En Sıcak Konular

Zamanda Yolculuk - Süleyman Mabedi

20 Ekim 2021 18:51 tsi
Zamanda Yolculuk - Süleyman Mabedi Bu yazıyı Başbuğumun buyruğu üzere kaleme alıyorum. „Yaşadıklarını yaz ki, yenisine sıra gelsin“ demişti bir gün Ocakta.

Zamanda Yolculuk - Süleyman Mabedi

 

Bu yazıyı Başbuğumun buyruğu üzere kaleme alıyorum. "Yaşadıklarını yaz ki, yenisine sıra gelsin" demişti bir gün Ocakta. 

Destur Pirim, Başbuğum

Nefesin nefesim, Sesin sesim, gördüğün gördüğüm, yaptığın yaptığım, davan davam olsun. Huu.. Selam olsun Kalperenlere, Gönlü yanıklara, Ötüken sevdalılarına, Erenlere, Başbuğuma.

Avusturya’nın Alp dağlarından Bozdağ’ın Tengri dağlarına selam olsun. 

Yaradan her an şanda ve her an yaratmakta… "talep et yaratayım" demekte. Burada "nasip" dairesi denen olaya ne kadar yer var sizce? İstediğimiz için mi nasip oldu, nasip olduğu için mi istedik, siz düşünün. Nargilemden nefeslenerek yazıma izninizle başlıyorum. Yazmam istenen bölümle kısıtlı kalacak bu yazı. Temmuz 2021’in ilk günleri, İlk durak Ocak. Bilirsiniz Ocağı, ateşi hiç sönmeyen, dumanı hiç eksik olmayan, gönülleri yanıpta tütmeyenlerin yeri. Sırlar kahvehanesi, Ötüken’in yansıması. Görünmeyenlerin "göründüğü, anlatılmayanların" anlatıldığı, bilinmeyenlerin " öğretildi, hasretlerin " bir nebze giderildiği yer. Yer demek basit kalıyor. Hangi yer? Belki de yer altının, yeryüzünün ve gökyüzünün birleştiği yer diyebiliriz. Oğuz Kağanın üç çağı birleştirdiği yer misali. 

Her zamanki gibi uçak ve kara yolu yolculuğumun nihayetinde ocağa ulaşıyorum. Başbuğumun ocakta olduğunu hissediyorum. Uçaktayken telefonumun müzik listesinde olup ta, hiç dinlemediğim, dikkatimi o vakte kadar çekmeyen bir parçayı dinliyorum. 


Kimim ben hatırlat bana, eey 

Kendimle tanıştır beni ..

Nasıl yalvarayım sana

Lisan ver konuştur beni…  

https://youtu.be/77HjXC5cYnk  

İçimdeki heyecanı anlatmayayım, çünkü anlatamayacağımı biliyorum. Sonunda ocağa geliyorum ve Kalperenlerle buluşuyorum. Dursun Yener başkanım, Savaş, Fatih Tugbeyim, Şenol, Serdar, Tomris’te ordalar. Gözüm Başbuğumu arıyor… ve görüyor.

 

Canım Başbuğum! Oda ocakta, çok şükür... kucaklaşıyoruz… hiç ayrılmamış olsak ta kucaklaşmaya gerek kalmasa diyor insan, ama oda olmuyor. Çünkü dizinin dibindeyken bile özlüyorum onu, onunla konuşurken bile özlüyorum! Canım Başbuğum! Muhtemelen Koldaşlarımda ayni hissiyattalar. Yemekten yeni kalkmışlar. Başbuğum „yemeği ben hazırladım, otur da karnını doyur diyor“ Oturuyorum ve bir kaç lokma yiyorum, ama lokmalar boğazımda düğümleniyor. Yediklerim mi düğümlenen, yoksa içime attığım özlemim mi?

Ertesi gün Başbuğum İzmir’e  oradan da Bozdağ’a yola çıkıyor. Bana da, işlerimi halletmemi, Annemi, Babamı ´ziyaret etmemi tembihliyor. Seninle sonra buluşacağız diyerek yola çıkıyor. "Daha yeni buluşmuştuk ama Başbuğum" … sevincim kursağımda kalıyor…Temmuz sonu Gökhan koldaşımın telefonuyla heyecan basıyor beni.. "Çık gel Bozdağ’a, burada seni bekliyoruz diyor" İzmir’den yolu çıkıyorum ve sonunda ayın geceyi aydınlattığı bir vakitte Bozdağ’a ulaşıyorum. Koldaşlarım ve Başbuğuma tekrar kavuşuyorum sonunda. 

Kusura bakmayın, yukarıda yazıya başlıyorum dedim ama hala yazmam istenen konuya gelemedim. Ertesi gün yola koyuluyoruz… İlk durak Yunus Emre türbesi, Selam olsun o büyük Dervişe. Bir Fatiha ikram edip yolumuza devam ediyoruz. 

Gideceğimiz yeri Başbuğum hariç kimse bilmiyor. O önde biz arkada. Gittiği yoldan gidiyor, bastığı yere - basarak takip ediyoruz Başbuğumu. Tengri yolumuzu ayırmasın. Uzun bir yoldan sonra arabaları yol kenarına bırakıp, yürüyerek devam ediyoruz. Başbuğum önde biz arkada, bilen bilir Başbuğumun yürüyüşünden hal ve hareketlerinden anlıyoruz ki bu normal bir yolculuk değil. Bakışları ve yürüyüşü bir başka hal alıyor. „Bastığım yere basarak takip edin beni diyor“ Bir tarlaya giriyoruz. Önümüzden bir köpek geçiyor bize aldırmadan, tellerle etrafı örülü bir yerden geçiyoruz. „Hiç bir şeye dokunmayın“ diyor Başbuğum. Yola devam ediyoruz ve uzakta, kimilerinin antik kent diye adlandırdığı bir yer görünüyor. Yolculuğumuzda zamana atfedilen değer değişiyor, çünkü bir noktadan sonra Zamanda yolculuğumuz başlıyor. 

Nasıl mı? 

Atasagun devam etti:   Türkler büyük Kağanları Oğuz Kağanı beklemekteler. Bu Kağanla bu hapishaneden çıkacaklar. Rahman/33 not edildi: Ey, cin ve ins toplulukları haydi gücünüz yeterse göklerin ve yerin bucaklarından geçip gidin. Bunu ancak üstün güç ve kudretle (Sultan güçle) başarabilirsiniz. 

Zaman yolculuğumuzun sonunda, bazılarının Antik Kent diye tanıttıkları yere geliyoruz… Ama orası Süleyman'ın mabedi. 

Devasa yapılarla karşılaşıyoruz. Kocaman sütunlar, işlemeli taşlar. İşlemeli taşlar diyorum ama bugünün teknolojisiyle yapılamayacak işlemeler. Kim yaptı bunları? Cinler mi, cinler denince bazılarının korkudan 3 harfle kodladıkları varlıklar mı? Üstü örtülü varlıklar denilenler, uzaydan gelmiş olabilirler mi acaba? Devam edelim.. Başbuğum, bize yürüyeceğimiz yerleri tarif ediyor. Belirli bir rota çiziyor bize. Buradan yürüyün, oradan geri dönün, şuradan devam edin diye.. Öğreniyoruz ki pozitif enerji rotasından yürütüyor bizi, farklı yoldan yürüsek karanlık enerji sahasına girmiş olacaktık. Etrafta sütunları inşa eden üniformalı insanlar, 4'lü 5'li guruplar halinde, her biri kendi işinde. Bazıları oranın yerli insani kıyafetinde. Bir an durup bakıyorum onlara, hiç biri bize aldırmadan işlerine devam ediyor. "Hiç mi merak etmiyorlar? Bu gelenler kim? burada ne işleri var?" diye düşünüyorum. Bekliyorum ki bize doğru baksınlar, ama bize hiç aldırmadan, başlarını bile kaldırmadan işlerine devam ediyorlar. Süleyman mabedinin inşasına şahit oluyoruz o anda. Bir genç çift gözüme takılıyor. Tam karşımızdan geliyorlar. Aramızda belki 3-5 metre mesafe var. Bize bakarak yanımızdan geçiyorlar. Göz göze geliyoruz. Ellerinde bir dosya var. Ama oraya uyumlu değiller, gezmeye mi geldiler acaba diye geçiriyorum içimden ama bu düşüncede tatmin etmiyor beni. Sonra kol kola tekrar geçiyorlar yanımızdan. Öğreniyoruz ki bunlar, karşı tarafın zaman ajanları. Bizi takip için gelmişler ve not alıyorlar. 

Bu arada Başbuğum taşları inceliyor. Bir kaç tonluk büyük bir taşın yanında duruyoruz “bunun buraya konulduğu anı dün gibi hatırlıyorum diyor” belli ki onun buraya ilk gelişi değil. Bize mabedin iki dev sütununu gösteriyor ve bakin tepesine diyor. Sütunun ucuna belirli biz hizadan kısık gözle bakınca, Güneş görünüyor ve göz kamaştırıyor. Bu sizde neyi çağrıştırıyor? 

Hızlı hareket ediyoruz, Başbuğumun direktifleri doğrultusunda. Bir kaç çekim yapıp devam ediyoruz yolumuza. Yerde parlayan bir taş görüyorum, elime alıp.. "Bunu yanımıza alabilir miyim?" diye soruyorum. Başbuğum: "sakın onu almayın, aldığınız yere bırakın diyor." onların enerji taşları olduğunu anlatıyor bize. Taşların yeri değişince depreme yol açabileceği bilgisini veriyor. Bir kaç adım sonrada burnum kanamaya başlıyor. Çıkışa doğru ilerliyoruz, çıkış diyorum ama aslında orası giriş yeri. Gişede bir görevli oturuyor, bize doğru bakıyor. Sanki "siz ne zaman girdinizde, çıkıyorsunuz dercesine." Biz öyle zannediyoruz, ama Başbuğum o kişiye doğru yaklaştığında fark ediyoruz ki, Görevli bizi görmüyor ve doğal olarak tepkide vermiyor. Tıpkı mabedi inşa eden çalışanlar gibi. Sonra guruptan 2 kişi gidip arabaları getiriyoruz ve yolumuza devam ediyoruz. 

 

Nereye mi? ÖTÜKENE…


Selam olsun Erenlere, Ötükenlilere, Kulbak ATA’ya, Başbuğuma. Huuu…


Korcan

 



Bu haber 7,161 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,633 µs