En Sıcak Konular

Franz Kafka “Dönüşüm” Kitabı Analizi

12 Ocak 2019 07:48 tsi
Franz Kafka “Dönüşüm” Kitabı Analizi Franz Kafka “Dönüşüm” Kitabı Analizi

Franz Kafka “Dönüşüm” Kitabı Analizi

“Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini yatağında kocaman bir böceğe dönüşmüş buldu.”
Dönüşüm Kitabı bu cümle başlamaktadır.

 


Cümle, toplumları domine eden düşünce dünyasında, felsefe ve edebiyat dünyasında algı propagandası olarak kullanılmıştır. Bu algıyı körükleyenler Kafka’yı anlamayan kişilerdir.

Kitabı incelemeden önce Kafka’yı incelemek gerekir. Özel yaşantısı ile ilgili birçok spekülasyonlar duymak mümkündür. Özel yaşantısının onu etkilemesi sonucu karmaşık ve anlaşılmaz duyguları yazılarına aksettirmiş olabileceği düşüncesi, aslında düşünenin kendi penceresinden daha ileri gitmeyen dar ve hafif bir görüştür. Şato ve Dönüşüm kitabı etraflıca araştırılırsa Kafka, aslında okuyucuyu bir fanusun içine hapsedip ona kendi istediğini gösteren, okuyucunun ne anlaması gerektiğine kendi karar veren, zekayı ve algıyı kullanmada sınır tanımayan, son noktasına kadar baskı unsuru yapan bir yazardır. Bu baskıyı “Dönüşüm” kitabında, Gregor Samsa’nın bakış açısından konuşturup, oluşturmak istediği algıyı sürekli tazelemesi şeklinde görünürken, Şato kitabında ise birçok karakteri konuşturarak daha geniş perspektifle algıyı dikkat dağıtmak için kullanmıştır. “Böceğe dönüşmüş buldu” sözünün genel anlamda kullanımını anlayabilmek için Şato kitabının yarısını ancak geçtiğinizde Kafka’nın roman karakterlerinin niteliklerini nasıl seçmiş olduğu, onları nasıl kurgulayıp okuyucuya sunduğu anlaşıldığı zaman, -en azından bu iki roman için- aynı düşünce dilini kullanmış olduğunu söyleyebiliriz. Bunu bir örnekle anlatmak istersek mesela insanı hayvan gibi algılatırken, hayvanı da insan gibi algılatabilir. Algının çekimine takılmayanlar Kafka bu seçimleri yaparken insanların sanal, kendi oluşturdukları, olmasını istedikleri gözlükleriyle çevreyi algıladıkları bir dünyada yaşadıklarının farkında olmamaları karşısında, yalnızlık düşüncesini çok derin bir şekilde yaşamıştır. Onun için romanlarında seçmiş olduğu karakterlerini tabiatın en doğal canlıları olan hayvanlardan, ya da delilerden seçmiştir.

Bu zekanın izi sürüldüğü zaman, yalnızlık mefhumunu edebi dilde ustaca sakladığını ve bu duyguyu derinlemesine yaşadığı anlaşılır. Kafka’yı büyük yapan, bu kaynağın etkisinin kendisinde sürekli gözükmesidir.

“Rahat değilim, korkuyorum. Düşenlerle böbürlenen bir dünyada yaşıyoruz.”
(Milena’ya Mektuplar) F. Kafka


Kafka’nın Milena’ya yazmış olduğu mektupta ki söze bakarsak “Düşenlerle böbürlenen bir dünyada yaşıyoruz” derken; düşüş ile anlatılmak istenen, dönemin sanayileşmenin, maddeci duyguların esaretinden dem vurulduğu anlaşılmaktadır. Düşüş konusunu Tolkien’i Sutuboğda sitesinde anlatan, Ahmet Mesut Bozkurt’un analizlerinden ne şekilde kullanıldığı çok rahat okunabilir. Kafka ile Tolkien çağdaştırlar ve aynı çarkın yivleri arasında dönmüşlerdir. Bu nokta Kafka’nın kendi çağına ne şekilde baktığının bilinmesi açısından önemlidir.

http://sutubogda.com/tolkiende-dusus/

Kitabın başlangıcında Gregor Samsa’nın bir böceğe -aslında bir sineğe- dönüşmüş olduğu başlangıcı okuyucuyu, tamamen kurgulamış olduğu düşünceye hapsetmek için kullanılmış bir cümledir. O kadar etkili bir başlangıç olmuştur ki, yıllardır filmleri çekilmiş, düşün hayatında ki birçok felsefecinin, edebiyatçının, yazarın, eleştirmenin düşmesine sebep olmuştur. Ya da düş’ün içinde olduklarını görmemiz için bir sebep teşkil etmiştir. Gregor’un sineğe dönüşümünü, Kafka’nın babasının baskısının kendi üzerinde ki etkisini anlattığını söyleyenler olmuştur.  Aslında bu söylem doğrudur fakat söyleyenlerin doğrulamasından çok daha fazla doğrudur!

Franz Kafka, Romanda ki Gregor Samsa karakterini kendi babasını model alarak kurgulamamış, tamamen babasını yazmıştır. “Dönüşüm” kitabı aslında Stendhal’ın “Kızıl ile Kara”, Jack London’ın “Martin Eden” kitaplarında, Stanley Kubrick’in “Barry Lyndon” filminde işlemiş olduğu ahlaki değerlerin, insanı insan yapan faziletlerin, hırs ve açgözlülük adına çiğnenişini konu etmektedir. Tabi bu düşünceyi Kafka mikro ölçekte kendi aile yapısında ki gözlemlerine dayanarak kitabında işlemiştir. Tolkien ise makro ölçekte ki değişimleri analiz etmiştir. Buna dönemin Tolkien ya da Kafka gibi düşünürleri “düşüş” adını vermiştir. Düşüş bir anlamda, çalışkanlığın hırsa, paylaşımın açgözlülüğe dönüşmesini anlatır. Sadece makineleşmenin getirmiş olduğu bir katkıdan ziyade, görmezliğin (körmez) oluşması söz konusudur. Makine sadece bu doymaz duyguların bir aracı olmuştur. Kafka “dönüşüm”ü çürümeye, sinek olmaya eş tutmuştur. Günümüzde “Dönüşüm”e vermiş olduğu anlam tam anlamıyla çarpıtılmış ve düşünce mirası talan edilmeye çalışılmaktadır. Onu yozlaştıranlar bunu bilinçli olduklarından değil, kitabı ve yazarı anlamadıklarından dolayı yapmaktadırlar.

Kitapta sadece iki isim zikredilir. Birincisi Gregor Samsa, ikincisi Gregor’un kardeşi Grete Samsa’dır. Ebeveynlerinin isimleri geçerken ya annesi ya da babası şeklinde yazarın dışardan sanki masal anlatıyormuşçasına hitabında gözükür. Hizmetçi Kız, Firma temsilcisi, Üç misafir şeklinde anlatılır yani onların penceresinden durum değerlendirmeleri yapılmaz. Sadece Gregor’un düşüncesini çok net bir şekilde görürüz. O’nun iç konuşmaları bizlere söylenir ve Gregor’un bize algılattıkları ile kitap sonuna kadar devam eder.

Gregor Samsa kumaş pazarlamacısıdır. Kitapta şu şekilde geçer:
“Kumaş parçalarından oluşan koleksiyonun yayılı olduğu ��"Samsa bir pazarlamacıydı��"“
Buna günümüzde “kartela” denir. Yani kumaş cinslerini gösteren broşürdür. Bunları terzilere veya dikimhanelere numune olması için götürülür ve bu şekilde kumaşlar pazarlanır. Kafka’nın babası Hermann Kafka gerçek hayatta ilkokuldan sonra tekstil ile uğraşmış, akrabasının yanında çıraklık yapmış olduğunu görüyoruz.

https://www.cafrande.org/kafkanin-merhametsiz-bir-zorba-dedigi-babasi-hermann-kafka/

Kitapta Kahvaltı masasının karşısında duvarda Gregor’un askerde çektirmiş olduğu bir fotoğraf asılı olduğu yazılıdır. Gregor bu resimde teğmen rütbesindeymiş. Franz Kafka’nın babası da askerde iken lokomotif sürücülüğüne kadar yükseldiğini okuyoruz. Teğmen rütbesinde olması muhtemeldir.

Kitapta ki karakter seçimlerini tamamen aile bireylerinden seçmiş olduğunu, kurguyu ise deliliği sis perdesi gibi kullanarak toplumda maddi anlamda sınıf atlamak uğruna verilen ödünler, ahlaki değerlerin zedelenişi ve bireyciliğin yükselişi şeklinde kullanmıştır. Delilik metaforunu “düşüş” manasıyla eşleştirmiş, bu şekilde sürülen hayatı sineğin yaşamıyla birleştirmiştir. Gregor’un delirme başlangıcı ile ölüm arasında geçen zaman aslında babasının maddi anlamda yükselmek adına işkolik olarak geçirdiği zamanı anlatır. Bunu mitolojik bağlamda okumak gerekir. Ne zaman öldü deri değiştirdi yani sınıf atladı.

Bu sancılı dönem babasının gerçek hayatında, linkte ki bilgiler doğrultusunda; İplik, pamuk ve giysi ticaretini tescil ettirmiş ve eşiyle birlikte bir dükkan açmışlardır. Annesi dükkan ile ilgilenirken babası pazarlama işinin yanında Prag sinagogların yönetim kurulunda etkin olduğunu ve Prag iş mahkemelerinde bilirkişiliğe kadar yükselmiş olduğunu görüyoruz. Yani bir anlamda ekonomik olarak güçlenmeye çalışırken bir yandan da sosyal statüsünü ve çevresini genişletme çabasında olduğu anlaşılmaktadır. Bu yaşantının kitapta ki görüntüsü, aile üzerinde ki etkisini satır aralarında anlamak mümkündür. Gregor delirdiği zaman önce odasının kapıları tamamen kapalıdır. Geleneksel olarak sabah kahvaltılarında okunan gazete okunmuyordur. Artık evde çıt çıkmıyordur. Belli bir zaman sonra çift kanatlı kapının hafif aralandığını bir dönem sonrada kapının serbest kaldığını okuyoruz. Bu sınıf atladıkça yani basamakların azalmasıyla gelen bir rahatlamayı temsil etmektedir. Kafka, bu delilik nöbetlerinin yaşanmasından önceki durumu kitapta şu şekilde açıklamaktadır. Gregor’un babası iflas etmiş ve Gregor çalışmak zorunda kaldığı dönem.

“Gregor o tarihlerde büyük bir şevkle çalışmaya başlamış ve çok kısa bir sürede küçük bir kâtipken doğal olarak para kazanmanın çeşitli olanaklarına sahip olan, başarılı çalışmaları parayla ödüllendirilen ve bu parayı evde hem şaşkın hem de mutlu ailesinin önüne koyabilen bir pazarlamacı olmuştu. Güzel günlerdi onlar.”

Babasının bir çalışan olduğu dönemi özlemle andığı söyleyebiliriz. Bundan sonra babasının artık belli bir statüyü elde ettikten sonra ki durumu:

“üzerinde banka hizmetlilerinin giydiğine benzer sarı düğmeli mavi bir üniforma vardı; ceketinin yüksek ve dik yakasının üzerinde geniş bir gerdan oluşmuştu,”

Büyük olasılık Prag mahkemelerinde görevlilerin üniforması olabilir.

Gregor’un böceğe dönüştüğü zaman anlatılırken kendisini odasından çağırdıkları zaman sesinde ki değişimden korktuğunu görüyoruz. Kafka bu tasviri, alttan gelen bastırılması imkansız acı bir ıslık olarak betimlemiştir. Islık, sözcüklerin anlamını ilk anda koruyor karşı tarafa ulaşınca acaba doğru mu işittim dedirtecek kadar karışıyordu. Sonra Gregor odadan çıkınca firma temsilcisi Gregor’u görüp kaçmıştı. Babası ise baston elinde, ayaklarını yere vurarak tıslıyordu. Sonunda Gregor içinden şunu geçirdi: “Bir de babasının o tahammül edilmez tıslaması olmasa!” burada ki benzerlik edebiyat dilinde her zaman karakterlerin özellikleri kendine has olur. Yazar kişiliği okuyucunun dünyasına tam olarak aksettirebilmek için kahramanların belirgin niteliklerini birbirinden ayırır. Burada birleştirdiğini görüyoruz. Islık ve tıslama şeklinde birleşme aslında Gregor’un, babası olduğunu anlamamız içindir.

“Dönüşüm” Kitabı, Kafka’nın bir nevi mahrem ev hayatını yazdığını, karakterlerini mitoloji hikayelerinden esinlenip aile çevresini uyarlayarak yaptığını, kurgusunu döneminin altın çağı olan sanayileşmenin esaretinde insanların hırs tuzağına çekilip, yaşamlarının solmasını dönüşüm (düşüş) kavramıyla kodlamış olduğu bir kitaptır. Mitolojik anlatımları, Gregor Samsa’ya babasının elma atması, (Elma adetleri verilmiyor bir tanesi Gregor’a isabet ediyor. Tahminimiz Üç elma atmıştır.)  sonradan gelen Üç kiracı (kiracı beyler) ve kitabın bitişinde ki son cümlede herkesten önce Grete’nin vagondan kalkması ( Havva miti) ve evde toplamda çalışan Üç hizmetçi şeklinde bariz örnekleri göstermek mümkündür. Vagonda da Üç kişidirler. Bu noktada mitolojik anlatımını yapmayacağız. Sadece Kafka’nın mitoloji hikayelerini, romanlarında karakterlere uyarladığını söyleyebiliriz.

Kafka bir kurgu ustasıdır dolayısıyla insanlara inandırmak istediği şeyi gösterip gerçeği saklama konusunda çok becerikli olduğunu söyleyebiliriz. Kitapta Kafka ve kız kardeşi ile ilgili hiçbir şey yoktur. Tamamen babasıyla annesini konu etmiştir. Gregor Samsa Babasıdır. Grete ise Annesidir. Aile ilişkilerinde ki kopuklukları, iletişimsizliği ve geçimsizliği Gregor ve Grete karakterini oluşturup Anne ve Babasına sis perdesi oluşturmuştur. Grete’nin annesi olduğunu Samsa’nın odasına girdiğinde ondan saklanması, Annesinin Samsa’ya bakmaya dayanamaması, Grete’nin de hiçbir şekilde O’na bakmadığından, bir keresinde annesiyle göz göze geldiğinde annesinin bayılması, Grete’nin hemen kolonya almak için odadan ayrılması ve Gregor’un onu takip etmesi, Grete’nin “ilk kez ona hitap etmesi” şeklinde söylemleri birer ipucudur. Orada Annesinin dayanamayıp bayılması şeklinde yazılması aslında Gregor’dan iğrendiği için kolonya almaya Grete (yani annesi) gitmiştir. Bayılması söz konusu değildir. Annesiyle iletişim kuramadığını kitabın sonuna kadar okuyorsunuz fakat aynı şekilde Grete ile de iletişim kuramadığını görüyoruz. Kafka, kitabı daima Gregor’un yorumlaması şeklinde okuyucuya sunmuştur. Dolayısıyla Grete ile ilgili sürekli kendine yakınlığını anlatırken bizleri iletişim konusunda Grete ile yakın olduğuna inandırmaktadır. Annesinin sürekli olarak Gregor’u görünce ellerini kaldırması ve bir nevi sinir krizine girmesini tekrarlaması ise sanki annesiyle iletişimsiz olduğuna inandırmaktadır. Oysa Grete ile satır aralarında iletişim kurabilmek için birçok plan kurduğunu gözümüzden kaçırmamız, Grete ile yakınlığını anlatırken oluşturduğu algıdır. Nitekim kitabın sonlarına doğru Grete’nin keman çaldığı sırada Gregor onunla iletişim kurabilmek için “Grete’yi eteğinden çekip onlardan (Üç kiracı) kurtarmayı planlamıştır.” Burada bile iletişim kurmak için çaba sarf ettiğini görmekteyiz. Bu noktada ailevi konuların işlenmiş olduğunu anlamaktayız. Bizi ilgilendiren bölüm ise Kafka’nın kardeşlerinin gerçek hayatta keman çalıp çalmadıkları sorusudur. Biz bu konuyla ilgili internetten her hangi bir veri bulamadık. Madem Grete’nin, annesi olduğunu düşünüyoruz gerçek hayatta annesinin de keman çalıyor olmasını beklememiz gerekir. Bu konu ile ilgili de internette hiçbir veri yoktur.  

 


Bu resimde Kafka 6 yaşında olsa kendisinden küçük olan Gabriele yeni doğmuş olur. Eğer Kafka’nın elinde ki keman yayı ise o zaman annesi amatör bir şekilde keman çalıyordu diye düşünebiliriz. Açıkçası biz ne olduğunu tam anlayamadık. Demir olmadığı kesin o yaştaki bir çocuk elinde demiri o kadar rahat tutamaz gibi. Daha sıkı kavraması gerekir. Dolayısıyla tahtadan olduğu açıktır. Telleri kopmuş yayı çocuk oynasın diye verilmiş olabilir. Fakat keman yayı olup olmadığı konusunda bir fikrimiz yoktur.

Hikayenin işlenişine baktığımız zaman, insanların Gregor’un sineğe dönüştüğüne inanması Kafka’dan çok insanların kendilerini kandırdıklarını gösterir. Bunun sinek olduğunu düşünenlerin kendilerini algı konusunda test etmeleri ve dünyaya ne şekilde baktıklarını anlamaları açısından ibret verici bir göstergedir. Sorgulamadan genel kabul ile özümsenen bilgi, insanın ne kadar veya ne şekilde devşirildiği konusunda da bize bilgi verir. Bugün dünyanın birçok akademik ve edebiyat ağırlıklı sitelerde sineğe dönüştüğünün yazılması, kendini saygın sınıfında görenlerin, Gregor’un delirdiğini söylemesini güçleştirmektedir. İnsanın kendi bilgisine olan inancı belirleyici sınırı oluştururken, farklılıktan ziyade zihinlere tek tiplilik, sürü edebiyatı işlenen beyinler, farklılığı dile getirirken kendi seslerinden korkmaktadırlar.

Şimdi anlatmaya çalışacağımız konu kitapta hikayeleştirilerek anlatılan dönüşüm (düşüş) metaforunun, Gregor Samsa’nın sinekle özdeşleştirilmesi, konunun işlenişi açısından genel görünüm itibarı ile ne anlatmak istediğini anlamaya çalışacağız.

Dönüşüm metaforunun görünen şekli her ne kadar sineğe dönüşüm gibiyse de aslında kendini sinek zanneden bir delinin gözlüğüyle okumak gerekir. Gregor Samsa delirmiştir. Kafka’nın akıl hastanesinde Milena’yı ziyaret için gittiğini düşünebiliriz. Dolayısıyla delileri çok iyi gözlemlemiştir. Bizim Gregor Samsa’yı deli olarak kabul etmememiz yine Kafka’nın Gregor’un bakış açısıyla romanı anlattığı içindir. Oysaki hikayede Gregor konuştuğu sırada konuşmalarının anlaşılmadığını görüyoruz. Sadece düşünceleri anlatılırken sanki akıllı birinin düşünceleriymiş gibi bize lanse edilmiştir. Bu Kafka’nın okuyucuya kurduğu bir tuzaktır. Bizleri Gregor’un sinek olduğuna inandırmıştır çünkü normalde deliler düşünemez algısı bizde hakim düşüncedir. Konuşma yetisini kaybettiğini, ayaklarını koordine edemediği için geri geri gidemediğini yani dengesinde de bozukluklar olduğunu, Üç kiracıyı izlerken onların et yemesini düşünürken; demek ki et yemek için diş gerekiyor demesini, Gregor’un sineğe dönüştüğünü düşünenlerin, dişlerinin olmadığı algısına yenilmesi, aslında doğru olan yemek yeme yetisini kaybettiğini gösterir. Nitekim açlıktan ölmüştür. Kitabın hemen başında uzunca bir süre yataktan kalkmak için kullanmış olduğu efor, sürekli işe geç kalındığının göstergesi olan dakikaların hatırlatılması o kadar detaylı ve özenli anlatılmıştır ki; bu düşünce okuyucuyu etki (algı) altına almış, Gregor’u akıllı sinek kategorisine yükseltmiştir. Sonunda kapıyı ağzıyla açması aslında vücudunu koordine edemediğini gösterirken, yani uzuvlarının ne işe yaradığını bilmediğini gösterirken, biraz önce yataktan kalkabilme çabası bizi bu ayrıntıyı ellerinin sinek ellerine dönüştüğüne ve kapıyı da ağzıyla açmak zorunda kaldığına inandırmıştır. 

Kitapta Gregor’un sineğe dönüşmediğini aslında delirmiş olduğunu gösteren çok iz vardır. Kitap delirmiş olabileceği düşüncesiyle okunduğu zaman okuyucu bunları fark edecektir. Sadece altta ki alıntıları yorumsuz olarak paylaşıyoruz.

“Bütün duvarlar pislik içindeydi, orada burada yumak yumak tozlar ve dışkılar göze çarpıyordu.”

“Bir defasında annesi sadece birkaç kova su harcayarak Gregor’un odasını bir güzel temizlemişti”

Yeni Hizmetçi: “O günden sonra da sabah akşam sürekli Gregor’un kapısını şöyle bir açıp içeriye bakmaktan kendini alamamıştı. Hatta başlangıçta Gregor’a, “Gel yanıma seni gidi bok böceği seni!” ya da “Bakın hele şu bok böceğine!” gibi kendince sevimli bulduğu sözlerle seslenmişti.”

Dönüşüm kavramının kitapta anlatılmaya çalışılan manasını Türkçemize yozlaşma olarak çevirebiliriz. Yozlaşma, toplumların törelerinin, öğretilerinin, ahlak, sosyal yaşam, görgü kuralları yani bir toplumun bütün niteliklerinin zamanla yerine başka icatların (yapay) ikamesi anlamına gelir. Yüksek bilincin hakir görülmesi yani hakikatin, yalancı gerçeklikle değiştirilmesi insanın kötüye, hazza meyilli  olmasının kullanılması sonucunda gerçekleşir. Nitekim insanın tarihi bir düşüşle başlamıştır. Bir yozlaşmanın neticesinde insan, “inin birbirinize düşman olarak” ayeti hükmünce dünyada nefes almaya başlamıştır. Burada ki düşmeyi gerektiren durumun değerlendirmesini yaptığımız zaman değişim ya da dönüşüm neticesinde bir sonucun tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonucu özden kopuş ya da yüksek bilinçten aşağı düşünce formuna dönüş olarak görürüz. Bu nedenle yozlaşmayı sağlayan aracın ise fesat olarak karşılığı söylenebilir. Fesatlık, bir durum karşısında olumsuzu olumlunun yerine kaynaştırmaktır. Meydana gelen oluşuma yozlaşmış ismi verilir. Günümüzde bu değişimi devşirilmiş diye belirtmemiz de bir algı manipülasyonudur. Atalarımız yozun ıslahı için bu kelimeyi kullanmışlar yani olumluyu olumsuzun yerine kaynaştırıp olumluya yöneltmişlerdir.

Bu dezenformasyonun mitolojide ki izleri Enok’un Kitabında düşmüş meleklerin ölümlü dişilerle kaynaşması şeklinde olurken, günümüzde ki izdüşümü robotlarla kaynaşma olarak görülebilir. Bu noktada meleği temsil eden insan olurken, dişiyi temsil eden robotlardır. Bunun neticesinde oluşacak yeni form ise düşmüş olarak vücut bulacaktır.

http://www.onaltiyildiz.com/?haber,3811 Sayfa: 341,342

İnsan kendi dışına tek bir pencereden bakmamalıdır. Çünkü o pencerelerin değişik açılarında görmediği şeyleri görebilme olasılığı vardır. Bu birçok şeyi alt üst ediyor gibi gözükebilir. Kim bilir belki de mesele oradan da kurtulmakla çözülebilir.

Hidrojen için su yapan derler, Oksijen ise su doğuran. Sonuç itibarıyla bu ikisinin kaynaşmasından su meydana gelir. Bu başkalaşım da bir nevi düşüş müdür? Sonuçta su faydalı bir maddedir. Ya da polenler ve arının ağzındaki salya karışınca bal oluyor. Bu başkalaşım için yozlaşma denilebilir mi? Bütün bunlar bir düşüncenin hareketliliğinin devamiyetinin sağlanması için midir?

Bu değişim konuşunda Münir Derman hazretlerinin bir makalesinden birçok sonucu çıkabiliriz.

https://www.estanbul.com/forum/t142459-m%C3%BCnir-derman-hz-anlat%C4%B1yor-deniz/

Ezilir, çürür, yapraklar çiçekler kurur.
Fakat insanlar birgün gelir ararlar onu, devâ için atlarlarda, dertlerine karşı çâre olarak...
“Kocakarı” ilâçları namı altında kaybolmazlar, bazen kıymet kazanırlar, bazen unutulurlar.
Fakat unutmayın ki kıyamete dek kocakarı her zaman vardır.
Çiçekden alıyor herşeyi arı. Onu bal yapıyor.
Dut yaprağı yiyor sonra, koza, onu ipek yapıyor.
Çimenleri yiyor koyun, inek, süt yapıyor.
Binlerce sebzeler, meyvalar.
Buğday, ne güzel ne mübârek nimetler yiyorsun...
Sen ne yapıyorsun?..
Söylersem utanırsın...
Yaptığın hiç bile değil.
Hani “hiç” in ne olduğunu bir bilebilsen…


Kadir Sevencan



Bu haber 15,738 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,130 µs