çok farklı davranacağız,” demesinden sonra iki hafta geçti ki biranda tezat teşkil eden icraatlar vuku buldu. Bizi şaşırtmadı. “NATO’nun Libya’da işi ne?” diye bağırdığından iki gün sonraki icraatı belliydi. Önce “One Minute” deyip, sonra da mayınlı arazileri İsrail şirketine ihale etmesini de unutmadık. Önce; “terör örgütü ile biz görüşmüyoruz,” deyip, arkasından da “görüşüyoruz” demesi gibi sözler… Artık karşımızda güvenilirliğini yitirmiş bir imaj var.

Fakat bu sefer mesele çok ciddi. İdam, dokunulmazlıkların kaldırılması derken biranda vaziyet bu hale geldi. Peki nedir bu vaziyet? Seçim yatırımı mı? Hayır! Neden mi? Çünkü gizli süren bir Oslo görüşmeleri vardı ve deşifre oldu. Deşifre olmasa büyük bir başarı olacaktı. İhanete uğradı istihbaratımız. İhanetçiler içte ve dışta belli. Yani deşifre olmasa kimse seçimden bahsetmezdi. Hakan Fidan MİT için milli bir fırsattır. Bunu istemeyen kimdi? İsrail. İlk defa yabancı bir savunma bakanı, Hakan Fidan’ın MİT’in başına gelmesine karşı olduğunu deklare etti. Hakan Fidan’ı içte istemeyen malum cenahta belli. Her fırsatta İsrail’den yana tavır alan bir cenah. Başbakan’ın Hakan Fidan’a sahip çıkması önemlidir.

“İmralı görüşmeleri birden bire başladı,” demek pek inandırıcı gelmez, en azından bana inandırıcı gelmez. Bakın bir kaç hafta önceye gidelim, ülkede neler oldu: Başbakan'ın ofisinde dinleme cihazları bulundu. Bülent Arınç dağa çıkmaktan bahsetti. Neymiş, “Diyarbakır cezaevinde işkenceden sebep” dağa çıkanları haklı gösterdi. Şimdi o nesilden kimse var mı? Yeni nesil teröristler Diyarbakır cezaevinden mi çıkmışlar? Her işkence gören dağa çıksa, ben de dağa çıkarım. O zaman ben de işkence görüyorum; böyle birinin başbakan yardımcısı olmasından dolayı ben de psikolojik olarak işkence görüyorum. Kendisi de dağa çıkarmış… Tabii ben bunu iyi tanırım, bu çıksa çıksa; Uludağ’a ya da Abant’a çıkar.

Hani Kürt sorunu deniyor ya tüm bu meseleye. O zaman bakalım Kürt meselesi ile ilgili ülkede ne oldu? Yeni bir Kürt İslamcı parti kuruldu. Kamuoyunda; “dindar Kürtlerin AKP’ye verdikleri oyların bu partiye kanalize olacağı” yazıldı, çizildi, söylendi. BDP’li Altan Tan; “bu çok güzel,” dedi ve ekledi ; “Kürt partileri bir renktir,” dedi. Peki bu parti, Kürt İslam partisi terminolojisi kullandığına göre, bazı sembolleri olmak durumunda. Mesela sembollerden biri, Said-i Kürdi, yani Said-i Nursi. Doğudaki bir propaganda, Said-i Nursi’nin bir sözü dikkat! Öncelikle bir yazıyı paylaşalım; “Sorularla Risale” sitesinden aldım bu yazıyı: “Ey Asuriler ve Keyaniler'in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler...” Asuriler, aslen Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtleşmiş halk. Keldaniler ise Katolik kilisesine bağlı Süryaniler. Bunların papalığa bağlı merkezleri, patrikleri ise bugünkü Irakta’dır. Saddam’ın eski bakanı Tarık Aziz de Keldanidir. Said-i Nursi Kürt aşiretleri için bu sözleri söylemiştir. Daha geniş bilgi “Sorularla Risale” sitesinde yer alıyor. Ben kısaca aldım.

Şimdi Said-i Nursi kendi soyunu övmüştür yani Kürtleri. Bunda bir şey yoktur. Bizde Kahraman Oğuzları ve Türk milletini överiz. Bu ırkçılık değildir. Bir âlim diye sayılan, tanınan biri, “Kürtler aslan” deyince bir sıkıntı olmuyor da, biz; “aslan Oğuzlar, Türkler” deyince birileri alerji oluyor. Neyse konumuz bu değil. Devam edelim; ne diyor Said-i Nursi; “cihangirlik zamanında pişdar yani öncü aslan Kürtler ve doğu Hıristiyanları.” Şimdi soru şu: O zaman için söylenmiş bir sözse, Kürtler maalesef hep isyan, başkaldırma, terörle anılan yapılara öncülük etmiştir. Tabiî ki bu işlere kalkışmayan Kürtleri tenzih ederiz, ancak realite bu. Bugün için bu söz, Doğu’da bazı grupların ağzında propaganda halini almıştır. Yani “yeni bir hareketin öncülüğünü Kürtler yapacak,” diyen bazı gruplar var ki bunlar bu sözü Said-i Nursi’nin bu sözlerine bağlıyorlar. Şimdi devam edelim, hiç şüphesiz ki aslı Kürt olan Said-i Nursi’yi bugün Arap yapma hatta Türk yapma çabaları vardır. Bununla da yetinilmeyip, ahir zaman mehdisi yapmışlardır. Prof Ahmet Akkündüz “şecere araştırıyorum,” diyerek, “buldum!” diyor, “200 yıl kopukluk var, az kaldı, oda geliyor,” diyor nereden, “Musul’dan, Irak’ın Kuzeyi’nden,” diyerek, bunlarla da yetinmiyor bir akademisyene ve din adamına yakışmayacak şu cümleyi kamuoyuna deklare ediyor: “İki kere, ikinin dört ettiği gibi mehdi Said-i Nursi’dir.” Şimdi bu kadar kesin konuşana sorarlar; hoca, itikaden Kuran’dan delilin mi var, mehdi olduğuna dair ve kesin konuşmak doğru mu? Her ne kadar “beni bağlıyor,” desende, sen; kimi, neyi, hangi misyonu temsil ediyorsun? Üstelik beklenen mehdi gelmiş, ölmüş, tüm dünya İslâm olmuş, ama bundan kimsenin haberi yok! Gerçekten komik ifadeler. Ama bununla da yetinmiyor hoca; seyyid ve şerif olduğunu ilân ediyor. Yani Said-i Nursi Kürt değilmiş, dolayısıyla Arap olmuş oluyor. Üstelik merhumun kendi ben mehdi de değilim, seyyid de” demesine rağmen. Çok enteresan. Şimdi seyyid asıllı falan ırk yok mu demeyin, kısa kısa geçiyorum. Seyyidlik, şeriflik nedir bilirim, konu bu değil, maksadım asla polemik değil. Bir hayalet yani görülmeyen bir tabloyu anlatmak babında kısa kısa geçiyorum. Ahmet Akkündüz’ün ki Şecere ifşa etmek değil, şecere düzmektir. Eski defterlerde aynı isimlerden yüzlerce bulursunuz, lakapları ile ve kayıtlı soylara bağlarsınız. İsim ve lakap benzerlikleri bu şecerelerde çok olur. Al sana düzmece bir şecere. Şecere dediğin şey düzmekle bir araya getirilen belge değil, tek kâğıt üzerinde veya levha üzerinde tüm soyun yazılıdır ki, dünyada böyle şecere çok azdır. Araplarda atların bile şeceresi vardır. Soy şecereleri aşiret ve kabile kültüründe mevcut. Eski nüfus defterlerinden şecere düzülerek şecere aranmaz, tek nüsha konur ortaya. Neyse konu bu da değil.

Osmanlıda -özellikle son dönemlerinde- askerden ve vergiden muaf tutulan seyyidlik şecereleri verilmiştir parayla. Yani birçok sahte seyyid türemesinin sebebi budur. Bunlar bile şecere değil seyyid olduğuna dair belgedirler. Yani birinin Osmanlı’nın özellikle son dönemlerinde seyyidlik tescil belgesi varsa ondan olan tüm evlatlar; “babamız, dedemiz seyyiddi, bizde seyidiz,” diyorlar. Gerçek seyyidleri tenzih ederiz. Yanlış bilinen o kadar çok konu var ki…

Peki Said-i Nursi kendini Kürt olarak tanımlarken ve üstelik yıllarca nurcular tarafından “kürdi lakabı Cumhuriyette yasaktı onun için Nursi lakabını kullandı,” derlerken bir anda tüm söylemler uçtu. Seyyid olsa, Arap olsa, Kürt olsa veya Türk olsa ne fark eder? Ama oyuna dikkat, ısrarla yüzde yüz Kürt olan Kürtlerce sembol kişiyi resmen Kürt değil denmesinin mantığı ne? Mesela bir çok Kürt asıllı âlim, yazar Ahmet Akkündüz’e reddiye yaptılar, “hayır, Said-i Nursi Kürttür, mehdi değildir, seyyid de değildir,” diyerek ki, bende aynen buna katılıyorum. Ölmüş bir insanı, üstelik kendi beyanatları varken, neden başka gösterme çabası var. Ahmet Akkündüz’ün bu deklaresinin zamanlamasını ilginç bulan çok nurcu olduğunu da biliyorum. Neyse, bu mesele kendilerini bağlar, ben anlatacağım konu itibari ile değiniyorum.

Şimdi devam edelim konumuza; birde uzun zamandan beri bir tv kanalı Türk medyasına girmeye çalışıyor, El Cezire. Arap baharının en büyük oyuncularından biri bu kanal, üstelik Mossad ve Cia bağlantıları ortaya çıkmış bir kanal. Dışişleri Bakanımız El Cezire’nin biran önce Türk medyasına girmesini ve bölgeye hizmet vermesini istese de Başbakan’ın mesafeli duruşu doğru bir tutumdur. Zira El Cezire’nin yayın yaptığı Arap coğrafyasındaki halk hareketlenmelerindeki dizayn ve çabaları bilinmektedir. Halkın etnik ve mezhepsel zaaflarını çok güzel kaşır ve kızıştırır. Medya gücü ve arkasındaki hocaları ile. Mesela bir örnek; Suriye’den bize top düşünce, Türkiye olarak karşılık verdik, olması gereken buydu. Cezire: “flaş flaş Suriye’de 35 kişi öldü Türk topuyla,” diyerek tüm Arap coğrafyasına 5 dakikada bir haber yaptı, araştırın bakın internette… Bu kadar bilgi yeter, şimdi gelelim işin aslına:

Anayasa çalışmaları var, uzlaşılmayan maddeler belli. Şimdi İmralı’daki Ermeni, vatandaşlık tanımını şart koşuyormuş. Terör bitiyor ayağı ile oldubittiye getirilecek vatandaşlık tanımına dikkat. PKK, İmralı’daki Ermeni’den ibaret değil ki. PKK fahişedir, en az 20 ülkenin fahişesidir, başta ABD olmak üzere. Bunlarla işi çözmeden nasıl biter bu PKK? Aslında çözüm basitte, yapacak adam lazım, 2 F-16’ya bakar. Bunlar iç siyasete yönelik ikinci Habur vakası başlangıcıdır. Şimdi kış geldi, PKK deliklerde. “Eylem yok,” diyerek bunu bile başarı görenler var. Bunlar hep palavra. Yine Oslo deşifre olunca, Başbakan çok kötü duruma düştü, toparlamak için güya şeffaf yapıyor, birde milletin nabzı ölçülüyor. Tabii millet beklemede, haberleri yok. Yine Van’da kiliseyi açtılar; Hıristiyan Süryani ve Hıristiyan Kürtlere mevzi kazandırıldı. Diyalog falan filanları ile. Şeytaniler; Kürt halkının Marksist Leninist militan ve ideolojisi ile ancak bu kadar hamle yapacağını gördü. Şimdi Kürt İslâm kartına zemin hazırlatılıyor. İşte ibare; “aslan Kürtler.” Uzlaşı için Doğu’daki Katolik Süryaniler bazında propaganda neydi, bu lafı kim söylüyor, Said-i Nursi kim? Kürtlerin içinden çıkmış mehdi kim? Şecereleri tanzim edip gönderiyor Barzani, Akkündüz’ün ifadesi ile “oradan geliyor.” Adres belli.

Seyyidlere Doğu ve Kürt vatandaşlarımız büyük bir önem verir ve saygı gösterir. Herkes gibi suiistimale açık bir konu bu konu. Mehdilikte öyle, Said-i Nursi mehdi ise emri uygulanmalı mantığı yani bir şeylere öncü olacaklar belli. Oysa Said-i Nursi hiçbir zaman bölücü olmamıştır, birleştiricilikten yana tavır almasına rağmen İngilizler, Mossad, Cia ve Vatikan Said-i Nursi’nin ölüsünü bile rahat bırakmıyorlar. Şimdi bu seyyidlik, mehdilik doneleri sadece Doğu’dan oy almaz, dindar kitlelerden de destek bulacaktır. Aman dikkat, Kürtlere de; “başınıza yeni çorap ördürmeyin,” diyorum.

Zazalar üzerinde de bir oyun mevcut, ille de “Zazalar Kürt’tür,” diye propagandalar var. Oysa yakından uzaktan Kürtlükle alakaları bile yok. İleride bununla ilgili bir şeyler yazacağım.

Yine Alevi kardeşlerimize yönelik alt yapı çalışmaları yapılıyor. Cengiz Çandar; “PKK’nın genlerinde Alevilik var.” diyerek demeç verdi. Çok tehlikeli biçimde Aleviler ile PKK özdeşleştirilmek istenmekte. Tüm Alevileri buna tepki koymaya çağırıyorum.

Patriotlar, Suriye meselesi İran gerilimi, Ezidiler yani Yezidiler falanlar… Yezidi dediğimizde tepki çekiyorduk. “Olur mu, bunlar bizim memleketin köklü aileleri,” diyorlardı. Şimdi kendileri itiraf edince, bize özür yağdı. Ezidi olabilinir veya bir başka inanç, başka ırk. Mesele bunu bilerek gizleyip, başka bir misyon adına kriptoluk yapmak, bizim itirazımız bunlara. Dindar Kürdün Yezidilikle, Zerdüştlükle ne alakası var? Zaten alaka kuramadıklarından din faktörü planlarını uyguluyorlar. Etnitisenin sözde büyük itilaf meselesi sözde Kürt meselesi içte kutuplaşmış ortam. Türkiye yanlış dış politika yüzünden ilk defa mezhepsel kimlikle anılıyor: Buna yıllardır zemin hazırlanıyor. Yani tam bir İngiliz, Cia, Mossad, El Ceziretül dizaynı...

Umutsuzluk yok,Türk Devleti her şeyin farkında.

Saygılarımla.

Oktan Keleş

oktankeles@gmail.com

onaltiyildiz@gmail.com

8.01.2013



Bu yazı 11,798 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Ekim 2023 Necro: Dijital Büyü
    • 1 Temmuz 2023 GÖK TANRI İNANCININ KURANDAKİ İZLERİ
    • 2 Mayıs 2023 Nato Ezoterizmi
    • 23 Şubat 2023 NEKRO İSTİLA
    • 23 Eylül 2022 Adguk Öğretisi - Tanrının Gözü
    • 14 Eylül 2022 Kambaba-24 NATO-Yunan'la Savaş Olur mu? - Elizabeth Peygamber Soyu mu?
    • 28 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-2
    • 24 Temmuz 2022 Mason Kemalistlerin ve Sözcülerinin Yalanları-1
    • 23 Haziran 2022 KamBaba - Devler Uyanıyor - Bölüm 1
    • 17 Haziran 2022 Beş Büyük Plana Dikkat! AKP; Ana Muhalefet Partisi Olmaya Hazırlanıyor. (Kambaba-23 Gündem Özel)
    • 7 Mayıs 2022 Kambaba Gündem, Mülteci Sorunu - ( Kambaba-22 )
    • 19 Mart 2022 Kambaba-21
    • 27 Ocak 2022 Oktan Keleş ile Gündem-1
    • 19 Ocak 2022 Kambaba-20 Gizlenen 2025 Güneş Patlamaları - OTAĞ - Doğal Yaşam
    • 4 Ocak 2022 Adguk Öğretisi
    • 23 Ekim 2021 Kambaba-19 Gündem
    • 26 Eylül 2021 Kambaba-18 (Yaşanan kimin sistemi ? - Kur'an da her şey var mı? - Balık avı)
    • 24 Eylül 2021 Kambaba-17 ( Cahiliye Devri ile Bugünün Farkı !)
    • 22 Eylül 2021 Kambaba-16 ( Dış Tehditler )
    • 19 Eylül 2021 Kambaba-15

    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,766 µs