En Sıcak Konular

İlhami Abi Sohbetleri

8 Mart 2011 16:37 tsi
İlhami Abi Sohbetleri Artık sen de Rabbinle tanış...

 

 İlhami Abi:


-Ya Âdem, bazı hakikatlerin çok yakınından geçeriz. Ama onları görmeden geçeriz.
Aklıma Yusuf Suresi’nden bir ayet geldi:
“Göklerde ve yerlerde Allah’ın varlığını, birliğini ve kemâli kudretini ispat eden ayetlerin yanından yüzlerini çevirerek geçerler.”


 Bu ayet dikkatle okunup üzerinde düşünüldüğünde ister başımızı göklere kaldıralım, ister yere indirelim hep Onun varlığının, bize yakınlığının delillerinin olduğunu anlayabilmeliydik. Ne yazık yüzlerimizi hep bir şekilde çevirip geçmişiz. Belki bu çevirmenin çeşitleri var; ama bu ayetleri bu işaretleri, bu delilleri düşünmemek de, tefekkür etmemek de bir yüz çevirme değil miydi? Utandım.Rabbimizin bizimle olan muhatabiyetini bile bunca zaman anlamamışız. İlhami Abi hafif bir tebessümle:


- İşte şimdi anlamaya başladın. Artık sen de Rabbinle tanış dedi.
- Nasıl dedim.Rabbimle nasıl tanışırım? Böyle bir tanışma mı var?.
- Evet dedi..
Her kul ömrünün bir kısmında bir şekilde Yaradan’la tanışmak zorundadır.
 Atıldım
- Ama böyle bir şey ilk defa duyuyorum dedim.
Devam etti.


-Zaten bir çok insan bu yüzden hayattayken “Rableriyle Tanışmadan” bu dünyadan ayrılır. Onlar. Rabbin kullarına sunduğu tanışma teklifini ya reddederler; ya bilmezler, ya duymazlar. Bir şekilde bu tanışmadan, bu lütuftan, iltifattan mahrum kalırlar.. Gökler, güneş, ay, yıldızlar; tüm güneş sistemi, gezegenler, galaksiler, yerler, bitkiler, hayvanlar, dağlar,taşlar, denizler, yerle gök arasındakiler....Tüm kainat yaratılmıştı. Yaratılan her şey, Rabbin vahyi ile görevlerini yapıyordu. Ağaçlar, meyve veriyor.. Hayvanlar ürüyor.. Güneş doğup batıyor, Ay şavkını dünyaya vuruyor,yıldızlar yanıp sönüyordu. Bütün varlık Allah’ın istediği şekilde kendi lisanıyla Yaradan’ını zikredip tesbih ediyor. Yaradan’ın kudreti karşısında kayıtsız, şartsız boyun eğip secde ediyordu. Tıpkı hâlâ ettikleri gibi.


Yaratılan hiçbir varlık bu secdeden bir an olsun kalkamaz, Allah’ın onlara uygun gördüğü nizamdan bir an olsun şaşmazdı. Vahyin dışına çıkıp zerre kadar itaatsizlik etme şansları yoktu.
Bu yüce Yaradan’ın zerre şaşmaz nizamıdır ve nizamıydı.


O nizam kayıtsız şartsız emirleri uyguluyordu. Ne, neye memur edilmişse şuursuzca şartsız emirleri yerine getiriyordu. Bu Nizam “ALLAH” diyordu. Fakat bir eksiklik vardı: Bütün bu yaratılmışlar kimin içindi?


Güneş kimin için ışıklarını yollayıp domatesleri kızartacaktı? Ay kimin için doğacak? Yıldızlar kime yön gösterecek? Geceler, gündüzler birbirini kim için kovalayacaktı? Hayvanlar kime fayda sağlayacak? Ağaçlar meyvelerini kim için olgunlaştıracak? Yer kim için ürün verecek? Denizler kim için nimet olacaktı.


KİM, bu kusursuz yaratılışı görüp tefekkür edecek, duyacak, bilecek,hissedecekti? Bütün bu nimetlerden kim faydalanıp Yaradan’ına şuurlu bilinçli bir şekilde hamd edecek, şükredecek, secde edip boyun eğecekti?


Bütün bu yaratılmış varlıklardan yararlanıp- bütün bu varlıklar emrine verildiği için- Rabbi için dünyada kim, tasarrufta bulunacaktı?


 Bütün bu yaratılmış ayetlerden, yani varlıklardan; farklı bir ayet, yani farklı bir varlık olan, şuurla Allah diyecek bir yaratık yoktu. Bütün bu vasıflar dağlarda, taşlarda, hayvanlarda, nebatatta ve diğer yaratılmışlarda yoktu.


 Yüce Yaradan en büyük AYETİ olan insanı yarattı.


Ona şeref bahşetti. Yarattıklarının en şereflisi yaptı. Yarattıklarını görsün, duysun, söylesin, düşünsün diye ONA el, kol, ayak, göz,kulak, gönül,akıl verdi. Verdi ki kendinden önce yaratılmış bu varlıkları, bu nizamı görüp bütün bu yaratılmış nizamın bir Yaratıcısı var, O KİM sorusunu sorsun diye. Yaradan’ını bilsin, tanısın, Gizli Hazineyi bulsun diye. İnsanın bu dünyaya gönderilmesindeki asıl gaye Halik’ini tanımak, Onunla tanışmaktır. Çünkü Yaradan, bütün yarattığı varlıkları insan için yaratmıştır.


 Yaratılışların hepsinin toplamı olan bu NİZAM, insana bir tanışma teklifidir.Yani Yaradan’ının kuluna tanışma teklifidir. Şöyle bak etrafına o nizamı göreceksin. Güneş tepede ısıtıyor.Gündüzü parlatıyor. Ağaçlar meyveli; çiçekler koklanmayı bekliyor. Denizler içinde balıklarını, türlü nimetleri saklıyor.Rüzgâr bir gayeye hizmet ediyor. Hava, su yaşam kaynağımız.Her şey bir gayeye yönelik.

 
 Bu nizama bakıp Yaradan’ını sormayacak mısın?


 Tefekkür etmeyecek misin? Görmüyor musun nizamı? Teşbihte hata olmaz; adeta Yaradan’ın kartviziti, adı, sanı. Niye okumuyorsun? Niye kartın adresine Yaradan’ınla tanışmak için gitmiyorsun.

 
Kartvizite, iyi bak; yani nizama. Orada her şey yazılı. Onun bütün isimleri, İsimlerinin nizama tecelliyâtı. Okusana kartviziti. Adres açık,net. Beşeri adresler gibi dolambaçlı değil, kafa karıştırıcı değil.Çok açık-çok net adres. İyi bak, oku: Ne yazıyor? Ne görüyorsun?


 Nizamda - kartvizitte Adres:


“Ben her yerdeyim. Sen neredeysen Ben oradayım. Benim olmadığım bir zerre, bir yer yok.”
 Ben her yerdeyim. Sen neredesin? diyor Yaradan kartvizitinde. Değil mi? İyi oku. Bak daha neler yazıyor:


“Ben her yerde olan Rabbinim. Sen kimsin diye soruyor”


 Bu soruya işte imtihan diyorlar.


Bütün imtihanlar bu soru dairesinde toplanır. Bu soru, bir tanışma teklifidir. Bekler Yaradan kulundan. Sorudaki bu tanışma teklifine, kulu cevap versin:


“Sen benim Rabbim,bense senin aciz kulun” .

 
Yaradan memnun oldum desin. Kulu da bu memnunluk şerefi bize ait diye cevap versin. Yani Yaradan, razı oldum kulum senden dediğinde kulunun da karşılık olarak Hamd olsun Âlemlerin Rabbine demesini Hamd ü senâlar etmesini bekler. İşte hiçbir şeyden haberi olmayan bir insanın bile bu nizama baktığında bir Yaradan var; bizimle,benimle tanışmak istiyor dememe hakkı yoktur

Âdem İşte insan, hayatının en azından bir anında bu tanışmayı gerçekleştirmesi gerekir:


 Kafasını kaldırıp göğe, her yere –nereye bakarsa baksın- O NİZAMI görüp kafasının içindeki AKILLA anlayıp, anlayışını gönlüne indirip RABBİYLE tanışması gerek.


 Düşün; bu nizam, insan yokken yaratıldı; yani Kart. Ve şimdi hem nizam -kart; hem kartı okuyacak insan var. Yani NİZAM-KART, insan için yaratıldı.İnsan bunu okusun,görsün ve Rabbini bilip Onunla tanışsın diye.

 
 Tüylerim ürpermiş, gönlüm yumuşamıştı. Çok garip bir ruh haline bürünmüştüm bu konuşmadan sonra.


-Evet dedim kendi kendime. Koca Nizamın içinde, altında gezdim de bir kez olsun kafamı kaldırıp: Bu nizam niye,ne, kim, için tefekkürünü yapmadım. Kartvizitin üzerinden adeta basarak geçtim.Ne körmüşüm! ..Her yerde olan Allah’ı hep bir yerde, bir yerlerde aramışım; ona da aramak denirse. Belki de her yerde olan Yaradan’ı belli yerlere hapsetmişim. Ne cahillik. Ne utanç verici. Ruhum acımaya başlamıştı. Yaradan’ı hiç bu kadar kendime yakın hissetmemiştim. Neredeyse ağlayacaktım. Tüylerim diken dikendi. Bu durumumun fark edilmesini istemiyordum.İlhami Abiye hemen bir soru yönelttim:


- İlhami Abi dedim.


 Aslında İlhami Abicim demek gelmişti içimden.Çünkü ona olan saygımın yanında bir sevgi de doğuyordu.


-İlhami Abi dedim. Demin dediniz ki:Yaradan kartvizitinde SEN KİMSİN sorusunu sorar. Bu soru imtihandır aynı zamanda. Ben şöyle öğrenmiştim: RABBİMİZ BEN KİMİM DİYE sorar. Ben kimimle, sen kimsin sorusunun arasında çok zıt anlam var. Bunu açar mısınız?


- Açmaya gerek yok Âdem dedi ve devam etti. Aslında ikisi de aynı soru. Önce Rab kuluna kim olduğunu sorarak kendini, nefsini öğrenmesini istiyor.


Kendi nefsini bilen de zaten Rabbini biliyor dedi.


Şimdi anlamıştım: Büyüklerin eserlerinde geçiyordu; önce kendini tanımak, kendini bilmek diye. Kendini bilen, Rabbini bilir demek buymuş meğer…


İlhami Abi


-Evet dedi.Rabbimiz bize sen kimsin demekle aynı zamanda Ben kimim? diyor. Bu soruyu soruyor; anladın mı ? dedi.


- Anladım Abi, dedim.Doğru.


 Bu nizam, ben kimim sorusunun cevabı, “beni ve bu harikuladeliği bir yaratan var”a çıkıyor.
 O KİM?


- Aferin Âdem, anlamışsın dedi.
 

Bize verilenler, takdir edilenler, sıkıntılar, zorlar; aklına gelen her imtihan aslında o sorudur: Ben kimim?


 Düşün; felce uğramış bir adam ve eli, kolu tutmuyor. Bu bir imtihan ve soru. Daha önce bu adamın elini, kolunu kim tutturuyordu hangi güç?


Rabbimiz soruyor:BEN KİMİM?


Veya gözleri görmeyen bir adama soruyor?Sana görme kudretini kim verdi?


BEN KİMİM?


Aklını yitirmiş bir adama soruyor diğer akıllara ders niteliğinde:
 

Aklı veren, bu faaliyetin sahibi kim? Rabbi kim?
 

BEN KİMİM?
 

Ya da başımıza gelen felaketlerden sonra feraha kavuştuğumuzda yine aynı soru sorulmuyor mu:
 

Sizi daraltan, sonra ferahlatan kim? BEN KİMİM? diye.


Demek ki başımızda olan tüm imtihanlar, bir dairede toplanıyor ve aynı soru anlamına geliyor.Yaradan bu imtihan sorularıyla tek soru soruyor:


BEN KİMİM? SEN KİMSİN?


Şimdi anladın mı?


-Evet Abi, çok iyi anladım. Yine kendimi ne kadar kör ve anlayışsızmışım diye kınadım. Tam o anda Hac Suresi’nden bir ayet geldi aklıma:


“And olsun ki baştaki gözler kör olmaz,sinelerdeki (kalpteki,gönüldeki)gözler kör olur.”
Gerçekten baştaki gözler gördüklerini, çektiği fotoğrafları akla gönderip ince ince süzmezse, oradan kalbe tefekkürle indirmezse; adeta NİZAM ÂMÂSI oluyor.Biz de bakar körlerdenmişiz; yani ben. Yıllarca Rabbimizi camilerde, tekkelerde aramış; oralarda sanmışız.Adeta camiye hapsetmişiz. Camiden çıkınca Yaradan’ı camide bırakmışız.Oysa O, bizi hiçbir yerde bırakmamış.Hep bizle.
Dışarıda da içeride de nerede olursak olalım O hep bizle.Aslında biz kendimizi hapsetmişiz dar kalıplara.Arşa giden yolu kesmişiz de haberimiz yokmuş. Ne toymuşum dedim.
 İlhami Abi bana bakarak


-Herkes toydur, toy gelir;ama olgunlaşır. Olgun olmak zorundadır.Adeta Rabbimizin o kün emri; yani ol emri, emir içinde emirdir. İnsana yaratıldığından sonra da  OL, olgunlaş, olgun ol, Ol çağrısı emri vardır; bir manâsı da budur. Bu da merhale merhaledir. Demek ki toy olunacak ki sonra olgunlaşılsın, olunsun OL’sun. Bir bakıma HİÇ olan, yok olan insan o emirle kün; yani ol emriyle adeta var olur.
 

Bu ol’masıyla insan olur.
Bu ol emrinde Yaradan’ın tüm emirleri, tavsiyeleri bulunur. Ol;bir anda bu emirlerle, bu tavsiyelerle YAP halini alır. OL,YAP.İkisi de Rabbin emridir. YAP’ı biraz daha aşarsak uzar, gider.
 Meselâ;


 DİN bir YAP’tır; yani emirdir. Bu yap da aslında OL’dur. Yani bizim için seçilmiş dinde, emir ve tavsiyelerde, her şeyde o emir vardır. Tüm bu çok gibi görünen kaideler, aslında tek bir emrin içindedir.Tavsiyeler,emirler Yap’ta tek emrin içindedir. Yani,aslında tek emir vardır: OL.
Kün emri varoluşun tüm öğelerini kapsadığına göre; yani insan için olduğuna göre. Emir içindeki emir bellidir.Ey insan OL.

 Gaye: insanın OL’ması; yani olgunlaşması, insanın olgunlaşmasından gaye de o insanın “Rabbini Bilmesi”.Olgunlaşmamış bir insan Rabbini nasıl bilir?  Bilmek var,Bilmek var. Rabbin “Bilinmek istedim” muradındaki karşılık olan BİLMEK, asıl bilmek ki bu olan insanın; yani olgunlaşmış - KUL OLMUŞ - Hazret-i İnsan’ın bilmesidir. Ne mutlu olanlara, Rabbini bilenlere dedi.
 

Bu sözler karşısında ufkum öyle açılmıştı ki adeta zihnimi dolduran sorular bir anda boşalıverdi. Zihnimde bir boşluk hissetmeye başladım. Bu boşluk da beni daha sağlıklı düşünmeye yönlendiriyordu. Aynı zamanda bu düşüncelerin beni ve zihnimi asla yormadığını fark ediyordum. Taşlar sanki yerine oturuyor; hatta hayâlimde olmayan soruların bile cevapları beni farklı bir zihin algılamasına götürüyordu
***


"BİR MECZUBUN RÜYASI" KİTABINDAN...



Bu haber 5,743 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    ON ALTI YILDIZ'da Ara Internet'te Ara  

    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,779 µs