En Sıcak Konular

Yüzyıllardır Bu kılıcın Peşindeler!

18 Ekim 2018 15:01 tsi
Yüzyıllardır Bu kılıcın Peşindeler! 16 Yıldız, yüzyıllardır süregelen savaşların perde arkasını yazıyor...

EMİR YILDIZDAN daha evvel bu kılıcı yazmıştı. 16 Yıldız, yüzyıllardır süregelen savaşların perde arkasını yazıyor...

 Moldova Cumhurbaşkanı Dodon, Stefan Çel Mare'nin Topkapı Sarayı'ndaki kılıcını istedi


Moldova Cumhurbaşkanı Dodon, Başkan Erdoğan'dan Moldova'nın milli kahramanı Stefan Çel Mare'nin Topkapı Sarayı'nda sergilenen kılıcını istedi.

Başkan Erdoğan konuyla ilgili "Kılıç meselesiyle ilgili onun da talimatını hemen Kültür Turizm Bakan yardımcısı arkadaşıma verdim. En kısa zamanda replikası çıkartılacak. Bu müstesna eserler bölümünde tutulan bu tür objeleri çıkarmak yasak." dedi.
http://www.gunes.com/gundem/moldovanin-milli-kahramani-stefan-cel-marenin-topkapi-sarayindaki-kilicini-istedi-920231

 https://www.sabah.com.tr/gundem/2018/10/18/erdogandan-moldovada-feto-mesaji

 EMİR YILDIZDAN daha  evvel bu kılıcı yazmıştı.

 

Stefan’ın Kılıcı

  

Şimdi burada bu Stefan’ı unutma Eren evladım. Daha sonra ondan da bahsedeceğim. Vlad'ın kuzeni Ştefan'ın cel Mare (Büyük Stefan)  Türk mahkumları 1473 yılında birbiri üzerine göbeklerinden çaprazlama olarak şişlediği bilinmektedir. Ve ardından kutsal bir kişi olduğu ilan edilmiştir. Şimdilerde övülen işte bu Stefan.

Neticede Kazıklı  Voyvoda 1476 yılında kellesini kaybeder. Burada Voyvoda’nın başı, kendi kılıcı ile kesilir ve kesik başı İstanbul’a getirilir. Voyvoda’nın kellesini uçuran bu kılıç, kuzen Stefan’a geçer. Stefan’ın kılıcı olarak anılmaya başlanır. Kılıç meselesini birazdan anlatacağım. Şimdi konumuza devam edelim.” dedi Osman Baba.


 

 


Ben ise anlatılanları pür dikkat dinliyor, bir yandan da  anlatılanları not alıyordum. Osman Baba hem elindeki notlarını karıştırıyor hem de anlatmasını sürdürüyordu: 

“Halkının, 'Şeytan' anlamına gelen 'Drakul' adını verdiği Voyvoda’yı, yazar Bram Stoker,   Dracula adlı romanı  ile ��"kendilerince- ölümsüzleştirmişlerdir. Böylece Vlad, meşhur vampir Kont Drakula'ya dönüşerek birçok efsane türetildi, sinema filmi yapıldı. 

Eren evladım, Kazıklı Voyvoda’nın başı İstanbul’a getirildi, dedik. Aradan  yıllar geçiyor. İşte burada bir rivayet devreye sokularak, Drakula’nın yani Kazıklı Voyvoda’nın başı Hz.Yahya’nın başı oluyor. Güya Fatih’in üvey annesi Sırp Prensesi Mara Despina, ülkesine dönerken bu  kafatasını yanında götürmüş. Kafatası bir müddet de Ayanaroz’da Vaftizci Yahya’ya atfedilen Dionisis Manastrı’nda muhafaza edilmiş. İşte bu Vaftizci Yahya  hikayesinden  sonra Voyvoda’nın kafatası oluyor Peygamber Hz. Yahya. Yani Yahya’lar karıştırılıyor.

Bu baş çalınarak Kıbrıs, Rodos gibi yerlerde Kutsal eşya olarak dolaştırılıyor ve nihayetinde de Cezayirli Hasan Paşa vasıtası ile tekrar İstanbul’a getiriliyor ve sonraları tekrar Saray’a intikal ediyor. Hatta bu kafatasının mahfazalığında Sırpça yazılar var. Hz Yahya’nın kafatası olsa,  Sırpça o yazıların orda işi ne?

Şimdi gelelim kol meselesine. Mukaddes Emanetler bölümünde Hz. Yahya’nın kol kemiği diye altın mahfaza içersinde sergilenen bir kol parçası vardır. Bu kol parçası kimindir?

O kol parçası da Papa’nındır. Neden Papa’nın kolu kesilmiştir? Bunun sırrı da Cem Sultan ile alakalı.” deyince Osman Baba, benim gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bu bilgiye de oldukça şaşırmıştım. Ama benim bildiğim kadarı ile  kolu kesik bir Papa yoktu. Kadın Papa Joan’ı biliyordum ama kolu kesilen Papa kimdi? Ve neden hiç kaynaklarda geçmiyordu?

Topkapı Saray’ında, Mukaddes Emanetler bölümünde  benim de daha önce gördüğüm, Hz. Yahya’ya atfedilen bu kol,  oldukça ilgimi çekmişti. Mahfazalığın elin üst kısmına küçük bir pencere açılmıştı ve bu küçük yerden de, kemikler görülüyordu.  Hz. Yahya’ya ait olduğunu sandığım bu kol, meğer Papa’nın imiş. Aman Allah’ım yıllardır bizler nasıl da uyutulmuşuz. Ben bunları düşünürken Osman Baba anlatmaya devam etti:

“Fatih Sultan Mehmet vefat edince iki şehzade taht kavgasına giriştiler. 2. Beyazıd Cem’i yenince, tahta 2. Beyazıd oturdu. Daha sonra Cem Sultan birkaç defa daha iktidar kavgasına girişti. Sonra da Rodos Şövalyelerine sığındı. Daha sonra Fransa’ya oradan da Roma’ya gitti. Papa, Şehzade Cem’i Osmanlı’ya karşı kullanmak istiyordu.

 Papa VIII. Innocentius, Cem Sultan'ı bahane ederek Osmanlılara karşı bir haçlı seferi düzenlenmesini istiyordu. Ancak bunda başarılı olamadı. Cem Sultan'a Hıristiyan olması yönünde teklifte bulundu. Ancak Cem Sultan bunu kabul etmedi. Cem Sultan bu teklife karşılık: "din-i mübin-i İslâma ihanet edemeyeceği ve dinini cihan saltanatına değişmeyeceği,” söylediği rivayet edilir. Hatta  böyle bir teklife karşı, Cem Sultan’ın sinirlenerek Papa’nın kolu kestiği de rivayetler arasındadır. Papa’nın kolunu Cem Sultan mı, başkası mı kesti bilemiyoruz. Ancak kesin olan Papa’nın kolunun kesildiğidir.


             


Papa’nın bu kesik  kolu da İstanbul’a getirilir. Cem Sultan’a karşı Papa’nın kolu kullanılır.  Bir de VII Konstantin zamanında Antakya’dan gelen Vaftizci Yahya’nın kolu vardır. Bu kollar karıştırılarak Papa’nın kolu bir anda oldu Yahya Peygamberin kolu.    

Bu el kemiklerini korumak için yapılmış bir mahfaza vardır. İşaret parmağında, "Tanrı'nın sevgilisi" ibaresi var. Bileğinde ise "Bu vaftizcinin elidir" yazısı net bir şekilde okunmaktadır.         

Bütün bunlardan sonra bu kafatası ve kol kemiği Hz. Yahya’nın olarak sergilenmeye kadar gidiyor. Vaftizci Yahya söylentisi Hz. Yahya’ya dönüşüyor. Burada şunu özellikle vurgulamak lazım evladım. Hıristiyanlığın da kendilerince kutsal emanetleri vardır. Ancak burada emanetler ve rivayetler iç içe geçerek, bugünkü karışıklık ortaya çıkıyor. 

Hatta Papa’nın kolunun kesilmesinden yıllar sonra kinayeli bir şekilde konu şöyle gündeme  geliyor: 

İnebahtı’da Osmanlı donanmasının büyük bir kısmının yok edilmesi üzerine, Sokullu Mehmed Paşa Venedik elçisine şu tarihi cevabı vermişti: “İnebahtı muharebesinden sonra cesaretimizin sönmediğini görüyorsun. Sizin zayiatınızla bizimki arasında fark vardır. Biz sizden bir krallık yer (yâni Kıbrıs adasını) alarak kolunuzu kestik. Siz ise, donanmamızı yok etmekle sakalımızı traş etmiş oldunuz. Kesilmiş kol yerine gelmez. Lâkin traş edilmiş sakal daha gür çıkar.”

Şimdi gelelim bu işin günümüze kadar olan yansımalarına: Papa’nın kolunun kesilmesini Vatikan hiçbir zaman hazmedememiştir. Bu olayı kendilerince gizlemişlerdir.   

4 Haziran 1876 sabahı haremdeki kadınların çığlıklarıyla Sultan Abdülaziz’in vefât ettiği, hatta intihar ettiği söylenir. Abdülaziz intihar etmemiştir. Abdülaziz, Baryan ailesinin de içinde bulunduğu bir tertiple öldürülmüştür. Niye? Çünkü  Vatikan, Abdülaziz’den Padişahlığı döneminde  Saray’da saklanan Papa’nın kolunu istemiştir. Hatta sadece kolu istemesi şüphe uyandıracağı için kafatası ve kolu beraber istemiştir.  Padişah Abdülaziz Vatikan’a red cevabı verince, onlar da onu öldürerek intikam almışlardır.         

Şimdi burada yine bir tarihi sırrı daha ifşa edelim: Papa’nın koluna karşı, Vatikan Abdülaziz’in kolunu kesmiştir! Sonra da bileklerini keserek intihar ettiği yalanını uydurmuşlardır. Abdülaziz’in kolu yoktur. Vatikan, Osmanlı’nın bu zayıf döneminde Papa’nın intikamını  almıştır!

Kuru Kafa ve Kemikler örgütü, Topkapı Sarayı’ndaki Voyvoda’nın kafatasını  Turgut Özal’dan da  istemiştir. Özal’ın “dostum Bush” dediği kişi bizzat istemiştir. Özal  Voyvoda’ya ait bu başı  Kuru Kafa ve Kemikler örgütüne vermemiş, onların  koleksiyonuna katkıda bulunmamıştır. Yıllar sonra bu örgüt de değişik bir şekilde intikam alacaktır! 

Vatikan daha sonraları da  defalarca bu kolu istemiştir. Ancak Vatikan Abdülaziz döneminde yaptığı gibi yine sinsice hareket ederek, kafatası  ile beraber kolu da istemiştir. Vatikan için önemli olan kol’dur. Kafatasını paravan olarak kullanıyor Vatikan. 

Vatikan kol’un peşinde, Kuru Kafa ve Kemikler ise kafatasının… Romanya’da kafatasının peşinde. Onların ki, akrabalık. Kuru Kafa Kemikler örgütünün bu ısrarı niye? 

Şimdi gelelim şu Stefan’ın kılıcı meselesine.  Bir iki gün evvel o kılıç yine gündeme  geldi. Topkapı Sarayı Müzesi'nde 1/2676 envanter numarası ile kayıtlı olan Stefan Cel Mare'nin kılıcı ki,  bu kılıç gerçekte Kazıklı Voyvoda’nın kılıcıdır. Voyvoda’nın başının kesildiği kılıçtır,’ dedik. Az önce söylediğimiz gibi bu kılıç Stefan’a geçince, Stefan’ın kılıcı olarak anılmaya başlanıyor.  Voyvoda bu kılıç ile çok Türk’ün kafasını kesmiştir. Bu övülen Stefan’da binlerce Türk’ü işkence ile öldürmüştür! Şimdi de dostluktan bahsediyorlar. 

Moldova Başbakanı  Vladimir Filat, Başbakanımız Erdoğan’dan  o kılıcı  yani Voyvoda’nın, yani Stefan’ın  kılıcını  tekrar istedi. Başbakanımız da Büyük Stefan'a ait Topkapı Sarayındaki kılıcın replikasını hediye etti. Moldova Başbakanı ise  kılıcı öperek aldı.


 

         


  Peki daha önce kimler istemişti bu kılıcı:    

Kılıcı daha evvelde, Romanya devleti 1992 yılında istedi. Yine eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1994’te Romanya’yı ziyareti sırasında Stefan’ın kılıcı gündeme gelmiş ve Demirel’den kılıcın iadesi istenmişti. Hatta kılıca karşılık, Türkiye’ye bir Osmanlı eseri bile teklif edilmişti Romanya daha sonra 2001’de, dönemin TBMM Başkanı Ömer İzgi’nin Romanya seyahati sırasında resmi olarak kılıcı istemişti.

2002’de dönemin Romanya Başbakanı Adrian Nastase , Türkiye ziyaretinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’ten Stefan’ın kılıcı istedi.  Bu konuda çok ısrarlı olunca,  2004 yılının Mayıs ayında Başbakan Erdoğan kılıcın imitasyonunu yaptırarak Romanya Başbakanına hediye etmişti. Ama bu replikası yaptırılan kılıç, Romenleri memnun etmemiş olacak ki, bu sefer aslını istediler.

Sonuçta, Temmuz 2004 tarihinde de ‘Stefan'ın 500. ölüm yıldönümünü’ nedeniyle düzenlenen anma törenlerine katılan Cumhurbaşkanı Sezer, Stefan'ın Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunan kılıcının aslını  geçici bir süre için Romanya'da sergilenmesi için götürmüştür. Bu sergi Romenler tarafından da oldukça ilgi görmüştü. Kılıç bir ay sergilendikten sonra Türkiye'ye getirilmiştir. 

Kılıcın aslının o sergiye götürülmesi hatalıdır evladım. Götürülmemeliydi.

Görüyorsun yıllardır bu Stefan’ın kılıcını istiyorlar. Bu konuda yıllardır bir mücadele sürüyor. Bu kılıcı isteyenler, Voyvoda’nın şimdiki akrabalarıdır.”

http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=1955



Bu haber 9,516 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,604 µs